"Neden? Neden bizden rahatsız oluyorsun?" sorduğu soruyla gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Ben mi rahatsız oluyorum, bana kaba davranan senin çevren lütfen daha fazla konuşmayalım."
"Ben onlar gibi değilim, görmüyorsun beni çabalıyorum, beni duy...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Koşuşturma ve makine sesleriyle gözlerimi açtığım da hemşirelerin karşımdaki odaya girdiğini gördüm korkuyla ayağa kalktığım da kapıya koştum. "Defibrilatörü ayarlayın."
"Yaprak!" Göğsümden itilmemle gittikçe daha çok zayıflayan, ten rengi beyazlayan güzel kızım gözümün önünden gitmişti. "Beyefendi lütfen dışarı!" Yüzüme kapı kapandığında sarsak adımlarla geriye gittim. "Ne olur beni bırakma güzelim, ben yeni kavuştum sana." kafamın içindekileri susturmaya çalışırken duvara yaslanmıştım.
2 hafta geçmişti, ani krizlerden başka hiçbir tepki yoktu toplasan 48 saat uyumuştum ve bunlar kesik kesik uykulardı. Yaprak hiçbir ilerleme göstermiyordu sanki... sanki yaşamak istemiyor gibiydi. Yanına giremiyorduk sadece camdan izleyebiliyordum onu ama yetmiyordu kokusuna ihtiyacım vardı, babam tüm işlerini erteleyip yanımda kalıyordu ama dış dünyayla ilişkimi kestiğim için pek bir şey bilmiyordum tek yaptığım kapı önünden doktordan gelecek iyi bir haber beklemekti.
"Ne oldu! Kardeşim iyi mi?" Omzumdan çekilmemle korkuyla bakan Talha abiyi ve arkasında kalan babamı gördüm, hepsinin gözünün altında sayamayacağım kadar halkalar oluşmuştu, ben nasıldım acaba? "Kriz ama bu sefer kötüydü." zorla kurduğum cümleyle karşıda ki cam kenarına yerleştim, titriyordu iki haftadır sadece değerleri oynasa da bugün farklıydı. Talha abi sessiz kalırken sandalyeye oturup kafasını eğip yeri izlemeye başlamıştı, yarım saat sonra odadan çıkan doktorla hepimiz ayağa kalkarken bize garip bakıyordu... o da üzülüyordu.
"Bu farklı bir krizdi anlayamıyoruz üç doktor bunun için çabalıyoruz ama başka bir şeyler oluyor, ilaçları kesmemiz gerek."
"Ama ağrı kesici olmadan dayanamaz." Doktor yorgun şekilde bana döndü.
"Bu şekilde bitkisel hayata girme tehlikesi çok yüksek, hızlı bir karar verilmesi gerekiyor."
"İlaçları kesin." Talha abinin net sesiyle kimseden ses çıkmazken doktorun yanında ki hemşire tekrar odaya girmişti. Çekeceği acıyı düşünerek koridorun sonunda ki lavaboya ilerlediğimde nefes almakta zorluk çekiyordum son kalan gücümle kapıyı kapatıp iki adım uzağımda olan lavaboya yaslandığımda nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Canım çok acıyordu, o kadar çok acıyordu ki içerde yatan Yaprak olmasına rağmen sanki ben ölecek gibiydim.
Kafamı kaldırdığımda bambaşka Oğuzhan gördüm, göz altları mosmor, belirgin halkalar, saçı ve sakalı uzamış, nefesim tamamen giderken zorla duvardan destek alarak yere çöktüğümde nefes almak için boğazımı tutuyordum ama olmuyordu, delirmiş gibi ağlarken içeri giren babamı gördüm.
"Oğuzhan oğlum! Bana bak sakin tamam mı?" yüzüme gelen soğuk suyla biraz olsun rahatlarken ağlamam durmamıştı ellerimi saçlarıma geçirirken kriz geçirdiğimi yeni anlıyordum. "Sıkma kendini aç ağzını oğlum! Doktor!" Son duyduklarım babamın korkmuş sesi olurken bir süre sonra bedenimin gevşediğini hissettim ama gözlerimi açamadım.