37.

74 4 5
                                    

Yorum yapın lütfen 🙏
________________________________"Saçmalama Bulut."

Hafiften çiselen yağmurla etrafıma bakındım.
Eray'ın arkasında elleri cebinde yürüyen kocaman birinin gölgesini gördüm.

Hayır Kayra değildi bu. Ondan daha büyük bedenli biriydi.

Gözlerimi açabildiğim kadar açıp Eray'ı benimle beraber kenardaki bir çıkıntıya çektim.

"Bırak beni Bulut! İyiliğimin karşılığını böyle mi ödüyorsun?!"
"Şşş! Eray sessiz ol o geliyor. Beni burda yakalasın istemiyorum."
"Kim o?"
"Fırat."
"Fırat mı? Polis olan mı? Bayağı iyi polistir. Kaçsan iyi olur. Gitsene"
"Polismiş götüm. Kiralık katil lan o!"
"Saçmalıyorsun. Fırat uzun zamandır bu hapishanede çalışıyor."

Kıt ulan. Bütün polisler kıt.

"Sence, bundan daha iyisi var mı? Polissin. Kimse senden şüphelenmek zorunda değil. Anlamıyor musun Eray! Kandırılıyorsunuz!"
"Nasıl kanıtlayabilirsin?"

Aklıma gelen yöntem hiç iyi değildi. Canımı çok yakardı.

"Bana sağlam bir delil verirsen sana inanacağım Bulut."

"Kurtaracağına söz verirsen sana o delili gösteririm."

Sağlam kalan son beyin hücremle konuşuyordum.

"Peki. Söz."

Kaşlarımı çattım. Mideme iğrenç bir duygu oturdu. Korkuyordum. Çok hemde.
Eray'ın kolunu bırakıp bir adım arkaya gittim.

"Sakın ölmeme izin verme"

Birden biri kolumdan sıkıca tutup beni saklandığım yerden çıkardı. Eray cidden şaşırmış gözlerle bakıyordu.

Beni sertçe itip duvara çarpmamı sağladı. Öyle çarpmıştı ki sırtım duvara, bir an nefesim kesilmişti. Yere düşmemek için çaba sarf ederken beni kollarımdan çok sıkı bir şekilde tutup duvara yasladı.

"Demiştim değil mi Bulut? Yanından hiç ayrılmayacağım demiştim değil mi?"

Nefeslerim kesik nefese dönüştü. Tekrar aynı şey oluyordu işte.

"Bana neye mâl olduğunun farkında mısın?"

Dibimdeydi. Ve öyle büyüktü ki. Onunla asla baş edemezdim.

"Sanırsam yarım kalan bir işimiz vardı,"

Gözlerini yüzümden aşağı doğru indirdi.

Titremeye başladım. Başımı iki yana sallayıp ellerimi omuzlarına yerleştirip itmeye çalıştım.

"Yo yo. Bana dokunamazsın."
"İddiaya girelimmi?"

Sol eliyle boynumun üst tarafını yakaladı.

"Hani kalemin Bulut? Bu sefer kendini neyle koruyacaksın?"

İki elimle onun sol kolunu anca kavrayabilmiştim.
Eray gitmiş miydi acaba?

Boynumda ıslak dudaklar hissedince bütün bedenim kilitlendi. Hareket edemiyordum.

Tekrar oluyordu. Ve bu sefer işim bitmişti.
Gözlerimden iki damla göz yaşı aktı.

İğrenç bir kahkaha patlatıp yüzüme baktı.

"Ağlıyor musun lan! Neden karşı koymuyorsun Bulut? Çünkü koyamıyorsun."

Elini belime attı. İlk defa üstümdeki mahkum tulumuna şükrettim.
Sonra tulumun üstündeki düğmelere gitti eli.

"Hayır. Hayır çek elini!"
"Çekmezsem ne yapabilirsin ki?"

Sonuna kadar açtı düğmeleri.
Nerde bu Eray? Güvenmekle hata yaptım. Değil mi?

Elini çıplak tenimde hissedince irkildim.
Gözlerimden çok fazla yaş akmaya başlamıştı.
Ellerim titremeye devam ediyordu.

Sonum buydu işte.
Bir silah sesi duydum sonra.
Karşımdaki beden arkaya doğru düştü.

Ayaklarımın titremesine engel olamadığım için yere yığıldım. Biri gelip beni oturtup boynuma sarıldı.

"Özür.- Özür dilerim!"

Buğulu görüyordum.
Elindeki silahı yere atıp titreyen elleriyle yanaklarımı tuttu.

"Duyuyor musun beni?"

Eray bu.

"Bulut? Duyuyor musun? Bakma öyle, biliyorum hepsi benim suçum!"

Bilincim kapanmak üzereydi.
Alnıma düşen saçları geriye taradı eliyle.
Ter basmıştı bütün yüzümü.

Tekrar yanaklarımı avuçladı iki eliyle.

"Çok.. çok özür dilerim."

Nefes alışverişim normale dönmeye başlamıştı.
Öyle bir haldeydim ki,
Dudaklarımın üstüne kapanan dudaklara bile hiç tepki verememiştim.

Boş Kafes (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin