BÖLÜM6:BEKLENMEDİK KİŞİ

646 25 19
                                    

"Arkadaşlar özel istek üzerine olan bir bölüm.@Luinwe desteklerin için sağol bu bölüm senin için:) Yanada Nick'in resmi var. Umarım seversiniz"

Ağlamamak için kendimi zor tutarken hava alanına gelmiştik. Ben James’e ne oluyor anlamında bir bakış attım o da “Başka bir ülkeye gidiyoruz, her şey hazır kalacağımız ev bile” diyip elimden tuttu. Ne o biraz önce ne yaptı elimi mi tuttu. İnanamıyorum yüzümün kızardığını hissettim.

O sırada uçağa binmiştik ve o hala benim elimi tutuyordu bense utancımdan kafamı yere eymiştim. Uçak havalandı ve nereye gittiğimizi bilmiyordum bu durumdayken onu soramazdım. Bir ara ona bakıyım dedim kafamı kaldırdığımda bana baktığını gördüm. Birkaç saniye gözlerine baktıktan sonra hemen başımı başka bir yöne çevirdim. Kesinlikle daha çok kızarmıştım.

Birden James kıkırdadı “Çok şirin gözüküyorsun şu an. Aşırı şekilde utangaçsın” ben bu sözün üzerine daha çok utandım dur bir ya bu çocok bu taş beni şirin mi buluyor. Of bu ne ya öldümde cennetemi düştüm ne. Bizimkilerin bizi dinlediğine adım gibi eminim. Bu cennetle cehennem arasında gidip geldiğim yolculuk sonunda bitmişti, uçaktan indiğimizde hala elimi tutuyordu.

Burası biraz serindi biraz üşümüştüm bunu anlayan James “İngiltere soğuktur kalın giyinmelisin” diyip üzerindeki siyah ceketi bana verdi bende giydim. Elimi bırakmıştı yanımıza sadece küçük bir bavul almıştık ve bir tane spor çanta almıştık, içinde ne olduğunu bilmiyorum –küçük derken bilirsiniz kocaman bir valiz bile bir kıza küçük gelir, yani valiz büyük- James spor çantayı alırken Benjamin’de valizi aldı. Hava alanının çıkışında siyah bir limuzin bizi karşıladı. Of bu süper ya. 

Biz limuzine bindiğimizde Andrey ve şöför dışarıda bir şeyler konuşup öyle bindiler. Emma Ken’e sarılmış konuşuyorlardı, Nina ve Andrey de onlardan farklı sayılmazdı. Benjamin telefonla uğraşıyordu ve James’e o bana bakıyordu. Artık daha fazla dayanamayıp onun gözlerinin içine bakmaya başladım. Gözleri buz mavisiydi. Çok hoştu, resmen siyah saçlarıyla müthiş bir uyum içerisindeydi. Biz birbirimize bakarken diğerleri bu romantik anı bozup kahkaha atmaya başladılar.

Şimdi yine domates kılığına girmişimdir. Birden James onlara inatlaşarak bakarken elimi tuttu ve bu durumdan rahatsız olmadığını söyledi. Bu beni çok mutlu etmişti ama hala kafamı kurcalayan sorular vardı.

Ben bunları düşünürken çoktan gelmiştik. Arabadan indiğimizde bizi kocaman ahşap üç katlı bir ev karşıladı. İnanmıyorum bu da ne ya. Bu ara sürekli şok oluyorum ama neyse. Eve girerken kapıdaki Amerikan bayrağı dikkatimi çekmişti. James’in elimi bırakmaya niyeti yoktu buda benim işime gelirdi. İçerisi çok güzel dekore edilmişti. Deri koltuklar salonda çok hoş durmuştu, duvardaki tablolarda öyle.

İçeriye 30-35 yaşlarında ve 20-25 yaşlarında iki adam girdi. Büyük olan sarışın ve uzun boyluydu, küçük olansa normal boylarda ve kumraldı. Büyük olan konuştu “Ben Harry ve kardeşim Louis tanıştığımıza sevindim Emily” dedi ben biraz ürküp James’in koluna yapıştım “Bende tanıştığıma sevindim” gülümsedim. Adamlar bizimkilerle konuşurken ben James’le yalnız takılıyordum “Benim uykum geldi” dedim fısıldayarak “Bu saatte mi, tamam birazdan izin alıp odalarımıza çıkarız” .

Koltukta otururken başımı James’in omzuna yasladım. O kadar yorulmuştum ki kendime gelemiyordu…

(JAMES)

Bende sohbete katıldım. Aslında sohbet sıkıcıydı konu yeni okulumuz daha doğrusu benle Emily okula devam edecektik. Aslında ben sadece okulda Emily’e göz kulak olmak için gidecektim. Harry evde eğitimden yana fakat diğerleri ise kolejden yanaydı.

Bu konuyu tam Emily’e soracaktım ki omzumda uyuya kaldığını gördüm. Diğerleri de bunu görünce küçük bir tebessüm ettiler. O daha çocuktu, çok küçüktü ama ben onun hayatını mahvetmiştim. Harry ayağa kalkıp “Beni takip et onu odasına çıkaralım” tam Emily’i kucağına alacakken “Ben alırım” diyip onu kucağıma aldım ve Harry’i takip etmeye başladım.

Üst kata çıkınca benim odamın önünde durdum faka Harry ilerlemeye devam ediyordu “O senin odanda değil, ona özel hazırladığım odada kalacak” dedi. Üçüncü kata çıktığımızda kendi odasının yanındaki odanın kapısını açtı. Burası tam bir kıza göre döşenmişti. İhtiyacı olabilecek her şey vardı şifonyer, boy aynası, dolap, yatak, çalışma masası, kitap okuya bilmesi için bir köşe ve kendi banyosu vardı. Odanın duvarları şeker pembesi rengindeydi aynı yatak örtüsü gibi ve mobilyalar bembeyazdı.

İçeri geçince onu yatağa nazikçe bırakıp beyaz babetlerini çıkardım. Üzerine battaniye örtüp odadan çıktık. Tekrar alt kata döndüğümüzde karşımda hiç beklemediğim birini gördüm. NİCK…

AŞK BENİ ÇAĞIRDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin