Gönül Kıran
Bölüm 5: Aşılamaz Duvarlar
Güneş, sararmış yaprakların üzerine kızıl rengini bırakırken sitenin sokaklarında şenlikli bir huzur hüküm sürüyordu. Kulağıma dolan şarkıların eşsiz eğlencesiyle gözlerim aralandığında kendimi bir bedenim üzerinde buldum. Temiz ahşabın üzerinde Ömer Abi'nin kollarının arasında yatıyordum. Aklım ve mantığım birkaç saniye bu durumu kavrayamadı. Neden burada ve neden bu pozisyonda olduğumuzu idrak etmem yalnızca birkaç dakikamı aldı. Anlamsızca gözlerimi kırpıştırırken bomboş kaldım.
Hani olur ya insan uyandığı ilk birkaç saniye hiçbir şeyi idrak edemez ve bilincinin açılması için birkaç dakika bomboş bir yere bakar. İşte tam o anın miladını doldururken Ömer Abi il çardağın dışında yaşadıklarımız aklıma geldi. Utanç keskin bir bıçak gibi kalbimin orta yerine saplanıp tenimi ısıttığında gözlerimin kırpışmasıyla kendime geldim. Saatlerdir ortada yoktum. Büyük ihtimalle annem, babam ve abim endişeden kafayı yemiş olmalıydı. Gerçi... Gerçi dışarıdan hala yüksek seste bir müzik sesi geliyordu bu da sünnetin devam ettiğini gösteriyordu. Saatlerdir benden haber alamıyorlarken hiçbir komşumuz müzik açmazdı.
Kaşlarım çatılırken yerimde doğrulmak istedim. İki şakağımda da keskin bir ağrı ve sancı vardı. Etrafıma bakıp Ömer Abi'yle olan durumu bir kere daha anımsadığımda kalbime keskin bir acı çöktü. Gözlerim yaşardı.
Hatırlamıştım.
Birini sevmek emek isterdi. Birini sevmek cesaret isterdi. Birinin sevmek kendinden çok ona verecek şeyin olmasını isterdi. Çünkü birini sevmek hayatın içindeki en acımasız güzellikti.
Ben sevmiştim.
Ben Ömer Abi'yi çok güzel sevmiştim.
Şu anda bir kere daha anlıyordum ki benim ona olan sevgim çok güzeldi. Hiç dokunmadan, canını yakmadan sessiz sessiz, uzaktan kendi içimde yaşatıp sevmiştim onu.
Nedenini hala daha tam hatırlayamadığım bir sebepten onu kaybetmiştim. İlayda Abla ile aramda ne geçmişti bilmiyorum ama o olaydan sonra Ömer Abi'yi sevdiğimi kabul ettiğimi hatırlıyorum. Bir şeyler hatırlarken kendimi bomboş hissetmekten geri de alamıyorum.
Hala kollarının arasında uzandığım bedene döndüm. Çok güzeldi. Keskin çene hattı, koyu kumral saçları, hafif çekik gözleri ve kaşının biraz üzerinde ufacık bir yara izi. O yara izini merak ettim. Neden oradaydı? Büyük ihtimalle biliyordum ama hatırlayamıyordum. Bunca yıldır bana en çok Ömer Abi'yi unutmak için garip gelmemişti. Sanki en çok onu unutmam lazımmış gibi hissetmiştim. Oysa en çok onu hatırlamalıymışım gibiydi şimdi de. Bunun nedenini bulamıyordum. Bulamadığım gibi bilemiyordum da. Daha da ironik olanı bulmak istediğimi de sanmıyordum. Sadece sevmek istiyordum. İçimdeki son aşk damlasına kadar her bir zerremi ona sunmak istiyordum.
Kafayı yemiş olmalıydım!
İçimdeki garip ikilem git gide büyürken kalbimde bir özel belirdi. Öyle büyük bir özlem duygusuydu ki bu his kollarım titredi bu hasretle. Yılların bekleyişi gibiydi ve bu hissediş beni büyük bir suçluluğun içine itti. Bu şekilde hissetmemeliydim. Bunu bile bile hissetmek kendimi daha da garip hissetmeme neden oldu.
Düşündüklerimle yüzüm buruştu.
İnanılmaz hisli bir anımda olduğumu anlamak için biraz daha düşünmeye gerek yoktu. Biraz daha fazlası fazla histen kusmaktan başka bir şeye neden olmayacaktı.
Bakışlarım kapalı çardağın şeffaf kısmına takıldığında güneşin batmak üzere olduğunu gördüm. Bunu zaten uyandığım ilk anda anlamış olmama rağmen idrak etmem dakikalarımı almıştı. Zamana dair gelen yersiz idrakle birlikte yerimden kalkmak için hareketlendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönül Kıran (Abimin Arkadaşı)
General FictionMahalle Hikayesi "Senin adın Gönül kıran." Yutkundum. Gönül Kıran... Dedim içimden. Beni anlatıyordu. Ömer abinin gönlünü öyle bir kırmıştım ki bu isimden başkası yakışmazdı bana. Cevap vermedim. Cevap da beklemiyordu aslında. "Gönül kıran." dedi ağ...