12 - Tarka

99 20 48
                                    

Merhabalar! Son bölüme 1 bölüm kala duygu patlamalarından dolayı bölümleri beğenmek eskisinden daha zor. İlk bölümlerde her şey kolaydı ama şimdi finale doğru her şeyi çok fazla kafaya takmaya başladım ve bu sebeple yeni bölüm gelmiyor eski sıklığında maalesef.

Ama bugün sonunda 12. bölümümüzü yayınlama kararı aldım.

Umarım severek okursunuz, şimdiden iyi okumalar♥

-

Alya, karşısındaki tanıdık yüzün rahatlatıcı bir etkisi olduğunu hissetti, ancak bu yüz aynı zamanda yabancı ve soğuktu. Arden'in bakışları, onu tanıdığı halde sanki bir yabancıya bakıyormuş gibi etkiliyordu Alya'yı.

Alya, derin bir nefes aldı ve onlara içeri girmelerine izin verdi. Sessizlik, evin içindeki gerginliği daha da belirginleştiriyordu. Alya, biraz rahatlamıştı ama içinde hala bir korku vardı, özellikle Arden'in arkasındaki iri adamı gördüğünde. Belki adamın iri yapısından, belki adamın gün görmemiş gibi beyaz teninden, belki de yüzündeki yaralardandı ama hoşlanmamıştı Alya.

Odaya geçtiklerinde Tarka, Çağatay'ı görünce şaşkına döndü. Bu durumu beklemiyordu ve işlerin bu kadar karmaşık olacağını tahmin etmemişti. Kendisi için de yasadışı ve etik açıdan sorgulanabilir bir işti. Bir insanı resimlerde canlandırmak ile bir heykelden hayata döndürmek arasındaki farkın farkına varmıştı. Tarka, bu işe başladığı dönemleri hatırladı ve ne kadar ilerlediklerini düşündü. Tarka'nın geçmişi de aydınlık değildi ama hiçbir zaman da şimdi olduğu kadar karanlık olmamıştı.

Geçmişten Bir Kare

Tarka küçük yaşıyla, hiç olmaması gereken bir yerdeydi. Varilin arkasından bakarken gördüğü adamların yaptığı şeyi anlayamıyordu. Bir tablo takası yapıyorlardı ve Tarka bunun neden böyle gizli saklı yapıldığını merak ediyordu.

Sonrasında Tarka'nın hatırladığı tek şey kafasına yediği sert darbeydi. Uyandığındaysa bir odadaydı. Bomboş bir odada. Etrafındaki her şey bembeyazdı. Belki de delirdim ve beni tımarhaneye kapattılar diye geçirdi içinden. Gözleri odanın beyazına alıştığında yattığı yerden kalkabileceğini düşündü ama öyle olmadı. Kollarının ve bacaklarının yatağa bağlı olduğunu ancak o zaman anlamıştı.

Beklemeye başladı. Ona bir ömür gibi gelirken bu beklemek sonunda bekleyişi sona erdi. İçeri iyi giyimli, orta yaşlı bir adam girdi.

Tarka, gözleri hala odanın beyazlığına alışmaya çalışırken bu beklenmedik karşılaşma ve olayların gizemi onu daha fazla tedirgin etmeye başlamıştı. Adamın soğuk gülüşü, Tarka'nın merakını daha da artırıyordu. Odanın sessizliği, adeta tüm bu karanlık sırların içinde sıkıştığını hissettiriyordu.

"Sorularımıza dürüstçe yanıt verirsen, senin için daha iyi olur, ufaklık," dedi adam, yavaşça yürüyerek Tarka'nın yanına geldi. Bu yaklaşım, Tarka'nın heyecanını ve endişesini daha da artırıyordu.

Tarka'nın gözleri adamın apoletlerine takıldı, bu sırada içindeki heyecan biraz hafifledi. Belki de bu adam ona yardım edebilirdi, belki de ona neden burada olduğunu anlatabilirdi. Sonuçta bir asker asla küçük bir çocuğa zarar vermezdi.

"Söyle bakalım ufaklık ne yapıyordun orada?" dedi adam lafı uzatmadan ve dallandırmadan. Tarka'nın konuşacak mecali yoktu ve nerede, ne yaptığınının sorgulandığını da anlayamıyordu. Gözlerini kırpıştırıp adama bakmaya devam etti.

HeykeltıraşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin