16. bölüm: evlilik.

29 10 4
                                    

"Harabe olan duvarların tozu kalkmaz leke bıraktığı tenden. Ağlamayan o geceye söyle. Yıldızlar bile süslemiyor artık o sahipsiz geceyi. Karanlık Herkes için olmuş tehlike. Ninniler bile alıp götüremiyor o görünmez korkuyu"


💦


Kendine söz vermek nedir bilir misin? Bir insanın kendine yemin etmesi. Veya bir söz vermesi bu hayatında hep yapmaktan kaçındığı ve söz verekerek kendine yadakladığı bir kuraldı. Peki ya o kuralı senin dahi haberin olmadan çoktan bozmayı başarabilmişsen.

İşte ben başarmıştım. Çoğu kez hemde bunu başarmıştım.

Sahi kendime kaç söz vermiştim?

Yada hangisini tutmuştum.

Bence ne bir söz verebilmiştim. Nede verdiklerimi tutabilmiştim.

Her zaman istediğin şeyler olmazdı bu hayatta. Ama ben geriye dönüp baktığımda istediğim hiç bir şeyim olmamıştı. Mesela öğretmen olmak istemiştim. Ama olmamıştım. Birinden ilk kez hoşlanmıştım. Ama sevilmemiştim. Bir arkadaşımın olmasını çok isterdim. Ama beni hep yarı yolda bırakıyorlardı.

Yada kimi sevsem o bir şekilde beni kırıyordu.

Mesala sahil'i sevmeye başlamıştım. Belkide seviyorumdur. Yada havin. Peki şimdi nerdeydiler? Yoktular. İyi ve anlaşsbildiğim bir babayz sahip olmak isterdim. Ama benim babam sevmeyi bırak yüzüme dahi bakmazdu. Bsktığı zamanlarda da ya sarhoştu. Yada öfkekliydi. Beni hiç tanıyamamıştı. Bende onu aynı çatı altında hiç tanıyamamıştım.

Ve Annem.

Ondan nasıl bahsedilirdi hiç biliyorum. Ne kadar iyiydi. Veya ne kadar kötüydü. Bana yanlış gelen bir şeyler vardı onda. İyi yüzünün pişmanlığından olduğunu düşünüyordum. Hani birinden şüphelenirsiniz. Ama kanıtınız olmadığı için emin olmazsınız ya. Benim annem öyleydi işte.

Peki ya dün olanlar? Orda da istediğim gibi olmamıştı. Her zaman olduğu gibi şans beni yanıltmıştı. Yermi dört yaşındaydım. Peki bu yermi dört yıllık hayatımda ne yapmıştım. Hiç bir şey.

Kendimden ve hep gerçeklerden kaçmaktan başka hiç bir şey yapamamıştım. İşte şansızlığım burada da kendini koruyordu. Hem aile konusunda hem arkadaş konusunda şanssızdım. Aslında işler konusunda da beceriksizdim. Kendime hobi haline getirdiğim tek şey film izlemek ve film izlerken mandalina sıyup yemek. En sevdiğim meyvenim mandalina olması insanları şaşırtan bir durumdu. Ama bana göre güzeldi. Mesala et değilde en sevdiğim yemeğin mercimek çorbası olması da şaşırtıcı bir durumdu. İnsanlar bu konuda beni hep basit ve kolay biri olarak bulmuştur. En nefret ettiğim rengin siyah ve bordo olması da normal değildi.

Peki en çok pembeyi sevip hiç giymemme ne kadar mantıklıydı. Yada takılardan nefret etmem. Ve asla takmamam. Bir kıyafet giyerken on defa düşünüp kusurlarını görmeye çalışmam ne kadar doğruydu. Yada saçlarımı asla bağlamamam.

Bunlar benim için normal klasik şeylerdi. Ama başkaları için normal değildi. Mesala yediğim bütün zeytinleri sayardım. Yada hiç bir şeyle ilgilenmediğim bir zamanda hep parmaklarımı sayıp onları kafamda insana dönüştürmem ne kadar mantıklıydı ki.

SOĞUK HİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin