(Yeni kitap ilk Bölüm) ZİHİN

282 11 4
                                    

Selem canlarım yeni kurgunun ilk bölümü fikirlerinizi ve desteklerinizi bekliyorum teşekkür ederim..

Kütüpahnenize Eklemeyi unutmayın..:))

Soğuk hiç olmadığı kadar soğuk bir odadayım. Gözlerimi zor aralıyordum.
Beyaz tavana puslu gözlerle bakıyordum.
Her gün aynı günü yaşıyor gibiydim. Hiç bir farkı yoktu birazdan içeri hemşire gelip bir avuç dolusu ilaç vericek zombi gibi ortada dolaşmamı sağlıcaktı. Artık hiç birşey his edemiyordum.

Ruhum bedenimde değildi çok uzaklardan beni seyir ediyordu.
Sadece nefes alıyordum. Bir robottan farksızdım. Eski günlerimi çok zor hatırlıyordum artık. Gülümsediğim hayat dolu olduğum günler çok uzakta kalmıştı. Elektro şok tedavileri geçmişimi siliyordu. Bana ait herşey bir bir kayıp oluyordu.

Çoktan ölmüş yürüyen bir cesettim.
Kalbim yoktu sadece yaşamam için kan pompalıyordu. Yaşarken ölmek neyse onu yaşıyordum.

Beyaz tavandaki puslu bakışlarımı ayıran içeri giren Gülseren hemşire oldu.
"Günaydın Ahsen hanım kalk bakalım birşeyler ye ve ilaçlarını iç." Dedi yüzündeki gülümseme onu kıskanmıştım. Uzun zamandır beni gülümseticek hiç birşey olmamıştı. Onu boş bakışlarla onayladım. Alışkınlardı suskunluğa yemin etmiş gibi hiç kimse ile konuşmuyordum.

Zorla iki yudum yediğim kahvaltıdan sonra sırayla ilaçlarımı vermişti. Ve yutup yutmadığımı kontrollünu yaptı.
Cama yaklaşıp odamı yeterince gün ışığından uzak tutan siyah perdelerimi aralamıştı. İçeri dolan gün ışığı ile elimle gözlerimi siper ettim. "Hadi ama Ahsen bu gün güzel bir güneş var bahçeye çıkmalısın." Dediğinde ona sırtımı dönüp yorganıma sarıldım.

"Birazdan geleceğim Ahsen hanım doktor bey bahçeye çıkmanızı söyledi. Lütfen hazırlanın." Dedi ve gitti.

...

Gün ışığı beni rahatsız ediyordu. Çünkü bana hep karanlıktı bu dört duvarın içindeydim. Hastanın bahçesinde bankta öylece oturuyordum. En sessiz ve gölge olan köşeyi seçmiştim. Buradan herkesi gözlemleye biliyordum. Solgun yüzler, mutsuz bakışlar bu hastanede iyi olan kimse yoktu.

Tam yanıma bir güvercin kondu ona baktım ürkekçe oda bana bakıyordu.
Uçamiyordu yaralıydı. "Sende mi yaralısın burada yaralı olmayan kimse yok." Dedim burukca.

Geçmişimi anımsamıştım onu görünce babamla birlikte kuşlarla yem ile beslerdik. Acıyla gülümsedim. Ve beni buraya kadar düşüren hatıralar serildi gözümün önüne güvercini yavaşça kucağıma aldım sevmek için oda ihtiyaç varmışcasina kıvrildı avuçlarıma. Her gün kendime anlatıyorum anılarımı acılarımı bir günde ona anlatayım..

...

5 yıl öncesi

Güneşin ilk ışıkları ile gözlerimi aralamıştım. Seviyordum gün ışığını bir eve bir odaya yaşanmışlık hisi hayat veriyordu.

Bu aralar oldukça canım sıkkındı aslında annemin hastalığı oldukça ilerlemişti.
Bu gün doktor Kerim bey raporlarını yurt dışında bir hastaneye iletmisti inanıyorum iyileşecekti o yeniden evimizde gün ışığı olacaktı.

Okula gitmek için hazırlandım. Sevmiyordum evden dışarı pek çıkmayı insan içinde olmayı boğucu geliyordu.
Panik atak tedavisi gördüğüm için çokta kalabalık yerlere giremiyordum. Ve anksiyete bozukluğu yaşıyordum.

Acaba bu gün okulu eksem mi? Annemle oturum ona kitaplar okurum. Dedim Kendi kendime hızlıca odamdan toparlanıp annemin odasına geçtim.

Kapısını yavaşça tıklatıktan sonra bitkince olan sesini işiti kulaklarım.
"Gel." İçeri girdiğimde tüm camlar kapanmıştı. Perdeler çekilmişti odanın içi oldukça kasvetli gözüküyordu.
"Anne bu oda niye bu kadar karanlık ve havasız kendini depresyona mı sokmak istiyorsun." Dedim sitem kâr bir sesle çoktan depresyona girmişti oysaki zaten.
Perdeleri ve camları açmaya yöneldiğim sırada annem güçlükle konuştu." Ahsen açma perdeleri."

Kaşlarım istemsizce çatılıp bakışlarım onu bulmuştu. "Neden ?" Gözlerini benden çekerek konuştu."Keyifsizin yalnız kalmak istiyorum." Dedi.

Ne oluyordu böyle kanser olduğu ilk günden beri ilkez onu bu kadar kötü görüyordum. Göğsümun tam ortasını bir sıkıntı bir huzursuzluk kapladı. Onu bunaltmak istemeyerek yalnız bırakmıştım.

Saatler birbirini kovaladığında sıkıntım ilmek ilmek işlenip dahada büyüyordu.
Elimde tuttuğum bir kaç saattir okumak için çaba sarf ettiğim kitabımı yatağımın üstüne bıraktım. Annemle aklım o kadar masguldu ki kitaptan tek bir kelime anlamamıştım.

Annem beni bu yaşa getiren tüm sıkıntılarında beni yüreklendiren kadın artık güçsüz görmek beni çok üzüyordu.
Tekrar onu kontrol etmek ve biraz yürüyüş yapmak istedim. Odamdan çıktığımda direk üç katlı evimizde en güzel manzaraya sahip olan annemin odasına doğru yöneldim. Bu odayı özellikle seçmişti küçük bir balkonu vardı evimiz bir yalıydı denizin en güzel manzarası bu odaya aiti. Üçüncü kata çıkmak için merdivenlere yöneldim babam sesi doldu kulaklarıma merdivenlerin bitmesine bir kaç basamak kala durdum annem ve babam bir şeyler konuşuyordu kapı Aralıkti iksinide görebiliyordum.

"Demek yolun sonuna geldim Ahmet bey." Dedi annem titrek sesinle babamın ağladıni görebiliyordum neler oluyordu böyle kalbim göğüs kafesimde sıkışmıştı.

"Sen benim hayat arkadaşım herşeyimsin sensiz bir hayat imkansız olur." Dedi babam ağlamaktan çatlaşmış bir ses tonu ile konuşmuştu.

Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Biraz daha yaklaştım kapıya doğru konuştuklarını duymak için babam annemin yüzünü ve saçlarını okşuyordu. "Seni seviyorum Ahmet Çocuklarımızı sakın yalnız bırakma." Annem bu sözleri tek nefeste soylesede zor nefes alıyordu. "Ben sensiz duramam arkandan geleceğim" Dedi babam neler oluyordu bu olanlar daha çok canımı sıkmaya başlamistı."Hadi sevgilim kurtar beni bu açıdan."Dedi annem titrek sesile babam titriyordu.

Babam titrek ellerinin arasında duran silahı görünce nutkum tutuldu. "Seni seviyorum Deniz." Dedi ve o silah patladı. Patlayan o silah sesi kulaklarımda yankılanıyordu.
Annemin pamuk gibi teni kan kaplıydı.
Adım atmıyordum orada boğuluyordum. Sonra gözlerimiz babamla buluştu beni görmüştü bu kez silah babamın kalbinde kendini vuracaktı. "Hayır lütfen yapma !" diye haykırdım sadece bakarak "seni seviyorum kızım." Diye fısıldadı sonra o ikinci silah sesi patladı. Ben orada onlarla birlikte ölmuştum işte.

Sonunda o yaşadığım acı dolu hikayeden sonra tam altı senedir hastaneden olmadığım günü hatırlamıyorum. Arada abim geliyordu hayataki tek beni seven insan iyileşmemi istiyordu ama artık çok geçti.

Kurumuş yaprak tanelerinin birer birer ağaçtan düşüşünü izlerken. Duyduğum sesle irkildim." Yaralı mı ? " Sesin geldiği yöne baktığımda benim yaşlarımda üzerinde doktor üniforması olan oldukça genç biriydi."Evet." Diye mırıldandım kendi sesimi ben bile zor duymuştum.

"Ona yardım edelim mi ?" Dedi avuçlarımdaki yaralı güvercine baktım.
Benim için çok geçti yaralarımı sarmaya onun bir şansa daha ihtiyaçı vardı.
Başımla onayladım. Elimdeki güvercini yavaşça avucumun içinden aldı.
"Hadi gel." Deyince beraber ilaçların olduğu müdahale odasına geldik. Yavaşça yarasını temizleyip onu ufak bir kartonun içine bıraktı birazda ekmek kırıntıları bırakmıştı. "İyileşene kadar misafirimiz olsun ne dersin ?" Dedi gülümseyerek yüzüne ilk kez tamamen görme şansım olmuştu. Kirli sakallı okyanus mavisi gözleri vardı. Sert yüz hatları olsada gulumseyince gözlerinde hayat vardı. 'hayat vardı.' bu cümleyi içimde tekrarladım. Bende hiç bir zaman olmayan tek şeydi. Bu kez elini uzatı ifadesizliğime karşı. "Ben doktor Cihan Ilgaz yeni geldim." İfadesizliğimi koruyarak elini havada bırakmayarak uzatım. "Ahsen." Dedim sadece gülümsedi. "Memnun oldum. Ahsen."

Doktorun yanından ayrılıp odama çıktım. İlaçların ettiği tehsir ile yeni tanıştığım doktoru düşünerek uykuya daldım.




Masumiyet (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin