1. bölüm: verilen sözler.

412 149 120
                                    

Pencereni bu sabah açma küçük bebeğim.. O karanlık bugün güneşini kirletmesin. Senin için çiçekleri yasaklarken kötü bir anne olduğumu söylemiştin. Evet doğru söylemiştin. Ben kötü bir anneydim. Ve sende doğru bir tercih değildin. Şimdi maviden nefret ediyorsun. Geceden korkuyorsun. Ve çiçekleri hiç sevmiyorsun. Sen yanlış olanlara bağlandın. Sana zarar veren herşeyi fazla sevdin. Ve şimdi onlar seni bırakmak istemiyor. Bir gün o hep duymayı beklediğin kelimeyi sana onlar fısıldayacak. Sadece dur ve onun seni bulmasını bekle.

💦

YILLAR ÖNCESİ.


Sombaharın sonlarıydı. Kış tüm şiddetiyle çökmüştü. Sokaklar tüm kirliği kapatmak ister gibi beyaza boyanmıştı. Ama insanların kalplerinde ki kirliliği temizleyecek kadar hükümlü değildi. Bu kış her zemanki o kışın aksine masum değildi. Bu mevsim diğer mevsimlerin aksine zalimdi. Bu mevsimde büyüyen hiç bir çiçek güzel değildi. Hiç bir ağaç hiç bir yağmur öylesine değildi. Herşey acı vermek içindi.

Ölüm hiç bu denli kalplere korku ekmemişti.

Soğuk nefretiyle bedenleri üşütüyordu. Öyle ki bu soğukluk kalplerine işliyordu. Ruhlarını üşütüyordu bu kar. Bir burukluk vardı. Havaya acı karışmıştı. Güneş bugüne küşmüşcesine hiç doğmamıştı sabahında. Gündüzü geceden farksızsı. Bir lanetin çöküşüne haberciydi.

Kuşların ötüşü vardı. Öylesine değil. Bir haykırıştı bu. Bir sesti. Ama kimse cesaret edip dillediremiyordı. Gerçekler apaçık ortaydı. Kader bozulmazdı. Yazılan herşey gelecekten gerçek olmaya mecburdu. Ve bu gelecekte aşkın yıkımı olacaktı. Aşka kumar oyanayan o adamın destanı olacaktı.

Bie kadının gözyaşları. Ve bir koca şehrin çığlığı olacaktı. Herşeyin sebebi aşık bir kadındı. Aşk bu sefer insanların kabusu olacaktı.

Korkuyu bilmeyen o insanlar korkuyla büyüyeceklerdi. Gözlerini yumdukları her an korku ruhlarını kıskıvrak yakalayacaktı. Okyanusun dalgaları savrulurken. Genç kız sevdiği adamın elini tutuyordu. Hiç ayrılmayacaktı bu eller. Bir gün öldüğünde bile sevdiği adamın elini tutarak gözlerine bakarak ölmek istiyordu.

Vedası sözleri değil gözleri olsun istiyordu. Keder oturmuştu mavi gözlerine. Derinden bri sızı yüreğine ateş düşürmüştü. Bu öyle r sızıydı ki. Hiç geçmeyecek bir sızıydı. Bazı yaralar ölümsüzdü. Hevli buna inanıyordu.

İnandığı herşey r gün koca bir yalandan ibaret olduğunda o gün yanlışlara doğru dediğini farkedecekti. Herşey için geç kaldığında. O masum elleri ilk cinayetini işlediğinde. O çığlık ruhunu katil edecekti. Kimse masum olmayacaktı.

"Deniz çok güzel. Gözlerin bana denizi anımsatıyor." genç kız derin bir iç çekişle ereyl'e baktı. Sevdiği çocuğa derin serin baktı. Yüzünü ezberledi. Sanki bir daha görmeyecekti. Ve bir gün özlediğinde yüzünü hatırlamak ister gibi inceliyordu. "Belki bir gün bu denize bakınca gözlerimi değilde. Hiç hatırkamak istemediklerini hatırlayacaksın." kısık sesiyle fıısldadığında genç adam elini uzatıp saçlarını okşadı.  "Neden böyle davranıyorsun? Bir şey mi oldu hevli?" genç kız hiç bir cevap vermedi. Bakışlarını kaçırdı. Gözleri denizin hırçın dalgalarına dalıp gitti. Gözleri doldu. Nedendir bilmiyordu ama kalbine bir acı saplanmıştı. Buruk bir his konmuştu tam kalbinin üzerine. "Korkuyorum." diye fısıldadı. "Korkuyorum ereyl." bir sessizlik oluştu. Saniyeler sonra geçn adamın sorgulayıcı sesi vu sessizliği iyike böldü. "Ne için korkuyorsun." kahvelerinde derin bir aşk gömülüydü. Tedirgin sevgilisini rahatlatmak adına gülümsedi. Zoraki bir gülümsemeydi. Hevli denize bakmaya devam ederken. "Ereyl... Bana beni hiç bırakmayacak gibi hissettirecek kadar sıkı sarılır mısın?" genç adam afalladı. Henüz yermi yaşındaydı. Hevli'ye aşık olduğunda ise on yaşında bile değildi. O günden bu yana hevli'yi hiç böyle göremişti. Bir terslik vardı.

SOĞUK HİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin