BÖLÜM 9.6.

33 5 1
                                    

Bölüm 9.6.: GERİ DÖNÜŞ

Yalemoz'un kıyafetleri ve önceden hazırlayıp asla yüzüne bakmadığım bavulumla birlikte Nümenya'ya geri dönmüştüm. Tekrardan buranın havasını içime çekmek harika hissettiriyordu. Herkesi yeniden görebilmek çok güzel gelecekti.

Olen limanı'ndan, Alyonel'e gidecek bir araç bulmalıydım. Fonkreas da olduğu gibi burada da sinekozlardan vardı. Fakat burada onların ismi nelondu.

Limanın çıkış yerlerine yakın nelonların bulunduğu bir alan vardı. Oraya doğru ilerledim ve Alyonel'e giden biri var mı diye aramaya başladım. Fazla aramama gerek kalmadan önümde bir nelon buldum ve içeriye girdim.

Ev artık görüş alanıma girmişti. Nelondan, Alyonel'de inince yürüyerek eve kadar gelmiştim. Bir sınır olmadan özgürce yürüyebilmek rahatlatmıştı beni.

Kapıya doğru ilerledim fakat belirgin bir hareketlilik yoktu. İçerisi sessizdi. Anahtarı aramakla uğraşmak istemediğim için zile bastım. Ama kapıyı açan olmadı. Birkaç kere daha zile bastım. Kimse açmıyordu. Bunun üzerine yan komşumuz olan Matthiew'in evine doğru ilerledim.

Sesler buradaydı. Sanırım bizimkiler içeride olmalıydı. Kapı aralıktı. Bende tıklatıp içeri girdim. Salonda kimsecikler yoktu. Ama herkes bahçede bir şeyler hazırlıyordu. Roberto'nun beni fark etmesiyle de herkes tüm hazırlığı bırakıp yanıma geldi. İlk koşarak sarılan Roberto olmuştu. Sonra onu çekiştirip sarılmaya çalışan Antonio ve Patrice'di. Onlar geri çekilince Sophia geldi yanıma.

"Hiçbir şey olmadı değil mi? Bir yerlerin de yara yok?"

"Hayır tatlım. Gayet iyiyim." Tekrardan sıkıca sarıldı ve geri çekildi. Sisi ise hemen arkasındaydı ve bir hışımla sarıldı sıkıca.

"Sana bir şey olacak diye ödüm koptu baba."

"Ama bir şey olmadı sisim. Bak burada sapa sağlam duruyorum."

"Hep bizimle kal baba. Neler olduğunu söylemeden bir yere gitmeni istemiyorum. Bir tek ben değil herkes endişeliydi. Bir an olsun beni yalnız bırakmadılar. Neler oluyor baba? Niye bana kimse bir şey söylemiyor?"

"Söyleyeceğim. Sana bahsettiğim zaman gerçekten yaklaştı. Artık sana da bahsedeceğim. Ama bugün değil. Bana zaman tanı." Sisin yanımdan ayrılmasıyla brom geldi.

"Kardeşim. Hiçbir şey olamamış. Dağ gibisin koçum her zaman ki gibi." Birlikte güldük ve sarıldıktan sonra eşyalarımı kenara bırakıp bahçeye geçtim."

Neredeyse gece yarısı olacaktı. Fakat ben olanlardan hala tek kelime etmemiştim. Meraklı gözlerle artık olanları anlatmamı bekliyorlardı. Ama sisi ve Lina buradayken bu konuyu açmak istemiyordum. Eskiden olanlara kıyasla kanunlar daha da sertleşmişti. Daha da acı verici hale gelmişti. Ve başlarına gelebilecek şeyleri şuan öğrenmemelilerdi. Bu yüzden onların gitmesini bekliyordum.

Onların gitmesini istediğimi anlayan Matthiew, Alina'ya döndü ve bir şeyler fısıldadı.

"Lina, sen Sisi'ye yeni aldığın elbiseleri göstermeyecek miydin tatlım?"

"Aa evet. Sisi hadi gel bizim odaya geçelim." Sisi ve Lina ayağa kalktı ve bahçede çıktı. Sisi bu durumdan pek hoşlanmış gibi durmuyordu ama yine de gitmişti.

Onlar gittikten sonra bende köşeye koydum eşyaların arasından Yalemoz'un kıyafetlerini aldım ve geri oturdum.

"Tamam başlıyorum."

"Her detayı anlat baba." Dedi Antonio. Kardeşinin başındaki tehlikeyi, benim olayları bir çırpıda anlatıp hızlıca ülkeme gitmemi, orada bir kere bile aramadan ne haltlar yediğimi merak ediyordu. Sadece merak da değildi ondaki öfke de vardı içinde. Neden onlara bu olaylardan önceden bahsetmediğimi, neden ben oradayken onlara olaylardan bahsetmediğime öfkeliydi. Ama ne olursa olsun dediğimi yapmıştı. Kardeşini gözünün önünden ayırmamış. Ehr haraketine dikkat etmişti o. O böyle biriydi. Ne kadar kızsa da öfkelense de denilenlere kulak asardı o.

"Tamam. Bu elimde gördüğünüz ülkemizin en iyi Yalemozlarından birinin kıyafetleri."

"Neden sende ki?" dedi Alina. Ünlü bir Yalemoz'un ve ülke için fazlasıyla değerli bir Yalemoz'ûn kıyafetinin ne işi vardı ki ondan diye düşünüyor olmalıydı. Neden olabilirdi ki bir Yalemoz'un kıyafeti ben de? Ne işi vardı ki bende?

"Çünkü ben onu öldürdüm."

"Nee! Şaka yapıyorsun baba. Sen adam öldüremezsin" dedi Patrice. Korkmuştu. Birini öldüremeyeceğimi biliyordu. Birine kıyamayacağımı bilirken bir vuruşla birini öldürebilmem benimde garibime gidiyordu.

"Evet öldüremezdim. Fakat zorundayım. Bir aileyi kurtarmam gerekiyordu."

"Ne ailesi?" dedi Matthiew. Bunun üzerine olanları detaylı bir şekilde anlattım.

"Bizim kaçtığımız da hu kadar zalim değildi insanlar. Durum gittikçe kötüleşiyor. Ve sen başına büyük bir bela almışsın Daniel eğer yakalanırsan işin biter. Ne yapacağız şimdi? Artık burada oturmak bir çözüm bile değil. Buna biri son vermeli artık."

"Herkes korkuyor Matthiew. 2. Kızı olamayanlar artık bunu bir eğlenceye çevirmiş. Kimse acımıyor. Kimse düşünmüyor halimizi. Gizli sığınaklar var."

"Olmalı ve bu artmalı da." Diye onayladı gün ışığım.

"Ne olacak peki? Lina ve Sisi tehlikede mi?" herkes endişelenmeye başlamıştı bile. Başımız büyük dertteydi. Benjamin'i ifşa eden belki de beni de biliyordu. Belki adresime kadar öğrenip beni almaya gelecekti. Bunlar beklenen şeyler olmaya başlayacaktı artı.

"Bilmiyorum Antonio. Bilemiyorum. Şuan ben büyük bir sıkıntının içindeyim. Eğer Yalemoz'un öldüğünü anlarlarsa her şey mahvolur. En az 1 yılımız var. Uzun bir tatile çıktığımı belirtmiştim limandaki birine. Arabayı da Fosrelanta'da ki bir ormana bıraktım. Kimse o arabayı fark etmez."

"Umarım."

Çaresizlik içinde öylece oturuyorduk. Yapacakları, başımıza gelebilecekleri düşünüyorduk. Sisi ve Lina büyük bir tehlikeydi. O tehlike onlara bulaşacak mıydı? Ya da benim başımdaki bela çözülebilecek miydi? Artık bir kurtarıcıya ihtiyacımız vardı. Bir an önce bu lanete çözüm bulabilecek biri hem de.

SİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin