Deniz;
Sabah erkenden uyandığımda Dedem ve Babaanneme hala kızgın olsam da eskisi kadar kızamadığımı farkettim. En azından iç sesim bile eskisi gibi Dedebey ve Babaanne bozuntusu demiyordu. Bu da bir şeydir herhalde.
Al işte! Hemen yumuşadı onlara kalbim. Sanki o kadar uzun zamandan beri ilk defa değil de uzun yıllardır görüşüyormuşuz gibi hissetmeye başladım. Tabi sabah babaannemin beni öperek uyandırması da bunda etkili olmuş olabilir.
Gözlerimi oğuşturarak uyandığımda "Günaydın güzel kızım. Hadi kahvaltıya inelim. Deden de bizi bekliyor." dedi ve çıktı. Ben afedersiniz kıçımı kaşıyarak zor çıktım çarşafın içinden. Koridora çıktığımda yüzümü yıkamadığımı farkedip geri döndüm. Lavaboya geri döndüğümde musluğu açıp elimi yüzümü yıkarken aşağıdan bir şangırtı koptu. İç sesim harekete geçip "Aha! Dedemin kanlılarından biri geldi!" dedi.
Ama elbette öyle bir şey yoktu. Lavabodan çıkarken serçe parmağımı kapının köşesine de vurduğuma göre günümün berbat geçmesi için gerekenler tamamlanmış oldu. Kahvaltıya indiğimde dedem de kalkıyordu fakat beni görünce geri yerine oturdu. Babaannem de bana bakarak gülümsüyordu. Ya bu kadın ne zaman bana böyle gülümsese Berlin Duvarını yıkacak bir acı çıkıyordu.
Belki de ben saçmalıyordum. Dedemin yüzü dünden daha mı yumuşaktı bilemedim. Ama bana bakışıyla sanki bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi. Daha çok süzüyor gibi mi desem? Özlemle mi bakıyor desem? Bildiği bir şeyler var ama bana bakmanın da... Oyyy beyni yaktık. Kahvaltıdan sonra dedem bana bakıp "Gel bakalım. Biraz konuşalım." dedi. Onu takip ettim. Bu defa salonda değil. En üst katta bulunan onun çalışma ofisine geçtik. Kendisi koltuğuna geçti. Beni de karşısına alıp oturttu.
"Duydum ki sen bizim hakkımızda her şeyi öğrenmişsin."
"Evet biraz bir şeyler öğrendim."
"İyi. Anladın mı şimdi benim babanı öldürmediğimi? Zaten öldüremezdim de. Allah biliyor ya fikrim buydu. Çünkü geri dönüşü yoktur bazı şeylerin. Babanın da geri dönüşü yoktu. Doktorlar sen küçüksün diye öyle her şeyi söylemiyorlardı sana. Ben içeri girerken daha kalbi durmuştu babanın."
"Dede, tamam. O an acıyla ne dediğimi bilmiyordum. Ve sizi tanımıyordum da. Size karşı öfkeliydim."
"Öfkeliydin demek. Sana ne yaptık da kızdın bize?"
"Yoktunuz dede! Babamın sağlığında sizi bir defa olsun yanyana görmedim. Babam ölürken gelmenize kızdım. Beni oradan, anılarımdan koparmanıza kızdım. Orada bir düzenim, bir okulum, bir çevrem vardı. Anne ve babamın mezarları bile orada."
"Orada kalsaydın daha da perişan olurdun. Senin duyduklarının her biri bir hikaye. Ama ben o hikayeyi yaşadım kızım. Haklısın. İki evladıma da yetişemedim. Onları kurtaramadım. Ama..." dediğinde gözleri kızarmıştı. Koca yaşlı başlı adam ağlayacak değildi değil mi?
"Tamam dede. Üzülme! Evladın beni bıraktı geriye. Bağrına basmak ister misin bilmem ama.."
"İstemez miyim? İsterim elbet. Gel bakalım buraya." dedi ve ayağa kalktı. Kollarını açtı bana. Ben de kalktım sarıldım. Sonra bana dönüp "Seni babanın mezun olduğu liseye kaydettirelim." dedi. Ne güzel olurdu. Az kalmıştı okulların açılmasına. "Ben müdürü arar konuşurum. Siz babaannen ile okul alışverişini yapın. Tamam." dedi sırtımı sıvazlayıp hadi görüşürüz deyip çıktı.
1 ay sonra;
Aradan bir ay geçmişti. Babamın mezun olduğu liseye kaydımı aldırmıştı dedem. Kıyafetlerim, defterlerim kalemlerim her şeyim hazırdı. Yarın da okul başlıyordu. Ben heyecandan ölüyordum. Bu arada eski okulumdan arkadaşlarıma durumu haber vermiştim. Gelemeyeceğimi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kirli Beyaz Kedi
General FictionKulağıma bir şarkı mırıldanıyordu... Bugüne dek hiç duymadığım bir şarkı... Onun şarkı söyleyebileceğine inanabilir miydim? Yok, bu sesi tanımasam inanmazdım. Aynı kişi olamazdı... Ama Çok Güzel Söylüyordu.. Çokkk... Nasılsın kızım anlat bana hikaye...