Aşağıya indiğimde Alper yoktu. Koltuğa oturup beklemeye başladım. Arkadan bi el gözünü kapattı ve kucağıma birşey koydu. Gözümü açtı güşümseyen Alper'e baktım. Bakışımı kutuya çevirdiğimde Alper yanıma oturmuştu bile.
"Aç bakalım" elimi kutuya götürerek açtım. Gördüğüm şeyle mutluluktan gözlerim dolmuştu istediğim telefon. Alper'e bakıp boynuna atladım ve kocaman sarıldım. "Teşekkür ederim" dedim. "Ne demek ama ağlaman hoşuma gitmedi" burnumdan güldüm. "Bak gül işte böyle" kollarımı ayırdım boynundan.
Ayağa kalktı ve kıyafetini düzeltti. "Hadi gidelim bugün senin hediye günün" dedi. "O ne demek" diye sordum. "Bir bir kere söylediğimi ikinci defa söylemem anlasaydın" dedi. Bana inatmı yapmıştı o? Aklıma gelen fikirle Alper'in kafasına vurup kaçmaya başladım.
"Yakalasana!" diye seslendim içeriye doğru. "Çocuk gibisin ışık" dedi ve koşmaya başladı. "Ananı s-" derken onuzlarımdan yakaladı beni. "A-a hiç yakışıyormu o güzel ağzına böyle sözler ben yakıştıramadım" elini omuzundan ittirdim. "Ama şimdi senin bacakların çok uzun diye yakaladın beni yoksa ben varya uçardım burdan Mars'a kadar"
Yüz hizama eğildi. "Çok seviyorsun değilmi" dedi. "Neyi" şifreli konuşunca anlamıyordum işte. "Benimle oynamayı" ne alakaydı şimdi bu. "Birazcık seviyorsam şurdan şuraya gitmek nasip olmasın" arkanı dönüp gitmek istediğimde ayağım taşa takıldı ve yeri boyladım.
Alper kahkaha attı. "İnandım ben açıkcası" uzattığı elinden destek alarak kalktım. "Kim koydu bu taşı buraya" dedim. "Hadi ışık gelince buluruz hadi" diyince kollarımı birleştirip evin otoparkına ilerledim. "Oha! Burada bu kadar araba varmıydı" en az 30 tane araba vardı burada.
"Seç birisini istediğinle gidelim" saçmalama bakışlarımı Alper'e attım. "Ciddiyim ben hadi seç" işaret parmağımla beyaz Range Rover'ı gösterdim. "Bu" başını sallayarak ilerledi ve sürücü koltuğuna oturdu. Bende yanındaki koltuğa ilerleyip kemerimi taktım. Alper arabayı çalıştırıp otoparktan çıktı. Arkanızdan gelen dört araçtan iki tanesi önümüze geçti.
"Işık uyan hadi" Alper'in sesiyle ne zaman kapandığını bilmediğim bilincim açıldı. Gözlerimi açtım "günaydın" dedi alper. Daha sonra ekledi "daha doğrusu tünaydın" kendime gelmem uzun sürmedi. "İniyor muyuz" başını salladı. "Aslında yarım saat önce inecektik uyandırmak istemedim." ben yarım saattir yatıyormuydum.
Kapıyı açıp aşağıya indim ve oksijeni içime çektim. Alper yanıma gelince anneme doğru ilerledim. "Anne nasılsın" alperi gösterdim. "Geçen arkadaşımla tanışamamıştın" alpere baktım. "Merhaba ben Alper gözünüz arkada kalmasın kızınız bana emanet" dedi yumuşak sesiyle. Ardından gülümsedi.
"Anne alper bugün bana hediye aldı biliyormusun" söylerken bile heyecanlanıyordum. "Alper çok iyi biri anne düşündüğünden bile iyi" alpere bakınca ilk defa gözlerinin dolduğunu gördüm. Onu böyle görmek kalbime ağrı girmesine yetti. Onu güçsüz göremezdim yoksa bende güçsüz olacaktım ve bizi kaldıracak biri olmayacaktı.
"Alper hadi gidelim" gözlerinin dolduğunu yeni farketmiş gibi elini hemen gözüne götürdü. "Tabi sen nasıl istersen" ayağa kalktım ve annemin taşına sarıldım. "Tekrar gelicem söz veriyorum" ayrılıp Alper'in yanına ilerledim ve arabaya doğru yürümeye başladık.
Karşıdan gelen babamı görünce nutkum tutuldu ve adımlarım durdu. "Işık iyimisin" sanki dilimi yutmuş gibi birşey söyleyemiyordum. "Ba-babam" benim baktığım tarafa baktı ve gördüğü anda bir korumayı yanına çağırdı. "Şu adamı etkisiz hale getirin ben haber vermeden kafanıza göre iş yapmayın" dedi uyarıcı ve soğuk sesiyle.
"Işık hadi gel" dedi tekrar sıcak sesiyle. "birşey yapıcak biliyorum birşey yapıcak" kafamı ellerim arasına aldım. Ona birşey yapacaktı yanında durduğum kişinin ne kadar güçlü olsada elinden gelen herşeyi yapardı. "Sana birşey yapıcak" dedim kısık sesle. "Bak ışığım arkamda 50 adam var ne senin ne benim hiç farketmez saç telime zarar gelse işini bitirirler şimdi aklından sil şu konuyu hadi gidelim olurmu hem sana bugün üzülmek yasak"
Değince hipnoz olmuş gibi gülümsedim. "İşte böyle" elini uzattı. Uzattığı elini tutunca arabaya doğru yöneldi. Ben tekrar arkama bakmak isterken başından tutup göğsüne yasladı. "Neden başka yerlere bakıyorsun" dedi. "Ben sadece merak-" "etme ışık" diyerek sözümü kesti. Başımı suçlu gibi salladım.
Başım eğik bir şekilde yanında yürümeye başladım. Elini çeneme götürüp başımı kaldırdı. "Böyle daha güzel" gülümsedi. Arabaya bindik ve alper direkt olarak arabayı çalıştırıp oradan uzaklaştı. "Eveeet, ışık bugün AVM'ye gidiyoruz şimdiden anlaşalım istediğin yada gözüne takılan birşey varsa söylüyorsun tamammı"
Bu adam şakamıydı beni bu kadar mutlu etmesi beni çok sevindiriyor. Ama bugün istemediğim kişiyi görünce moralim bozuldu o yüzden mutlu görünmek için inandırıcı bir gülümseme bırakmaya çalıştım. "Niye üzgünsün" anlamış olamazdı en güzel performansımı sergilemiştim.
"Üzgün değilim ki bak gülümsüyorum" dedim. "Her gülümseyen mutlu değildir ışık şimdi bana neden üzgün olduğunu anlatıyorsun" dedi emir verici sesiyle.
"Aslında üzgün değilim korkuyorum" camdan dışarıyı izlemeye başladım. "Korkmanı gerektirecek birşey yokki ışık""Zorunda bu işte içimde kötü bir his var ve bu hissin korkumu üzüntümü olduğunu anlamıyorum" alaylı ve sinirli sesiyle "bugün sana mutluluk harici duygular yasak!" istemsiz kahkaha attım. "Tamam anlaştık" sadece 12 saatim kaldı.
Tek anlayamadığım şey bu adamın beni nasıl hipnoz ettiği.
~740 kelime
ayy bu bölümde kısa oldu kusura bakmayın. 🤭
Aklımda değişik şeyler var söyleyeceklerim bu kadar.Birdahaki bölümde görüşürüz ♡♥︎♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIĞIM
أدب المراهقين"Ya sana birşey olsaydı ben karanlığımdaki ışığım olmadan nasıl yaşardım? "