Yağmur yağıyor...
Üstümün iyice ıslanmasına aldırmadan kaldırıma uzandım. Bu tanıştığımız sokağı görüp tekrar kriz geçiremem.
Kalbime ağırlık çöktü o an. Ona aşık olduğumu söyleyerek hata mı yapmıştım? Ondan dolayı mı kaçmıştı benden?
Aşık olmak yanlış bir şey miydi?
Kalbim sanki bıçak saplanmış gibi sızlarken ıslanan lacivert saçlarımı alnımdan geriye ittim.
"Eğer ben bir gün gidersem Saçlarını lacivert yapsana jisungie~"
"Niye öyle dedin ki şimdi? Nereye gidiyorsun?"
"İçimden geldi boşver hem neyse bu dediğimi unut sen"
"Nereye gidiyorsun dedim!"
"Kızma ya sadece sonsuza kadar arkadaş olmazsak küsersek diye dedim saçlarını laciverte boyatır mısın?""Neden lacivert? Niye başka bir renk değil?"
Tamam....biraz fazla soru soran bir tiptim fakat minho benim her sorumu geç de olsa cevaplardı.
"Biz bu sokakta yağmurlu bir gece de tanıştık ya...o gece üstümüzde bir sürü yıldız vardı. Senin gözlerin parlıyordu. Saçların gece, gözlerin birer yıldız gibi olsa fena mı olur? Hem sana baktıkça o küçüklük hallerimizi, devamlı hüzünlü bakan gözlerinden yağmurlu geceyi hatırlarım...."
"Biz asla ayrılmayacağız minho. Bir daha sakın böyle konuşma."Ayrıldık...
Ve saçımı laciverte boyadım minho...
Gözlerimdeki sana bakarken olan ışık şimdi yok.
Boşuna bakıyormuşum sana. Sen bakışlarımı bile arkadaşça olarak gördün.
Bakışlarım seni hatırladığım her an dolu dolu.
Sen beni arkadaş olarak gördün. Ben ise seni arkadaştan öte...
Bir gün hatırlıyor musun sen benim dizlerimde burada uyuyakalmıştın.
Ben bile çok zor hatırlıyorum maalesef....Bu daha da kalbimi acıtıyor...seni görmeye görmeye unutmaya başladığım anılarımız...O gün çok güzeldin. Bıkmadan saçlarını okşamıştım. O kızıl tutamları unutmamak istercesine binlerce kez dokunmuştum.
İçime doğmuş beni bırakıp gideceğin...
Bu anının tek hatırladığım kısmı bu maalesef.
Minho...anılarımı niye çaldın? Bari onları bıraksaydın
evine gittim fotoğraf makinemizi buldum. Sen asla telefondan fotoğraf çekmeyi sevmezsin...
Çantamdaki kutudan fotoğrafını çıkardım.
Ve şemsiyeni açtım o fotoğrafı korumak için....Bende olan tek fotoğrafı....
Çünkü evine gittiğimde ikimizin olduğu bütün fotoğrfar yanmıştı...
Yakmıştı bizim anılarımızı....
İkimizin olduğu tek bir fotoğraf bile yoktu...Sadece onu çektiğim için benim sakladığım fotoğraf vardı. "N-neden yaktın?" Diye sordum kendi kendime. İsmi dudaklarımın arasından çıkamıyordu. Dolan gözlerimle fotoğrafına gülerek baktım. Arkasına çevirdiğimde yazdığım yazı hıçkırmama neden olmuştu.
"Ben senin gecensem sen benim gündüzüm olacaksın kızıl saçlı çocuk...hayallerimden bile daha güzelsin..."
Titreyen ellerimden fotoğraf ıslak zemine düşerken hıçkırıklarım boğazımdan tırmandı, nefesimi kesmek istercesine sıktı. Tam o an ölmek geçti içimden. Ölümün verdiği acı belkide senin yokluğundan daha hafiftir...
Ama yapamam. Çünkü ben korkağın tekiyim. Buna cesaretim yok. Ben zaten yaşadığından emin olduğum birinin beni bulacağına inanırken bunu yapamam.
Ben senin yapacağın morlukları dudaklarımda istiyordum. Gözlerimin altlarında değil....
Uykusuzum...
Senin gidişin uykularımın katili oldu...
Uykumu da çaldın Lee minho...Ama seni bekleyeceksem değer:)
Uykusuzluktan ölsem bile tam burada tanıştığımız ve bana şemsiyeni verdiğin yerde bekleyeceğim Lee Minho:(:
Seni seviyorum gün batımım...
~E
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umbrella |minsung
FanfictionBir Japon efsanesine göre; Eğer birisi yağmurlu bir günde size şemsiye verirse kader ipleriniz sonsuza kadar bağlanır Jisung 6 yıl boyunca her yağmurlu gecede kendisine şemsiye veren Minhoyu bekler... Mini fic~ (Bölümler 100-300 kelime arasında)