BÖLÜM5:YENİ BEN

705 28 50
                                    

"Arkadaşlar boş vaktim vardı yazıyım dedim umarım seversiniz. Vote ve yorumlar çok az :( üzülüyorum! Yanda yeni Emily'in resmi var..."

Birden bire gözlerini kırpmaya başladı ve birkaç saniye sonra olduğu yerden fırladı. İnanmıyorum o. O artık bizden biri. Şimdi en zorlu kısmı atlattık derken ona bunu nasıl açıklayacağımı düşünmeye başladım. Ona doğru bir adım attım ki o bir çığlık kopardı. Şimdi işin zor kısmı başlıyordu onu sakinleştirmem gerekiyordu. Eh tabi ki bizimkiler gelir mi hiç yardıma, of şimdi ne yapacağım.

(EMİLY)

Boynumda inanılmaz bir acı hissettim. Önce ayaklarımın bağı çözüldü ve gözlerimi karanlığa kapadım. Birden bire kendimi bir boşlukta buldum. Karanlık uçsuz bucaksız bir boşlukta.  Birden karşımda bir kapı açıldı ve beyaz bir ışık belirdi. Hemen o ışığa doğru yürümeye başladım. Tam o ışığa varmışken bir şey beni karanlığa çekmeye başladı ve kapı hızla kapandı “Artık o kapı sana kapalı, ölüm huzuru sana haram” dedi boşlukta yankılanan sesiyle biri. Ses o kadar ürkütücüydü ki tüylerim diken diken olmuştu. Ben daha ne olduğunu idrak etmeye çalışırken birden bire gözlerimi açtım.

Karşımda deli gibi ağlayan James’i gördüğüm anda bana yaptıkları aklıma geldi. O, o beni ısırmıştı. Hemen yataktan fırlayıp duvara yapıştı, o bana bir adım atınca ağzımdan istemsizce çıkan bir çığlık koptu. Birden olduğu yerde duraksadı tam bana bir adım daha atacakken “Dur sakın bir adım daha atma! N’olur” diye fısıldadım “Bak başka çare yoktu anla beni” sesi çok boğuk çıkmıştı resmen ağlayan sesiyle bir köpek yavrusu gibi masumca konuşmuştu.

Bu sözü beni daha fazla çileden çıkardı “Ne, ne dedin sen seni anlamak mı? Önce beni zorla buraya getiriyorsunuz sonrada kanımı içiyorsun” dedim gürleyerek birden öksürük tuttu ve boğazım yanmaya başladı. yere dizlerimin üstüne çöktüm ve nefes almaya çalışıyordum “Emily sakin ol iyi olacaksın inan bana sadece açlığını gidermen lazım” dedi ve beni kucağına alıp alt kata indirdi.

....

Alt kata indiğimizde Andrey dahil herkes bana fal taşı gibi açılmış gözlerle bakıyordu. Nina durumu anlayınca hemen mutfağa koşup elinde 3-4 tane kan torbasıyla geldi. James hemen beni koltuğa oturtup kanlardan birini açıp bana uzattı. Ben öksürüklerimin arasında “Ne sen bana ne… ne yaptın” bir eliyle kafamı tuttu ve diğer eliyle kan torbasını ağzıma dayadı.

İlk başta ne kadar dirensem de daha fazla dayanamadım ve daha önce hiç tatmadığım o tadın beni benden alıp götürmesine izin verdim. Ne kadar iğrenç görünse de tadı müthişti. Bir dikişte birini bitirmiştim ve öksürüğümde kesilmişti “Başka var mı?” dediğimde herkesten bir kahkaha yükselmeye başladı. Andrey sağ elini omzuma koyup “Aramıza hoş geldin Emily, bu arada 4 torbadan fazla içmemelisin ilk sefer için. Sonra temizlenip yanıma gel ” dedi ve hepsi dışarıya çıktı.

Ben James’in elinden diğer kanları da kapıp bitirdim. Biliyorum bu kadar çabuk kabullenmem olayı çok şaşırtıcı ama o kan bütün her şeyi unutturmuştu. Ben elimdeki kan torbalarını James’e verdikten sonra ayağa katlım “E…e şey ben nerede yıkanacağım” dedim James gülüp beni bileğimden yakaladı ve bir saniye içerisinde odasına çıkardı “Şurası banyo, ben sana Nina’nın elbiselerinden de getiririm. Sen şimdi iyice temizlen banyoda gerekli olan her şey var” tam kapıdan çıkacakken “Bir daha yani o şey kandan ne zaman içebilirim” dedim utana sıkıla. Bu sorum üzerine gülümsedi ve odadan çıktı.

Ben hemen banyonun kapısını kilitleyip üzerimde ki giysileri –paçavraya dönmüş- çıkarıp yere koydum ve duşa kabinin içine girdim. Duyu açtım ve yıkanmaya başladım. Rafta duran vanilya aromalı şampuanla saçlarımı yıkadım. Tahminimce James’in olduğunu düşündüğüm lifi alıp karadut aromalı duş jelini üzerine boca ettim. Kendimi artık temiz hissettikten sonra duştan çıkıp kapının arkasında asılı olan beyaz bornoza sarıldım.

Aynanın karşısına geçip saçlarımı taradıktan sonra kendime baktım cildim hiç olmadığı kadar pürüzsüzdü, dudaklarım doğal bir pembeydi ve en büyük değişim gözlerim, gözlerim artık mavi değil koyu kahverengiydi. Banyodan çıkıp yatak odasına geri döndüğümde yatak örtüsünün mavi bir örtüyle değiştiğini ve üzerinde –tahminimce Nina’ya ayit - pembe sarı çiçekli bir elbise ve beyaz babetler vardı. Hemen onları giyip aşağıya indim.

Aşağıda beni bekleyen James’le karşılaşınca önce biraz ürktüm “Beni takip et” dedi ve dışarı çıktık. Dışarıda bizi bekleyen Andrey “Emma birazdan gelir,ha bak geldi” dedi ve Emma dibimde bitti ve elinde bir poşet vardı“Evet ben geldim, fazla vaktimiz yok hemen başlayalım mı?” dedi Andrey’e dönerek. Andrey kafasıyla onayladı ve eve doğru yürüdü bizde peşinden gittik.

Eve girer girmez Emma kolumdan tutup odama –daha doğrusu James’in odasına- çıkardı. Hemen dolabın aynasının önüne bir çarşaf serdi ve üzerine bir sandalye yerleştirdi. Beni sandelyeye oturtup poşetten eşyaları çıkarmaya başladı 3 kahve tonlarında saç boyası, 1 adet kase, tarak ve makas. Makas mı yo tahmin ettiğim şey değildir umarım “Onlar ne için” dedim aslında biliyordum ama korkuyordum “Sen ciddi misin?” dedi ve boynuma bir havlu doladı.

Kasenin içine boyaları boşaltıp karıştırdı ve saçımı boyamaya başladı “Bu ne için gereklimi ki” kaşlarını çatıp “Tabi ki gerekli hem buradan gideceğiz ayrıntıları sana Andrey anlatır bu kadar soru yeter hadi git saçlarını yıka” dedi ve beni ite kaka banyoya soktu. Saclarımı yıkadım ve havluya sardım. Odaya geri döndüğümde Emma beni sandalyeye mıhladı. Saçlarımı tarayıp kesmeye başladı “Hey çok kısaltma ben bu saçları uzatmak için yıllardır uğraşıyorum” dedim korkarak o ise gülümseyip “Merak etme sadece kat verip kahkül keseceğim” dedi bu benim içimi bir nebze de olsa rahatlatmıştı.

Kestikten sonra saçlarımı kuruması için saldı. Yatağın üstündeki elbiseyi bana uzatarak “Al bunu giyin diğeri boya olmuş sonrada aşağıya in” dedi ve eşyaları toplayıp odadan çıktı. Hemen pudra rengi elbiseyi giydim ve aynanın karşısındaki yerimi aldım. Saçlarım çok güzel olmuştu katlar çok yakışmıştı bana. Aklıma şağa inmem gerektiği geldi ve salona gittim. Salonda sadece Andrey vardı “Çok güzel olmuşsun hazırsan yola çıkalım” dedi ve evden çıktı ben ona ne olduğunu soramadan beni buraya getirdikleri arabaya bindirdi.

“Neler oluyor nereye gidiyoruz” dedim her zamanki gibi grubun lideri Andrey gerekli açıklamayı yaptı “Artık burada daha fazla kalamayız bizi bulurlar. Ailen seni yakında unuturlar” dedi of inanamıyorum ben ne zaman bu kadar bencil oldum. Ailem yani sadece abim beni çok merak etmiştir. Birden gözlerim doldu. Ağlamamak için kendimi zor tutarken hava alanına gelmiştik.

Ben James’e ne oluyor anlamında bir bakış attım o da “Başka bir ülkeye gidiyoruz, her şey hazır kalacağımız ev bile” diyip elimden tuttu. Ne o biraz önce ne yaptı elimi mi tuttu. İnanamıyorum yüzümün kızardığını hissettim. O sırada uçağa binmiştik ve o hala benim elimi tutuyordu bense utancımdan kafamı yere eymiştim. Uçak havalandı ve nereye gittiğimizi bilmiyordum bu durumdayken onu soramazadım…

AŞK BENİ ÇAĞIRDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin