Bölüm 18

16 5 0
                                    

Bölüm 18: KRALIN ÖZEL MİSAFİRİ

~Sisi'nin Anlatımıyla~

Tarih: 02/06/2019

Etrafın karanlığı gözlerimi açsam da geçmiyordu. Nerede olduğumu anlamam için bu karanlık işime yaramıyordu. Saatin kaç olduğu, ne zamandır burada olduğuma dair hiçbir şey hatırlamıyordum. Buraya nasıl gelmiştim? Nerede olabilirdim?
Başım dinmeyen bir ağrıyla zonkluyordu. Farklı sesler geliyor, arada sırada yön değiştiriyormuşum gibi hissediyordum. Elimi kaldırmak istemiştim. Fakat elim kalkmıyordu.
Nasıl kalkmıyordu? Birkaç kez oynatmayı denemiştim fakat ellerimi ne zaman kendime çeksem bacaklarımda ellerimle hareket ediyordu. Bir dakika. Olayları yavaş yavaş hatırlıyordum. Her şey tekrardan canlanmaya başlıyordu gözümde.

Evime iki iri yarı adamın gelmesi. Yanlarındaki diğer adamın onlarla gelmem gerektiğini söylemesi. İtiraz etmemle o iri yarı adamın bana yaklaşması. O korkuyla komodini ve aynamı yere düşürmem. Onlarca saat uğraştığım elbise parçalarımın etrafa yayılışı. Yaklaşmamaları için onlara attığım ayakkabılarım. Masanın etrafındaki kovalamaca ise en sonuncusuydu. En sonunda ne kadar kaçsam da o iri yarı adamlar beni yakalamıştı. Onlardan daha kısa olan yanıma yaklaşmıştı. Bir şey söylemişti ama ne demişti? Benden hiçbir kurtuluşun yok. Evet, bunu söylemişti.
Sonra yerden elbise parçalarımdan birini aldı. Cebinden çıkardığı şişedeki sıvıyı parçaya döktü. Ne kadar kaçmaya çalışsam da ellerim arkamda sıkıca tutuluyordu. Ters bir hareketimle kolumu kırabilirlerdi. O bez parçasını yüzüme yaklaştırmaması için uğraşırken, biri saçımdan sıkıca tutup kafamı parçaya doğru hareket ettirdi. Sonra da buradaydım işte. O adamlar beni kaçırmıştı. Ama neden? Nereye götürebilirlerdi ki beni? Ben bir şey yapmamıştım ki? Fidye için mi kaçırılıyordum yoksa? Ama böyle bir şey olma olasılığı yoktu?

Arabanın bagajına koyulmuştum ve bilmem kaç saattir yoldaydım. Ne zaman duracaktı bu araç? Ellerim ve bacaklarım birbirine bağlanmıştı. Ağzımın bantlı olup olmadığını kontrol etmek için birkaç kez konuşmayı denedim fakat olmuyordu. Ağzımda bantlıydı. Sağa dönüktüm. Bagajın açılmasıyla dışarıyı görebilecektim. Bagaj açıldığında yere atlasam? Ama bu çok salakça olurdu. Her türlü diplerindeydim yapabileceğim bir şey olmazdı. Kendimi diğer tarafa doğru döndürmek için uğraştığım sırada bir anda bir ışık belirdi. Arka koltuklar bir anda ileriye doğru açılmaya başladı. Bana doğru bakan iki çift göz belirdi karşımda. O gözler buz suratlı adama aitti. Ona sert bakışlarımla baktığımı görünce sırıtmaya başladı.

"Demek uyanmışsın Bayan Wise. Arkanı dönebilecek kadar akıllısın demek ki." Ona bakmak dışında hiçbir şey yapamıyordum. Onun bu halime gülmesi daha da sinirlendiriyordu beni. Elini yüzüme doğru yaklaştırdı. Parmaklarını çenemde gezdirmeye başladı. Yüzümü ondan uzaklaştırdığımı görünce gözlerini bana dikti. Bir kaşını havaya kaldırmakla kalmayıp çenemi sıkıca kavradı. İletişim kurmak konusunda hassas olmalıydı. Bir insanla göz göze gelmeden konuşamıyordu.

"Uslu dursan iyi edersin Bayan Wise. Kral bu hareketlerinden hoşlanmaz." Ağzımdaki bandı sertçe çekti. Canımın yanmasıyla yüzümü ekşitmem bir oldu. Kuvveti bir banttı. Derimi sökebilirdi. Elimi yaklaştırabildiğim kadar yüzüme yaklaştırdım ve dudaklarımı kontrol ettim. Derim yerindeydi ama sızlıyordu.

Serbest kalan dudaklarımla ona soracağım soruları düşünmeye başladım. Beni nereden tanıdığını mı sormalıydım? Ya da neden kaçırıldığımı? Nereye gittiğimizi de sorabilirdim? Ama buz surat benden önce davranıp mimik yoksunu bir halde konuşmaya başladı.

"Bende konuşacağını sanmıştım Bayan Wise. Ama senden bir çığlık bile duymadım. Akıllı bir kıza benziyorsun ama inatçısında."

"Beni nereden tanıyorsun?" Tekrardan sırıttı.

SİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin