keki fırına koyduktan sonra salona geçip oturduk. alper elindeki mısırı bırakmadan geziyordu. "kaç dakika kaldı?" diye sordu. "yarım saat" oflayarak koltuğa yayıldı. "derecesini arttırsak?" dedi. "yanar." dedim telefonu elime alırken. ağzına mısır attı. "saat kaç" alpere garip bakışlar attım. parmağımla duvardaki kocaman saati gösterdim. sonra elimi anlına koydum "ateşin felanmı var ne bu dalgınlık" elimi çektim.
başını salladı. "acıktım" dedi ve ağzına tekrar mısır attı. elinden mısır tabağını çekip aldım. "aç karnına yenmez bu kalk bişeyler ye" elimdeki tabağı masaya koydum. Alper kalkıp mutfağa gitti. internette gezerken mutfaktan kırılma sesi geldi. koşarak mutfağa gittim. "orda kal ışık" dedi. durdum ve yerdeki cam kırıklarına baktım "nasıl oldu" dedim. alper kırıklara bakarak. "tabak alacaktım onu alınca 5 tabak birden düştü" dedi. bana baktı. "Emre'yi biliyorsun çağırabilirmisin" dedi sakince. başımı salladım "nerede?" diye sordum. "kapıdan seslen duyar o"
kapıya ilerleyip açtım ve seslendim. "Emre!" adam koşmadan ama hızlı adımlarla yanıma geldi. "Efendim yenge" yengemi? ne demek şimdi bu. soracakken daha önemli işin olduğu aklıma geldi. "mutfakta tabak kırıldı Alper seni çağırmamı istedi" başını salladı ve içeri girerek mutfağa ilerledi. "emre şuraları toplayacak biri çağır" dedi alper ve adımlarına dikkat ederek yanıma geldi. "hadi gel onlar temizler" kapıdan 3 adam girdi ve onlarda başıyla selam vererek mutfağa ilerledi.
Alpere baktım. Bir sorunu vardı biliyordum içine çok şey atmıştı. "Ben bir hava alayım terasa çıkacağım sen kal burda gelirim birazdan soğuktur dışarısı üşütürsün" dedi. Başımı sallayıp gitmesini izledim. Alper'le tanışalı neredeyse 1- 1 buçuk ay oldu. Şuana kadar onu hiç böyle görmedim.
İçime kötü bir his doğduğu için yanına gitmeye karar verdim. Bir saniye? Alper incecik gömlekle çıktı. Adımlarımı odama çevirdim. Odama girdikten sonra giyinme odasından alpere bir kazak aldım. Odadan çıkıp terasa ilerledim. Yaklaşınca Alper'in kendi kendine konuştuğunu duydum. Kapının önünde durdum.
"Anne.. Özür dilerim seni koruyamadım" kalbim sıkıştı ama bunu aldırmadan Alper'in yanına ilerledim. Ağlıyordu benim geldiğimi gördüğünde hemen gözyaşlarını sildi ve gülümsedi. "Bende geliyordum. Kek oldumu?" tepki vermedim. Yüzündeki maskesi dayanamıyordu. Yanına gidip diz çöktüm ve başını göğsüme yasladım. Rolleri değişmiştik şuan ben onu iyileştirmeye çalışıyordum.
Biraz durduktan sonra elini belime sardı. Derin nefesler almaya başladığında ağlamasını bastırmaya çalıştığını anladım. Bir elimi saçına götürüp okşadım. "Ağlamanı bastırma alper rahatla" belimdeki eli sıkılaştı. "Bana anlatmak istermisin?"
göğsüme yaslı başını salladı. Yan durarak belinin ağrımaması için kucağına oturdum. "İki yıl önce" burnunu çekti. "Annem düşmanlarım tarafından kaçırıldı" ardından ekledi "1 hafta boyunca elimizden gelen herşeyi yaptık ama bulamadık" derin nefes aldı. "Ama sonra yerini tespit eder etmez oraya gittik ama ben annemin cansız bedenine sarıldım" gözümdeki biriken gözyaşı düştü.
"Belki daha erken bulsaydım.. Şuan yaşıyor olabilirdi" dedi acıyla. Onu çok iyi anlıyorum. "Ben nasıl kendimi affettireceğim ışık?" dedi ve ağlaması arttı. "Sen çok güçlüsün alper kimsenin olamacağı kadar güçlüsün" diye söze başladım. "Senin suçun değildi" dedim. alper kafasına vurmaya başladı. "Ben suçumdu! Bu aptal kafam biraz daha çalışsaydı bunlar olmayacaktı"
Vurduğu yeri elimle kapattım. "Kendine zarar veriyorsun" dedim. Elini indirince ben elimi yüzüne koyup bana bakmasını sağladım. Gezdirdim gözlerimi şişmiş gözlerde ve kızarmış dudaklarında. "Kendine zarar verdikçe benim canım acıyor." baş parmağımla gözyaşlarını sildim.
"Yapma.." dedim."ya senide koruyamassam ışık" dedi ve tekrardan Dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı. "Yoruldum ışık. Güçlü kalmaktan herşeye koşmaktan.. Herşeyden" dedi gözlerimin içine bakarak. Elimdeki kazağı alpere giydirirken. "Kalma alper zorunda değilsin biraz kendinle vakit geçir. Bak şöyle yapalım. yarından itibaren işini minimuma indireceksin. Ve artık içine duygu atmak yok tamammı"
Başını sallayıp gülümsedi. Hemen ardından kollarını sıkıca belime sardı. "Teşekkür ederim ışık" elimi saçına götürüp okşadım. "Ne demek her zaman yanındayım" kapıya koruma geldiğini görünce Alper'in başını kollarımın arasına alarak sakladım ağladığını görmesin diye. "Efendim topladık ve fırında kek varmış oda pişmişdi onuda çıkarttık. İzninizle çıkabilirmiyiz" başımı salladım. "Sağolun, çıkabilirsiniz."
Arkasını dönüp gidince alpere baktım. "Ne güzel konuştun öyle" dedi. Gülümsedim. Alper soğuktan titremeye başladı "hadi aşağıya inelim soğuk burası hasta olacaksın" ayağa kalkarken kollarını sıkılaştırdığı için kalkamadım. "Biraz daha sarılayim" dedi.
"Aşağıda sarılırsın üşüdün hadi" dedim. Ayağa kalktı ve yanımda ilerlemeye başladı. Merdivenlerden aşağı indik. Ben mutfağa ilerledim alper salona geçti. Tezgahın üstündeki keki kesip tabaklara koydum. Salona gittim ve tabağı alpere uzattım. Hızlıca bir çatal aldı. Gözleri doldu. "Çok güzel.." gülümsedi.
"Yaa neden ağlıyorsun" dedim. "Birşey hatırlattı." zorlamadan bende devam ettim. Telefonumu alıp ne var ne yok diye haberlere girdim.
"Dikkat, soğuk hava dalgası yaklaşıyor"
"Alper Demir sevgilisiyle görüntülendi işte o anlar. *video*"
"Alper demir'İn sakladığı gizli sevgilisi."
"Işık o ne?" önce alpere baktım. Gözünün içine bakarken telefonu ona çevirdim. Kahvelerini mavilerimden çekip telefona baktı. Telefonu elimden alıp videoyu açtı. Bende görmek istediğim için yaklaştım.
Alper'in beni kucağına alıp yüzümü gizlediği anı yayınlamışlardı. "Klasik magazinciler abartıyorlar" telefonu kapatıp bana verdi. gözlerimi kucağımdaki elime kilitledim ve düşüncelere daldım. ya tanıdıklarım gördüyse diyordu zihnim. beni sürekli eleştiren akrabalarım? çok büyük bir şey yapmış gibi hissediyordum. "takma kafana ışık sorun olmaz" dedi alper sakinleştirici sesiyle. benim tabağımın üstündeki çatalı alıp keki küçük parçaya böldü ardından çatalı patırıp ağzıma götürdü.
başımı iki yana salladım. "yemek istemiyorum" dedim. şuan yemek yiğecek durumda değilim. "hadi ama! üzülmemimi istiyorsun" dedi. sıkkınlıkla dudağımı aralayıp yedim. Alper çatalı geri yerine bırakıp cebindeki telefonu çıkarttı. "Bak sana ne göstereceğim" merakla ona baktım.
Telefonu bana çevirdiğinde küçük Alper'le göz göze geldik. Eline tahta kılıç almış kameraya bakıyordu. Gülümsedim. "Çok tatlısın" telefona gülümseyerek kendine çevirdi. Biraz gezindi ve terardan çevirdi. Ben uyurken ki fotoğrafım vardı. Başımı omzuma yatırdım.
"Neden çektin" telefonu alacakken geri çekip tekrar cebine koydu ve ellerini başının arkasına koyarak yayıldı."Çok güzel uyuyordun" burnundan gülüp bana baktı. "Film?" diye sordu başımla onayladıktan sonra netflix ten bir film açtı. Arkama yaslanıp filmin başlamasını bekledim.
...
Yarım saattir filmi izliyorduk. Gözlerim kapanıyordu. Uykusuzluğum daha ağır basıyordu. Gözlerimi kapanmasına izin verdim. Vücudumu taşıyamıyordum başım Alper'in omzuna düştü ve dahahası yok..
~932 kelime

ŞİMDİ OKUDUĞUN
IŞIĞIM
Teen Fiction"Ya sana birşey olsaydı ben karanlığımdaki ışığım olmadan nasıl yaşardım? "