Keyifli Okumalar!
Perde gibi açılan kapının ardından tüm ihtişamıyla çıkan müdürüm yüzümde nasıl bir ifade görmüşse artık, "Korkma korkma, benim." deme gereğinde bulundu.
Ah Emre Bey, müdürüm...
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştum, iyi mi?
Kabinin içine adımını atar atmaz hiç selam sabahsız, "Yeni müvekkilin geldi." dedi.
İnsan bir selam verirdi ya hu!
Gördüğünüz üzere beni de halis muhlis odunlar bulurdu işte.
Söyledikleri o an dank etti ve kafamı yavaşça müdüre çevirdim. Bu ekstra işin nereden çıktığını düşünerek bir an boş bulundum. "Benim böyle bir şeyden haberim yoktu?"
Ve kırdığım potla dudaklarımı dişlemeye başladım.
Babanın bürosu mu kızım bura izin mi alacaklardı bir de senden?
Ne münasebet!
"Şimdi oldu işte. Benim odamda." Sinirlendiği her halinden belliydi.
Mahcup bir gülüşle, "Tamam efendim." dedim.
Nereden geliyor kızım bu genişlik? Kendine gel Deniz.
Asansörden indik ve birlikte Emre Beyin odasına doğru yürümeye başladık. Yolda kısılmış gözleriyle ara ara beni yokladığından inanılmaz kasıntı yürüyordum.
Bence içinden, "Bugün de kovamadım tüh be," diye düşünüyordu. Kafasındaki hinliği bir Allah, bir Emre bey, bir de benim mükemmel iç sesim bilirdi. Çözmüştüm çalıştığım müddette adamı. Kovmak için açık aramayı hayata geliş gayesi edinmişti.
Sonunda geldiğimizde müdürüm bana yandan bir bakış attıktan sonra kartını kapıya okuttu.
Kurabiye var, simit var. Neye bakıyorsun be adam?
Hasbinallah...
Click click sesi duyulduktan sonra kapı açıldı.
Odun müdürümü boş verip vakit kaybetmeden içeri göz attığımda siyah deri koltuklardan birinin dolu olduğunu fark ettim. Herhalde müvekkilim oturan beyefendiydi. Ayakta olan kişi olamayacağına göre. O daha çok koruma gibi dikiliyordu.
Sanki... Oturan adamı tanıyorum. Ama nereden? Her gün görüyormuşum gibi alışıldık ama aynı zamanda da ilk defa gördüğüm muazzam bir manzara gibi...
Az daha abart!
Etkilenmediysen eyvallah.
Adam odaya girdiğimizi fark ettiğinde ayağa kalktı ve ceketinin düğmesini ilikledi.
Ne alaka?
Kime ilikledi ki şimdi bu?
Odun müdürümeyse değmezdi be. Hem öyle zırt pırt herkesin karşısında ceketini ilikleyen birine de benzemiyordu. Biraz daha baskın karakter gibi duruyordu. Hani siz ona iliklerdiniz.
Nihayet düşüncelerimi savuşturabildiğimde elimi tokalaşmak için uzatıp, "Merhaba, Avukat Deniz." diyerek kendimi tanıttım.
O da elini tokalaşmak için uzattı, "Yağmur Karahanlı," dedi. "Karahanlı Holding'in Ceosu."
Adı ile hafif bir gülesim gelmişti çünkü tipiyle uyduramamıştım. Yine de dudaklarımı birbirine bastırıp gülme dürtüsüne mani oldum. Zaten sonrasında eklediği mevkisiyle en afilisinden bir şok dalgası yavaş yavaş beynimi sarmaya başlamıştı.
Ceo?
Şirket avukatlığı yapmamı mı istiyorlardı?
Olur. Şu an olur hatta.
Ki birde Karahanlı Holding. Ciddi ciddi kocaman bir şirketti ve Türkiye'yi geçtim dünyada çok büyük ün kazanmış bir holding idi. Hemen her küçük şirketin sponsoruydu, resmen gördüğüm her reklamın altında Karahanlı X bla bla olurdu.
Ama bir dakika... Düşen jetonla gözlerim irileşti.
NE!
KARAHANLI HOLDİNG'İN Mİ?
CEOSU MU?
BU ADAM MI!?
Bunun şokunu üzerimden atabildiğimde elektrik çarpmışçasına elimi çekip boğazımı temizledim. "Buyurun, odama geçebiliriz."
Başıma konan kuşa da bakın siz. Hele diyorum bu adamı nereden gözüm ısırıyor.
Kapıyı açıp önce Yağmur Beyin dışarıya çıkmasını bekledim. Centilgirllük yapma vaktiydi.
Tam kapıdan çıkacağı sırada varlığını unuttuğum Yağmur Beyin koruması olduğunu düşündüğüm adam, "Yağmur Bey, ben aşağıdayım efendim." dedi.
"Tamamdır Orhan."
Odadan çıktık ve önümüzdeki koridorun sonuna doğru ilerlemeye başladık. Yanımdaki adamın ayakkabısının tok sesi ıssız koridorda korku filmi fon müziği edasıyla ortamı gerim gerim geriyordu.
Ne işi vardı ki koskoca milyarderin bizim büroda Allah aşkına? Şaka gibiydi.
Koridor L şeklinde olduğundan köşeden döner dönmez nihayet odama gelmiş bulunduk. Yağmur Beyi buyur etmek için kapıyı açıp kenara çekildiğim anda insanın içini titretecek şiddette bir alarm çalmaya başladı.
Harika... Müvekkilim yüzünden kartımı okutmam gerektiğini unutmuştum. Sahi, Emre Bey neden bana devretmişti ki bu davayı? Burada işe başladığımdan beri birkaç çerezlik davayla ilgilenmiştim o kadar. Tabii bir de şu alarm işini gerektirecek takıntılı müşteri müsveddeleri vardı.
İçerideki Bade'ye sorun olmadığını belli edercesine gözlerimi kırpınca düğmeye basarak susturdu alarmı. Asistanım, aynı zamanda da arkadaşım olurdu. Tam işine devam etmek için önüne dönecekti ki arkamdan giren kişiye bakışlarını çevirince, kız heykel kesildi. Olduğu yerde donarak adama dik dik bakmaya başladı.
Ben de diyorum bu adamı nasıl tanıyorum. Bu mühim ayrıntıyı nasıl unutabildiğime cidden hayret ettim.
O mühim ayrıntı şuydu ki...
BADE YANIMDAKİ İNSAN EVLADINA AŞIKTI.
Evet evet, yanımdaki adama. Yağmur Karahanlı'ya!
○○○
Selam!
Bölümü nasıl buldunuz?
Umuyorum beğenmişsinizdir.
Bu arada söylemeyi unuttum, her iki haftada bir Cuma yeni bölüm günümüz.
O halde, gelecek bölümde yeniden görüşmek dileğiyle...
Esenlikle kalın!
![](https://img.wattpad.com/cover/352257522-288-k700722.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ İZİ
Tiểu Thuyết ChungAcının izini bedenimde hissediyordum. Birisi ateşli ellerle dokunuyordu, bedenim kararıyordu sanki. Tenimin beyazdan siyaha dönüşüne şahitlik ediyordum. Her yerimde dolaşan eller izlerini geçtiği yerlere bulaştırıyordu. Yavaş yavaş ruhuma akışı daha...