BÖLÜM 11

23 5 1
                                    

Bölüm 11: GÖZLERİNDEKİ YILDIZLAR

Telefonun yatağımın yanındaki komedinin üstünde çalmasıyla uyanmıştım. Sabahın 10'nda kim arayabilirdi ki beni? Eğer Roberto ise benden çekeceği vardı. Sabahları beni gıcık etmeyi oldukça severdi. Ve beni oldukça sinirlendirirdi. Uyuyan bir insanı neden uyandırmak isterdi ki? Ama o Roberto'ydu. O bundan keyif alırdı.

Gözlerimi açmadan yatakta yan dönüp komedinin üstünde telefonu aradım. Bulduğumda tekrardan sırt üstü döndüm ve Roberto'nun aradığına emin olarak telefonu açtım. Bağırmaya başladım.

"Bana bak Roberto! Bu yaptığın hiç hoşuma gitmiyor. Eve geldiğimde bunların hesabını sana soracağıma adın kadar emin olabilirsin. Bırak da rahatça uyuyayım. Bir kerede sinirlendirme beni."

"Ee aramamalı mıydım? Özür dilerim, uyuduğunu bilmiyordum." Roberto aramamıştı. Tom aramıştı ve ben ona bağıra bağıra bir sürü şey sıralamıştım.

"Hayır, hayır sorun değil. Seni Roberto sandım. Ondan öyle bağırdım yoksa neden bağırayım ki."

"Roberto, tanıdık geliyor. Abin miydi?"

"Evet, kütüphane de gördüğümüz. Çok mu bağırdım ya? Özür dilerim. Bilsem bağırmazdım."

"Yok, sorun değil. Sadece kulaklarım biraz kaldıramadı. Hem önemli değil bunlar. Ben sana bir şey demek için aramıştım."

"Dinliyorum."

"Bugün müsaitsen eğer seni bir yere götürmek istiyorum. Gelir misin benimle?"

"Olur tabii. Müsaitim ben. Nereye gideceğiz peki?"

"O da bende kalsın. "

"Tamam, öyle olsun o zaman."

"Tamam, o zaman 3 saate hazır ol. Alacağım seni."

"Tamam, 3 saate hazırım. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Yataktan hızlıca kalkıp banyoya doğru ilerledim. Soğuk suyu yüzüme çarptıktan sonra saçımı topuz yapıp yatağımı toplamaya gittim.

Yatak toplandıktan sonra dolabın kapağını açtım ve giyebileceğim kıyafetler aramaya başladım. Beyaz kısa karpuz kollu sade bir bluz çıkardım. Altına da giymek için fıstık yeşili bir pantolon aldım ve yatağın üstüne bıraktım. Dolabın kapaklarını örttükten sonra mutfağa gidip küçük 2 sandviç yapmaya karar verdim.

2 kare sandviçten sonra dağıttığım yerleri toplayıp hızlıca duşa girdim. Çıktığımda ise yatağa bıraktığım kıyafetleri giyip saçlarımı biraz daha dalgalandırdım. Masanın üstünde duran mavi taç çarptı gözüme. Aldım ve taktım. Uyum sağladığını fark ettim ve kafamda kalması için bıraktım.

3 saatin dolmasına iki dakika kala dışardan korna sesleri gelmeye başladı. Ben ne kadar umursamasam da korna sesleri art arda gelmeye devam etmişti. Cama doğru ilerledim ve korna sesinin nereden geldiğine baktım.

"Bal kabağı hadi gel aşağıya." Tom'un sesini duyar duymaz camdan uzaklaştım ve dış kapıya doğru ilerledim. Kapıyı kilitledikten sonra binanın merdivenlerinden aşağıya indim. Sırıta sırıta Tom'un arabasına bindim.

"Ne kadar güzel olmuşsun." Gülümsemem daha da artmıştı. Cevap vermeme izin vermeden sözlerine devam etti.

"O zaman daha da beklemeden gidiyoruz."

"Gidelim." Yol müziklerle ve bizim kahkalarımızla ilerliyordu. Ama nereye gideceğimiz hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.

"Evet, geldik." Arabayı park ettikten sonra indik. Etrafta göz gezdirmeye başlamıştım bile. Neresiydi burası? İlk defa geliyordum buraya. Gollen park tabelası vardı. Göl kenarında olun mükemmel bir yere gelmiştik galiba. Etrafta bolca yeşillik bisiklet yolları kazlar ördekler ve aralara serpiştirilmiş banklar vardı.

SİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin