8

15 2 1
                                    

2-3 saatin sonunda Eren gitmişti. Alper eren gidince hiçbirşey söylemeden odasına gitti. erenin bana bu kadar yakın davranması onu neden germişti? aramızda birşey yoktu sonuçta. yani bence. Gönlünü almalıyım. Oturduğum yerden kalkıp Alper'in odasına ilerledim.

Kapıya tıkladım. "Ne var" diye bağırdı. "Benim Alper gelebilirmiyim." dedim. "Kalbini kırmak istemiyorum ışık gidermisin" dedi. Tane tane. "İyi bende burada beklerim" kapının yanındaki duvara sırtımı yaslayarak oturdum. Kapıyı açmayacağını bildiğim için gözümü kapattım. Ve maalesef uykuya dalmışım.

...

Gözümü açtığımda yerde değil yataktaydım. Burası benim odam değil. Ama alper yoktu. Yatağa oturarak ayılmaya çalıştım. Alper masasındaki dijital saate baktım. 04.10'u gösteriyordu. Ayağa kalkıp kapıyı açtım ama heryer göz gözü görmeyecek kadar karanlıktı. Karanlık korkumun şuan olmaması lazımda ama elimde değildi.

Derin nefes alıp bir elimi duvara yapıştırarak ilerledim. Bir anda karşıma geçen bedenle çığlığım koridorda yankılandı. Kendimi yere bıraktım korktuğum şey olmuştu. Gözlerim dolmuştu. Işıklar açıldı ve Alper olduğunu gördüm.

Karşıma çöktü. "Şşş geçti bak benim" kendime çektiğim dizime kafamı koydum. "Neden bana öyle davrandın" dedim pat diye. Elini kendime çektiğim dizimde ve belimde hissettikten sonra yer ile temasım kesildi. "Cevap vermedin" dedim. gözlerini kısarak ciddi bir ifadeyle. "Çünkü sen sadece benimsin" derin sesi sayesinde tüylerim ürperdi.

"Nasıl yani" dedim. "benden başka seni koruyan kişi varmı?" şimdi anladım ama bu seferki ifadesi alaycıydı. Başımı salladım. "O anlamda" dedi ve yoluna devam etti. Benim odama girip beni yatağa yatırdı. Oda ayak ucuma oturdu.

"Şimdi soru sırası bende" ardından devamını getirdi."Bu saatte koridorda ne işin vardı?" dedi. Rahat bir yatış pozisyonu aldım. "Senin bana öyle davranmanı istemediğim için kendimi affettirmek istedim o yüzden seni arıyordum." dedim. Arkasındaki battaniyeyi alıp üzerime örttü.

"Tamam bu kadar yeterli gerisini kendim öğrenirim" diyince aklıma birşey yapıcak düşüncesi geldi. "Kimseye birşey yapma sakın" dedim. Dursksadı "E o zaman öğrenmemin ne anlamı var" dedi. Ofladım. "sen bana mı ofladın?" uykulu şekilde ona baktım. ve tekrar ofladım. gözümü kapatacakken gıdıklamaya başlayınca kahkaham odayı doldurdu. "dur! tamam yeter" demeye çalıştım ama kahkaham sürekli böldü.

bıraktı ve gülerek bana bakmaya başladı. "hadi yat sabah evini görmeye gidicez" hemen gözlerimi kapadım. "Başka bişey olsa inadına kalkarsın" cevap vermedim. Yataktaktan kalktı. Biraz bekledim. Gözümü açınca karşımda duran Alper'le göz göze geldim. "Hadi uyu çıkıyorum ben"

Yatakta doğrulup oturdum. Alper kapıyı tekrar kapatıp bana baktı. "Bebek yatırıyorum gibi hissediyorum yatırıyorum geri kalkıyor" dedi. "Uykum yok benim!" diye itiraz ettim. "Uykun yoksa gel ben film izleyeceğim" yataktan zıpkayarak kalktım. Alper kıkırdadı.

Aşağıya indik. "Sen oturdum ben geliyorum" dedi ve mutfağa ilerledi. Oturduğum sırada abana seslendi. "Işık gelebilirmiyim" ayağa kalkarak mutfağa gittim. Ve gördüğüm manzara hiç hoş değildi. "Alper o öyle yapılmaz eğer tencerenin ağzını kapatmassan her taraf patlamış mısır ve yağ olacak"

Gözlerimin içine bakıyordu. Cevap vermedi. "Alper?" elimi salladım. "Dalmışım ne yapacaktım" dedi. İşaret parmağımla tencereyi gösterdim. "Kapak" dedim. Aydınlanmış gibi tencerenin kapağını kapattı. "Evet başka bir sorun varmı" başını salladı. O sorusunu söylerken ben tencerenin başına geçtim.

"Hadi kek yapalım" dedi. Yavaşça ona döndüm. "Bu saatte?" başını salladı. "Hm hm" diye mırıldandı. "Bu saatte olmaz saat 4 " bebek gibi dudaklarını büzdü ve başını hafif eydi. Gelde yapma şimdi. "İyi hadi malzemeler nerde" mısırları hatırlayıp arkamı dönüp mısırlara baktım.

Tencere sıcak olduğu için üstümdeki kıyafeti ellerime çekerek eldiven gibi tuttum ve tencereyi çalkaladım. Olduğunu anlayınca tencereyi tezgaha aldım ve alpere döndüm sandalyeye oturmuş beni izliyordu. "Tabaklar nerde" gözüyle yukarıdaki dolabı işaret etti. Gerçekten yukarıdaydı bana göre.

"Ben oraya yetişemem sen alsana" dedim. Gülerek ayağa kalktı. "Bu kadar minyon olmak zorundamısın be ışık" dedi tabağı alırken. "Ne yapmamı istiyorsun ağaçmıyım ben sulayınca uzuyor muyum" dedim. Alper tabağı indirip geri yerine geçti. Tencereyi alıp tabağa boşalttım.

Tabağa Alper'in eline verdim. "Kek?" dedi gözümün içine bakarak. "Malzemeler nerde" büyük dolabı gösterdi. "Orada olması lazım" dolabın yanına gidip kapağını açtım. Şeker çıkarttım ama un yoktu. "Un yok" dedim. "Gel" ayağa kalktı ve korumalara doğru ilerledi bende arkasından ilerledim.

"Emre!" diye seslendi. Adam hızlı adımlarla yanımıza geldi. "Bir sorun mu var efendim" dedi. Alper başıyla onayladı. "Acil un lazım" adam kolundaki saate baktı. "Bu saatte açık market yoktur ki efendim" dedi adam çaresiz. "Bulucaksınız o kadar." bana baktı. "Nasıl bişey söyle onu alsınlar" dedi. "Bildiğimiz buğday unu"

Adam başını salladı. Alper "başka birşey istiyormusun?" boyuna yetişemediğim için eğilmesi için hareket yaptım. Eğildi kulağına söylerken adam arkasını döndü. "Çikolata alabilirmi?" gülerek bana baktı. "Tabiki. Emre bulduğun bütün çikolataları al" ben yanlışmı duydum. Adam gitti alper kapıyı kapattı.

"Ben bir tane istemiştim neden hepsini istedinki" yabaklarımı tutup sıktı. "Daha çok ye diye" yanağımdaki elini uzaklaştırmaya çalıştım. "Bıraksana!" başını salladı. "Yoo yumuşacık yanakların var bırakamıyorum"

En sonunda eline vurunca elini çekti. Çok sert vurmuşum gibi elini tutuyordu. "O kadar sert vurmadım" omuzunu kaldırdı. "Öp geçs-" kapının çalmadı sözünü yarıda bıraktı. "Kapı" dedim gülerek.
Hızlı adımlarla kapıyı açıp Emre'nin elindeki poşetleri aldım.  Kapıyı kapatıp mutfağa Alper'in yanına gittim.

"Hadi şimdi ilk napıyoruz" diye sordu heyecanla. "Büyük değil ama küçükte olmayan bir kap çıkar" üst dolabı açıp cam kabı çıkarttı. "Başka" dedi. "Un burda şeker burda kabartma tozu ve vanilya" alper onları çıkartırken bende buzdolabını açıp yumurta aldım.

Alper beni belimden tutarak tezgaha oturttu. "Sen ne yapacağımı söyle ben yapayım" başımı salladım. "İlk olarak iki yumurta kır" yumurtayı kabın yanına vurarak çatlattı ardından iki yana ayırdı. Diğerinide kırdıktan sonra bana baktı.

"O yumurtaları karıştır" çırpıcı alıp karıştırdı. "Şimdi 1 bardak şeker koy birde öyle karıştır" bardak alıp çekeri bardağa kaşık yardımıyla koydu. Tekrar çırpıcıyı alıp katıştırdı. "Şimdi buzdolabından sütü çıkar ve 1 bardak koy" biraz bakındıktan sonra sütü bulup getirdi. Bardağa boşalttığı sütü kaba koydu.

"1 fincan yağ koy" dedim. Alper başımın üstündeki dolabı açınca refleks olarak eğildim. "Işık kafan deymiyorki" yine boyumla dalga geçmişti. "Söylemiyorum kendin yap" dedim ve tezgahtar indim. Alper beni tekrar belimden yakalayıp oturttu. "Tamam tamam özür dilerim. Şimdi ne yapacağım."

Yağı ne ara koymuştu. Her neyse. "Onu şimdi baya açık sarı olana kadar karıştır." çarpmaya başladı. Eli hızlı olduğu için hemen oldu. "Şimdi üç bardak un koyacaksın ama yavaş yavaş" kaşlarını çattı. "Nasıl" dedi. "Mesela bir bardak döküp karıştıracaksın eriyince tekrar tekrar" başını salladı. "Anladım" deyip unu bardağa koydu ardından kaba.

Eline un sıçramıştı. Parmağını burnuma dokundurup burnumu un yaptı. Gülümseyerek devam etti. Unu karıştırdıktan son bu işlemi 2sinede yaptı. "Şimdi kabartma tozu ve vanilin" paketleri açtı kabın içine boşalttı ve karıştırdı. Herşeyi yaptıktan sonra açtığım fırının içine koyduk.

~1029 kelime

IŞIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin