10. bölüm: "bizim aşkımız özel."

119 67 11
                                    

kimi istedi Gökyüzüyü, Kimi o gökte uçan kuş kadar özgür olmayı, Kimi o kuşun yuvasına sahip olmayı, Kimi ise mölüh kadar acımasız olmayı diledi.


💦


Güneşin kendini mahrum bıraktığı. Yağmurların terkettiği mölüh serin rüzgarlar ile karanlığa terkedilmişti. Bir çok kalp de o doğaya uyum sağlıyordu. Bazıları ise soğuktan buz tutmuş kalpleriyle uyum sağlıyordu mölüh'ün soğuk sokaklarına.

Ve onlar tayribazlar idi. Güçleri yanlızca ellerini ve dış görünüşlerini süslüyordu. İçleri ise harabeden farksızdı. Buna iki kardeş de dahildi. Pencereden mölüh'ün ihtişamına bakarken. İçinden 'neden böyle lanetlendin.' diye geçirdi mühkar.  Gözleri şehrin kasvetli havasında olsa bile bakışları hep arkasında ki kişiye dönmek istiyordu. Şuanlık tek odağı kardeşiydi. Lakin anlaşılan inatçı küçük kardeşi o kadar da umursamıyordu kendisini. Parmaklarının arasında ki kristal bardağı çevirip duruyordu. Kehribarın en açık tonunda ki gözleri yarım kalmış sıvının üstünde oyalanıyordu.

Aralarında ki sessizlik gittikçe uzuyordu. Tüm kelimeler aralarında tükenmişcesine konuşmak istemiyorlardı. Kardeşinin arkasında sıkıntılı bir nefes verdiğini görünce Bedenini usulca ona döndürdü.  Yıllar sonra ilk defa gözleri kardeşinin buz rengine şalan gözlerini bulduğunda. Nihayetinde kendinde konuşma cesareti bulabildi. "İnatçılığın hala üzerinde anlaşılan." dedi. Bu sözler yanlızca konuyu açmak adına bir bahaneydi. Elbette hala inatçı olduğunu biliyordu. Hiç kimse kendisi kadar iyi tanıyamazdı kardeşini.  Bir şeyi kafasına koyduysa hayatta o şeyi kafasından çıkaramzdın.

Mühkar kardeşinin ona hala bir cevap vermediğini görünce. Bu şekilde konuşturamayacağını anladı. Zira elinde ki elmayı deşip duruyordu. Ve bundan bayağı zevk alıyor gibi görünsede aslında kendisi çok iyi biliyordu.

Kardeşi sinirli olduğu zamanlarda yanlızca yeşil elmaları bıçakla deşerdi. Ve bunu öyle iyi gizlerdi ki. Onu tanımayan biri asla anlamazdı. Ellerini pantolonunun cebine koyup hala oturduğu yerde  elma'yla ilgilenen kardeşine doğru büyük bir adım attı. "Bana hala küs olduğunu söyleme yoksa darılırım." kalın sesi emrivakiydi. Ama kardeşi hala kendisine bakmıyordu.
Ama kıvrılan dudakları onun varlığını tamda bu saniyede saydığını açıklıyordu. "Darılırsın." dedi.  Kelimeye öyle bir vurgu yapmıştı ki. Mühkar yutkunmuştu. Gergin havayı dağıtmak adına. "Bu konuları konuşmak için gelmedim ager." dedi. Sesi oldukça sakin çıkmıştı.

Lakin gömleğinin bir iki düğmesini açmasından bile belli oluyordu sakin olmadığı. Ager elinde ki saatlerdir deştiği elma'yı her zaman yaptığı gibi rastgele fırlattı. İri bedenini koltuğun sırtına yaslayarak rahat bir pozisyon aldı. İri kemikli parmaklarını çenesinin altına koydu. Gözleri saf bir nefretle bakıyordu abisine. "Ben konuyu açmadım ki abiciğim." dedi gözlerine inen kinin aksine sesi çok samimi ve masum çıkmıştı. Aralarında yaşanan tatsız olaylara rağmen saygıyı yitirmemişti. Mühkar kendisinden iki yaş büyük olmasına rağmen babası gibi şefkatle yaklaşıyordu kardeşine. 27 yaşında olsada gözünde hala büyümemişti. Yaptığu işlere rağmen...

"Büyükbabamın hediyesini sevmişe benziyorsun." dediğinde yanına aldığı kızı ima etmişti. Fakat kardeşinin kendisine yönlendirdiği ölümcül bakışları görünce bu konu hakkında konuşmaktan hoşanmadığını anladı.

SOĞUK HİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin