Sidelya Özkan'dan
3 hafta sonra
Kucağımdaki Sidar'ı uyuması için pış pışlarken odadan çıkıp karşıdaki odaya yürümüştüm.
Saat dörttü ve Sidar yaklaşık iki saattir aralıksız bir şekilde ağlıyordu.
İlk zamanlarda bunu çok yapmasa da son bir haftadır fazlalaşmaya başlamıştı ve bu hepimizi etkiliyordu.
Hâlâ Korel'in evindeydik.
O son konuşmamızdan sonra aramız mesafeli olsa da kötü değildi.
Ben Sidar ile büyük bir odada, o ise hemen karşımızaki odada kalıyordu.
Sabahları onlar beraber vakit geçirirken, ben uzun süredir ertelediğim ve devrettiğim davalara bakıyordum.
Akşamları ise Korel çalışma odasında vakit geçirirken ben Sidar ile oyalanıyordum veya dışarı çıkıyorduk.
Üç haftamız böyle geçerken Sidar neredeyse üç buçuk aylık olacaktı.
Bazenleri o kadar küçük geliyordu ki... Hatta geçen gün, ağladığı için onu kucağıma alacağımda onu battaniyenin içinde kaybediyordum neredeyse.
Onun dışında sağlığında bir problem yoktu.
Kontrollere iki kere gitmiştik ve çok şükür ki ikisinde de bir şey çıkmamıştı.
Bir tek bu ağlama olayı vardı.
Önceleri çok takmasam da şuan da onunla beraber gözlerimde olan yaşlar, olayın çokta küçümsenecek bir şey olmadığını bana kanıtlar nitelikteydi.
Korel'in kapısını tıklamadan açarken açtığım gibi yatakta doğrulup bu tarafa dönmüştü.
" Korel, susmuyor. Bezini
değiştirdim, gazı yok.
Ama susmuyor. Lütfen biraz ilgilenir misin? Önemli olmasa getirmezdim. "Dirsekleri üzerinde doğrulup saçlarını karıştırdı.
" Ağlıyor musun sen? "
Yarı kapalı gözlerle bana bakmasıyla yutkundum.
Hafifçe başımı sallarken Korel ayaklanıp yanımıza gelmişti.
Derin iç çekişlerle ağlamasını sürdüren Sidar'a bir bakış atıp gözlerini yüzüme çevirdi.
Ben de gözlerimi oğlumdan alıp ona çevirdim.
Bir süre anlamsızca bakışsak da bu bakışmayı bozan elini kaldırarak o olmuştu.
Diğer elini de kaldırıp iki baş parmağıyla benim gözlerimdeki yaşları silip kucağındaki Sidar'ı kucağına aldı.
Ellerim iki yanıma düşerken aramızda adım farkı bile olmayan onu izlemeye başladım.
Bir kaç aydır iyice geliştirdiği kasları, şimdi üstünde hiçbir şey yokken oldukça göz önündeydi ve bu hiç hoş değildi.
Kaymasını engellemeye çalışsamda bu o, kucağında Sidar'ı tutarken ve bunu gözümün önünde yaparken çok da mümkün olmuyordu.
" Sidel? "
Dudaklarındaki hınzır gülüşten bir şeyleri fark ettiği anlaşılıyordu.
Göz devirip sorusuna hafif bir baş sallayışla karşılık verdim.
Şerefsizdi işte.
Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken Sidar hâlâ içini çekip duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Çiçeği
Fiksi RemajaGözümdeki yaşlar, elimdeki minik fotoğraf ile önümdeki denizi izliyordum. İnsan kendi canından olan birini kendinden koparmak ister miydi? Ben istiyordum. Çünkü o aynı zamanda başka birine aitti. Olmaması gereken birine... Veya olmaması gerek...