BÖLÜM2:KORKU VE UMUTSUZLUK VAR GÖZLERİNDE!

927 36 4
                                    

"Arkadaşlar farkındayım pazar günü yayınlayacaktım fakat vaktim olmadı. :) Yanda Emily'nin resmim var! İyi okumalar..."

Sonunda okul bitmişti. Okuldan çıktım ve abimi beklemeye başladım ama ilk defa geç kalıyordu. Sonra abimin bana mesaj atığını gördüm “Bu gün işim çıktı sen eve tek gider misin?” yazmıştı bende ona “tamam” yazıp yolladım. İlginçtir ki hava bu gün erken karardı. Eve doğru yürümeye başladım.

Biraz yürüdükten sonra bir ses duydum ve arkama baktım ama bir şey yoktu önüme döndüğümde Andrey’e toslamıştım. Korkup birkaç adım geri çekildim fakat yine birine toslamıştım bu Benjamin’di. Birden etrafımı daire şeklinde sardılar; Andrew, Benjamin, Ken ve tanımadığım bir kız. Kız; siyah saçlı, siyah gözlü, beyaz tenliydi, “Küçük kızımız bu mu? Çok çelimsiz görünüyor”  beni yere itti kız.

Andrey pis pis sırıtıp “Yapma Nina kızı fazla zorlama biliyorsun o daha hiçbir şey bilmiyor” beni kolumdan tutup kaldırdı. Ben kolumu ondan kurtararak “Ne istiyorsunuz” üstümü düzelttim. Herkes bana şaşkınlık içerisinde bakmıştı belki bu kadar cesaretli olmam onların hoşuna gitmiştir bilemiyorum. 

Yanımıza birden bir araba yanaştı içeride sarışın, yeşil gözlü benim yaşlarımda gösteren bir kız vardı “Hadi gitmiyor muyuz?” arabanın kapısını açtı. Araba minibüs gibiydi ve siyahtı. Öne Ken binip “Emma hayatım yine tam vaktinde” kızın yanağına bir öpücük kondurdu. Andrey beni ite kaka arabaya bindirdi ben daha ne olduğunu anlamadan araba hareket etmeye başlı “Neni nereye götürüyorsunuz, ne oluyor, buna resmen adam kaçırmak denir. Durdurun şu lanet arabayı ineceğim” -ah ne komik ama-.

Nina kafasını sallayıp güldü “E…e başka bir isteğiniz var mı küçük hanım” hepsi birden kahkaha atmaya başlamıştı. Sinirden köpürmeye başladım “Size diyorum hemen şu arabayı durdurun hem de hemen” diyebildim sesimde korkuyu hissettirmemeye çalışırken. Benjamin yerinden fırlayıp boynumu yakaladı “Bak küçüğüm sen sen ol bizim sözümüzü dinle yoksa o güzel yüzünde beni hatırlayacağın bir iz olur” diyip çakısını yüzümde gezdirmeye başladı.

Sonra yerine geçip sırıttı, o anda aklıma telefonum geldi ve çaktırmadan çantamda onu aramaya başladım lakin bunu anlayan Nina çantamı kapıp “Hayır güzelim bu telefonu kullanmayacaksın” çantamı da alıp camdan dışarıya fırlattı. Artık tüm umudumu kaybetmeye başlamıştım gözlerimin yandığını hissettim birden.

Araba çok geçmeden durdu ve Andrey beni ite kaka arabadan indirdi. Geldiğimiz yer ormanın içindeydi “Buradan sonrasını yürüyeceğiz” beni kolumdan sıkıca tutup sürüklemeye başladı, diğerleride bizi takip ediyordu. Yaklaşık 10 dk yürüdükten sonra ağaçların arasına saklanmış yanında küçük bir dere olan kale görünümlü bu eve gelmiştik. Yine beni sürüklemeye başlamıştı kapı itilince hemen açılmıştı bile.

İçeri geçtiğimizde-tahminimce salon- deri koltuklarla döşenmişti, duvarda tablolar vardı ve birkaç küçük aksesuar. İçeri girdiğimde burnumu yakan kann kokusu midemi bulandırmaya yetmişti.

Herkes bir koltuğa ilişirken Andrey kolumu daha sıkı kavrayıp beni merdivenlerden aşağıya zorla sürüklemeye başlamıştı “Nereye götürüyorsun beni” dedim fakat cevap yoktu. Ben artık çok korkuyordum, bende cesaret denen şeyden bir zerre kadar bir şey kalmamıştı. Merdivenlerden indikten sonra demirden yapılma bir kapı beni karşıladı.

Andrey kapıyı açıp hızlıca beni içeri fırlattı ve kapıyı üzerime kilitleyip gitti. Burası tuğladan yapılmış tavandan sarkan zincirler vardı. Ben hemen düştüğüm yerden kalkıp kapıyı yumruklamaya başladım “Açın şu kapıyı açın dedim size” ama bir şey olmuyordu. Artık kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım. Saatlerdir hem ağlayıp hem de kapıyı yumrukluyordum bu yüzden yorgun düşmüştüm ve bir köşeye çekildim. Ayaklarımı kendime çekip kafamı bacaklarıma gömdüm. Ben ağlamaya devam ederken kapının açılma sesini duyup başımı kaldırdım…

(JAMES)

Eve geldiğimde kızlar komite toplantısından dönmüş sevgilileriyle vakit geçiriyordu. İçimden onlarla konuşmak gelmedi tam odama çıkarken Nina “Selam yok mu?” ben arkama bile dönmeden “Yorgunum” diyip merdivenlere yürümeye başlamıştım ki Andrey “Sana bir hediyemiz var bodrumda daha yeni sustu saatlerdir kapıyı yumruklayıp ağlıyordu". Ben ormanda gezerken bunlar ne yapmıştı böyle “Ne demek bu” kaşlarımı çatıp ona dönerek. Andrey sırıttı “Git bak ve ne demek istediğimi anla” .

Hızlıca merdivenlerden inip bodrum kata varmıştım, korka korka kapıyı açtığımda karşıma yerde oturmuş sessizce ağlayan bir kız çıktı. Kız benim geldiğimi duyup beni görmek için kafasını kaldırdığında “SEN’” diyebildim sadece. Bu gönlerdir aklımı kurcalayan kızdı ama onun burada ne işi vardı asıl soru bu.

Kız korka korka bana bakmaya devam etti “Sen peki benim neden burada olduğumu söyleyecek misin?” dedi ağlamaktan kısılan sesiyle, gözlerinde o gün gördüğüm kızdaki ışık yoktu, o ışık yerini korku ve umutsuzluğa bırakmıştı. Ben hemen yanına gidip onu yerden kaldırdım “Sen iyi misin” o ise kafasını sallayarak iyiyim işareti yaptı ama iyi olmadığı her halinden belli oluyordu. Ayakta bile zar zor duruyordu. Birkaç adım attıktan sonra dengesini kaybetip yere düşecekken onu tutum “Bence sen iyi değilsin”.

Ağlamaktan ve çırpınmaktan o kadar yorgun düşmüştü ki bayıldı. Ben onu kucağıma alıp yukarıya çıkarmaya başladım. Salondakilere bakmadan onu odama çıkardım ve yatağa yavaşça bıraktım.

Sinirden deliye dönmüştüm hemen aşağı indim, Andrey sırıtıyordu “Ne oldu yoksa hediyeni beğenmedin mi” beni küçümser bir tavırla. Ona yaklaşıp “Ne demek bu o kızın burada ne işi var” dedim sinirle. Ortamın kızıştığını gören bizimkiler yerlerinden doğruldular “Bu kadar abartma sen mutlu ol diye getirdik o kızı buraya” Nina sesinden resmen öfke akıyordu.

Ben bu sefer ona dönüp “Peki ya şimdi ne olacak o kız bizim VAMPİR olduğumuzu ya anlarsa” Ken kekeliyerek “Artık çok geç” dedi ve eliyle merdivenlerin başını işaret etti…

AŞK BENİ ÇAĞIRDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin