27.bölüm- KISKANÇLIK

255 17 0
                                    

Okula gelmiştim sonunda içimde tuhaf ve sebepsiz bir heyecan vardı. En üst katta olan sınıfına doğru merdivenlerden çıkmaya başladım. Yorgunlukla çıktığım merdivenler sonunda bitmişti sınıfın kapısının açıp içeri girdim. Dersin başlamasına 9 dakika vardı. Önce gözlerim Yusuf'u aradı. Gözlerim onu bulduğunda içimdeki heyecan korku ve dehşete dönmüştü. Daha sonra gözlerim seda'yı bulduğunda içimde ki kırık bir şeyler tekrar kırılmıştı. Yüzüme bile bakmıyor, benimle konuşmuyor ve artık bana bakıp gülümsemiyordu. Gözlerim ayakata olan Atakan'a kayınca içimdeki heyecan tekrar yüzeye çıkmıştı. Son olarak sıramda dağınık saçlarıyla oynayan can'a kaydı. Oda aynı şekilde bana bakıyordu. Yüzeye çıkan heyecanımı alevler sarmıştı. Ne zamandan beri bu kadar tatlı görünüyordu. Sırama doğru yaklaşıp oturdum. Kafamı Can'a doğru çevirdiğimde can'ın da bana baktığını fark ettim. Gözleriyle beni süzüyordu. O bana dikkatli bir şekilde bakarken kalbimin ağızımda attığını hissediyordum. Neyim var benim? Deliriyorum galiba.

Can: günaydın

*Hım hım

Hımhım mı? Neden konuşamıyorum? Can'dan ayırıp telefonuma diktim gözlerimi ama hiç bir şey yapmıyordum sadece utancımı böyle gizlemeye çalışıyordum. Can'a doğru baktığımda gözleri yusuf'u süzüyordu, aynı şekilde yusuf'ta can'a bakıyordu. Gözlerim Yusuf'la buluşunca bana tehditkar bakışlar atıyordu. Şuan ki korkumu size anlatamam, tabiki sadece korku değil, hayal kırıklığı da var. Ama yusuf'un gözlerinde tehditkar bakışların yanında aşk bakışları da vardı. İçimden biryerden gelen ses, ona bunun sebebini sormamı istiyordu Ama o cesareti kendimde çokta bulamıyordum. Peki ya seda, 7 yıllık arkadaşım, peki ya o, neden yüzüme bakmıyordu, beni dinlemiyor konuşmuyordu peki neden? Aniden gelen bildirim sesiyle irkildim. Telefona baktığımda içimde oluşan boşluk karanlığa bürünmüştü. Gelen bildirim nil'den di "artık seninle konuşup arkadaş olmaktan istemiyorum lütfen beni birdaha arama artık arkadaş değiliz sadece yabancıyız senden gelen hiç bir şeyi istemiyorum hayatında olan hiç bir şey umrumda değil" ekran bulanıklaşmıştı, gözlerimdeki yaşları akıtmamak için zor duruyordum. Yusuf'un beni böyle ağlarken, zavallı, çağresiz bir şekilde görmesini istemiyordum. Hayattaki en zor şeylerden birisi de bu değil mi ? Ağlayamamak. Boğazındaki düğüm nefes almanı zorlaştırır ama o düğüm ağlamadan geçmez. Artık yanlızdım. Yapayalnız, tamamen yanlız, tek başına, bir başına, ne kadar büyük bir acı, toparlan Ahsen bittmedi henüz, ayakata durmak zorundasın. Kafamı sıraya yatırdım, zorla ve istemsizce akan gözyaşlarımı ellerimle silerken.

Can: al bu peçeteyle ağla yetim çocuklar gibi elinle silme gözyaşlarını.

Elinde ki peçeteyi ellerimin içine zorla koydu tam ellerini çekecekti ki ellerimle baş parmağına sarmıştım. Yüzüme güven veren bakışlarıyla, parmaklarını parmaklarımın içine koymuştu. Kafamı duvara çevirerek sessizce ağlamaya başladım. Gözlerimi sımsıkı kapadım. Uyursam geçecek biliyordum ve uyumaya çalıştım ama nafile olmuyordu. Ellerimi sıkıca sıkan can'a çevirdim kafamı bakışları oldukça şefkatli ve soru sorar gibiydi. Şuan ne yapıyorum ben? Neden ellini tutum bilmiyorum ama, bırakmak istemiyordum. Kendine gel Ahsen! Ona karşı bir şey hissedemezsin.
Kedime gelmem için yaptığım iç konuşmam bittikten sonra ellerimi can'ın parmakları arasından çıkardım. Yüzüne doğru kafamı kaldırdığımda, yüzünde sert bir ifadeyle bana bakıyordu. Can iyice bana yaklaştı. Ortam iyice gerilmişti ki Yusuf'un elini oturduğum sıraya vurarak bakışlarımız o tarafta döndü. Can ona baygın baygın bakıyordu ama ben bir şey olacağından korkuyordum.

Yusuf: kalk!

Can: Kalkmazsam?

 EL MÂRİD ÂZÂB-Î CÂÂN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin