Geçmişe gitmeyi ne çok isterdim seninle. Seninle en çok çocukluğuma gitmeyi isterdim. Orda gördüğün o küçük kıza belki acır gelecekte daha az canını acıtırsın diye.
💦
Bir an... Sadece kısa bir an kendinize hak vermeyi düşündüğünüz o kısa anda. Başınıza gelecekler için pişman olur muydun ki? Belki olurdun. Çünkü düşündüklerininin seni nasıl izbe bie sokağa çektiğini bilemezdin. Dünü bilirdin. Ama yarını asla bilemezdin. Onlar hep fazla merak ettirici ve bir kadar da acı vericiydi. Karar her ne olursa olsun. Hep bir sınırın olmalıydı. Fakat bir gün geldiğinde o sınırların yıkılacaktı. Etrafına ördüğün bütün duvarlar birer enkaza sonra ise toza dönecekti. Herşeyin bir ilki ve sonu vardı. Verdiğin savaşın sonunu hep merak edersin. Ve o sona ulaştığında merak ettiğin günler için belki pişman belki haklı olacaksın. Herşey bir gizemden ibaretti.
Özellikle de bu şehirde. Kalbimde buruk bir his vardı. Gözlerim düne nazaran bugün herşeyi net görüyordu. Sahi dün var mıydı ki? Ben hep bu günde mi kalmıştım. Yoksa sandığımın aksine bir çok şeyi yaşayıp ertesi gün unutmuş muydum? Zihnim boş bir delhizden farksızdı. Sabah gözlerimi açtığım ilk an herşey etrafımda dönmeye başlamıştı. Bunu garipsemiştim. Nedensizce. Kendimi çok yorgun ve bitkin hissediyordum. Bunu yol yorgunluğundan olduğunu düşünerek kısa bie düş almıştım. Ama tabiki de üzerimde ki o halsizlik hala devam ediyordu. Silik anılar aklımda canlanıp canlanıp yok oluyorlardı. En çok buna sinir oluyordum. Tam kendimi veriyordum. Herşeyi kontrolüm altına alıyordum. Herşey yene başa dönüyürdü. Bu yüzden artık üsetelemyi bırakmıştım. Kendi haline bırakmıştım.
Dün geçirdiğim yorucu yolculuktan sonra bugün doğayı keşife çıkmaya karar vermiştim. Daha doğrusu vermiştik. Çünkü başımda ki baş belası da buna dahildi. Bugün hava sıcaktı. O yüzden üzerimde beyaz askılı bir elbise vardıö elbisenin boyu dizlerimin üstünde bitiyordu. Etek kısmı pileliydi. Ve oldukça hoştu. Yüzüme düşen tutamları küçük bir tokayla beni rahatsız etmemesi için tutturmuştum. Fakat o küçük toka bile beni rahatsız ettiği için yolun yarısında çıkartmak zorunda kalmıştım.
Bilmiyordum. Garip bir şekidle saçlarımı bağlamayı sevmiyordum. Onların özgür olmasını istiyordum. Bağlayınca onları esir ettiğimi düşünüyordum. Bu çok saçmaydı. Ama benim açımdan doğruydu.
"Seni öldürmek istediğimi daha önce söylemiş miydim?" diye arkamdan isyan ederek gelen havin'e kulaklarımı tıkadım. Her zamanki gibi yene tutturmuştu hakaretleri. Ve bende her zaman ki gibi umursamaz bir şekilde. "Evet daha önce çoğu kez söylemiştin." dedim yenede cevap vermeyi ihmal etmiyordum. Düşünceli bir insandım. Onun aksine!
Otelden çıkmadan önce kahvaltımızı yapıp. Taksi çağırmıştık. Fakat çaşırdığımız taksi bir türlü gelmeyince. Bende beklemeyi bırakıp yürümeye başladım. Zaten arabalara binmeyi hiç sevmezdim. Nedense kendimi rahatsız hissederdim. Genelde hep yürümeyi tercih ederdim günlük hayatta. Bu kadar yorgun hissederken yürümek çok mantıksızdı. Zaten bende pek mantıklı bir insan değildim. Olur olmadık herşeyi yapıyordum.
Ama anlaşılan havin kafamı ötüleyecekti. Ben hızlı hızlı yürürken havin arkamdan küfürler ediyordu. Neyse ki kaesi şehri bugün sıcaktı. Son kaç gündür o üşüme olayından sonra iyi gelmişti.
Ne kadar yürüdük bilmiyorum. Zaten nereye bile gittiğimizi bilmiyordum. Ama işin garip yanı sanki burası yıllardır yaşadığım memleketimmiş gibi. İçini avcumun içi gibi biliyordum. Havin arkamdan. "Nereye götürüyorsun bizi uzay yaratığı!" diye bağırdığında omuz silkip yürümeye devam ettim. Hiç bir zaman ne hakaretleri biterdi neden nefreti. Bana takmadığı isim var mıydım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK HİS
Fiksi UmumKimsesiz olduğumu öğrendiğim ilk anda sakinleştirici bir melodi gibi sesin Kulaklarımda var oldu. Belkide hep vardın ve o an duymayı istedim. En savunmasız anımda herkesin dokunmaktan tanımaktan kaçındığı ruhuma dokundun. Sana güvendim. Çok sonradan...