Gönül Kıran
Bölüm 3: Hatalar ve Yananlar
Bugün kendimde değil gibiydim.
Sokaklar daralmış, üzerindeki dağınık evler sıklaşmış, az olan tek tek insan sayısı artmıştı. Bugün öyle bir yerdeydim ki her şey üzerime üzerime geliyordu. Sanki bir sıkımlık canım kalmıştı da onu da kimseye bırakmadan kendim halletmek istiyor gibi darlandıkça darlanıyordum.
Uyuşuk adımlarla sokağın yolunu arşınlarken eve gitmek istemiyordum. Daha doğrusu eve değil, bu akşam bizde yemek yiyecek olan Ömer Abilerin olduğu eve gitmek istemiyordum. Üç gündür Ömer Abi'yle köşe kapmaca oynuyorduk. Kafamın anlık dalgınlığıyla hiçbir şeyi oturtamadan Ömer Abi'yi öptükten sonra bayılmıştım. Marketin ortasında bir yanda dışarıda ki yangın bir yanda da içimdeki yangın ağır gelmişti sanırım.
Ya da kimi kandırıyordum ki? Yaptığım salaklıkla yüzleşmek zor geldiği için anlık olarak şalterleri indirip kaldırmıştım. Kendime geldiğimde yanımda kimse yoktu. Odanın ışığı kapatılmış, kapı aralık bırakılmıştı. Büyük ihtimalle saatlerce uyuyakalmıştım. Gözümü hastanede açmamam için doktor yanıma gelmiş olmalıydı. Ömer Abi'nin annemlere söyleyip söylememe ihtimali uyandığım andan sonraki saatlerde beni yiyip bitirmiş sabah olduğunda ve yüzleşmek zorunda kaldığımdaysa bir şey söylemediğini anladığım saniye rahatlamıştım. O andan sonraysa sürekli köşe kapmaca oynamıştık.
Ömer Abi karşı komşumuzken ve annemlerle sürekli git geller varken bu kaçış çok zorluda olsa bir şekilde halletmiştim. Ta ki bu ana kadar. Akşam saatlerinde komşumuzun oğlunun sünnet düğünü için hazırlık yapılacaktı. Yarın gece saat sekiz civarında olacaktı ama bu geceden tüm mahalle olarak toplanıp alanı toparlayacak ve süslemeler, hazırlıklar yapacaktık. Bu normaldi. Bizim mahallede her zaman, herkes birbirine yardım ederdi. Kadınlar yemekleri hallederken, erkekler ağır işlerle ilgilenecekti. Alan şenlik yerine dönecek, ışıklar, süsler asılacak, masalar kurulacak, müzik aletleri alana doldurulacaktı ve her yer panayır alanını aratmayacak bir ışıltıya bürünecekti.
Bu normal şartlarda mükemmeldi ama benim salaklığımın olmadığı normal şartlarda mükemmeldi. Saçlarımı geriye doğru savurdum. Okuldan bir hocam beni aramıştı bu sabah. Aslında o kadar mükemmel bir zamanlamayla denk gelmişti ki çok mutlu olmuştum. Sevinçten havalara uçmak diye bir şey varsa o bu sabah hocamın beni aramasıyla gerçekleşmişti. Çünkü annem bana abim ve Ömer Abi'yle birlikte gidip ekstra tatlı falan almamı söylemişti. Gerekçesi de abimle Ömer Abi'nin tatlı almayı beceremeyeceğiydi. Aslında sadece üç dört gün önce babamın yaptığı gaf yüzünden Ömer Abi'den kaçtığımı düşünerek aramızda ki soğukluğu ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Bilmediği şey babasının üzerine kızının daha büyük bir bok yemiş olmasıydı.
Ne yapacağımı bilemeyerek etrafıma baktığımda aklımda ki düşünceleri uzaklaştırmaya çalışarak nefeslendim. Arayan İsmail Hocam'dı ve bana asistanlık teklif etmişti. Aslında okul süresi boyunca en çok hayalini kurduğum şeydi İsmail Hoca'yla birlikte çalışmak ondan daha fazla şey öğrenmek. Şu anda hayalini kurduğum teklif gelmişti ama ben o teklife sevinemiyordum bile.
Neden? Çünkü çok büyük bir hata yapmıştım. Nasıl toparlayacağımı bilemediğim kadar büyük bir hata yapmıştım. Omuzlarım düştü aşağıya doğru. Kendi kendimi yiyordum. Bir nokta da Ömer Abi'yle yüzleşmek zorunda kalacağımı bilmeme rağmen kendi kendimi yiyip bitiriyordum. Aslında yüzleşsek ondan özür dilesem... Allah kahretmesin ya!
Özür dilesem ne?
Özür dilerken ne diyeceğim ben adama?
Ömer Abi seni öptüğüm için özür dilerim ya inan ki öyle anlık gelişti. Çok da takılmamak lazım nasıl olsa yetişkin insanlarız dimi ya biz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönül Kıran (Abimin Arkadaşı)
General FictionMahalle Hikayesi "Senin adın Gönül kıran." Yutkundum. Gönül Kıran... Dedim içimden. Beni anlatıyordu. Ömer abinin gönlünü öyle bir kırmıştım ki bu isimden başkası yakışmazdı bana. Cevap vermedim. Cevap da beklemiyordu aslında. "Gönül kıran." dedi ağ...