18. bölüm: nizis klanı.

29 7 0
                                    

"İlk kez kendime güvenmeyi öğrendim. Ve bu senin sayendeydi. Ama şimdi aynaların karşısına çıkınca kendi yansımamdan ürküyorum. Çünkü beni paramparça ederken bu sefer senden değil kendimden korkmamı vadeettin."


💦

(HAVİN DUMANLI)

Hiçbir zaman yaptıklarından pişman olmayan insanlar aynısını yaşayınca pişman olabiliyorlar. Ve zaman herşey için çok geç olur. Geçmişe dönmeyi ve herşeyi değiştirmeyi çok istersin. Kayıplarını tekar kazanabilmek için onları arar durursun. Kaybettiklerimiz varken bizim için değerli değillerdir. Ama giderken onların değerini yeni yeni anlayabiliyorduk.

İnsanlar başı belaya girdiğinde. Yaptığı ilk şey dua etmek olurdu. Yada birinden nefret ettiğinde beddua ederdi. Ve her ikisinin de kabul olması için herşeyi yapardı. En azından ben öyleydim. Başım sıkıştığında ilk dua ederdim. Ve birinden nefret ettiğimde de yapacağım ilk şey o kişiye beddua etmek olurdu. Tıpkı şuan yaptığım gibi mesala. "Allah seni o kuru çöllerde susuz bıraksın mehla. Sen varya sen. Hiç gün görme emi." allah'ın yarattığı o kızıl cadı dilerim ki hiç mutlu olmasın. O varya benim hayatımı alt üst etti. Düzensizleşen nefesim kalan gücümu de emerek tüketirken. Daha fazla dayanamayıp bir ağacın koca gövdesinin önüne çöktüm. "Allah seni alsın. Lanet pislik herif." diye homurdandım. Kaç saattir burdayım ben? Ne yemek yedim nede birazcık su içebildim. O lanetli toplumun üzerinde dilerim bütün sular kesilir.

Elimi hızla atan kalbimin üzerine koydum. Butün organlarım iflas etmişti resmen. Çiğerlerime nefes oksijen yetmiyordu. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Yüzüme düşen kahverengi tutamları alıp Kulağımın arkasına sıkıştırdım. Ve göz ucuyla bulunduğum bölgede göz gezdirdim. O an gözlerime bir gariplik takıldı. Gözlerimi kısarak o tarafa net baktığımda. Yanlış görmüyorsam uzakta bir ateş yanıyordu. Biraz dikkat kesildiğimde ise uzaktan insanların uğultulu seslerini duydum. Karanlık çökmüştü bile. Ve benim kendimi bir yere atmam şarttı. Ah o mehla. Şimdi burda olacaktı onun o saçını başını yolacaktım. Hep o beni bu durumlara düşürdü. Ne vardı sanki bu yerde. O lanet göle girmeseydi bunların hiç biri olmazdı. Kahrolası kadın. Umarım o evlendiği sinir bozuk herif onu hiç mutlu etmez. Söylene söylene ayağa kalktığımda dizlerimde derman kalmamıştı. Artık biraz daha yürüyebileceğimi düşünemiyorum. Peşimde ordu dolusu yılan varken tabi derman kalmazdı ayaklarımda. Umarım o korkunç adam yerimi keşif etmemiştir. Bu sefer kaçmak yerine direk intihar ederdim. Çünkü biliyorum o canavardan kurtulamayacağımı. Herif mıknatıs gibi bir şeydi. Kaçtıkça ona çekiliyordun. Ateşin karanlıkta yaydığı o kırmızı sarı ışığına doğru ilerlemeye başladığımda. İçimden çoktan dualar etmeye başlamıştım.

Biraz ilerledikçe orda yanlızca ateşin olmadığını da anlamış oldum. Ovaya benzer bir yerdi. Her tarafta yanan meşalelerin ateşi vardı. Bu sayede dışarda gezen garip kıyafetler içerisinde ki insanları da görebiliyordum. Kadın erkek çocuk yaşlı. Her türünden geziyorlardı. Acaba bu bozuntuların ırkları neydi?

Ne halt olduklarıyla doğrusu ilgilenmiyorum ama. Bana zara verebilecek o güçlülerini de bilmem gerekiyordu. Nasıl bir dünya hapsedilmiştim böyle hala aklım almıyor. Her allahın günü belki rüya diyerek uyanmaktan bezmiştim gerçekten. Her sabah böyle bir manzarayla karşılaşmak cezalardan en büyüğüydü. Keşke öyle tehlikeli bir adam da peşimde olmsaydı. Belki o zaman yene yaşanılacak bir yer olurdu. Gerçi şu etrafıma bakınca burda kurtlar bile durmaz be.

Oba ve ormanın arasında bir nehir vardı. Gecenin sessizliğinde harıl harıl harıl sesi insana huzur versede şuan için huzur muzur kalmamıştı bende. Karşıya geçebilmek için tahtadan eski bir köprü vardı. Ve köprünun yanlarına aydınlık olsun diye yanan meşaleler koymuşlardı. Köprünun üzerine çıkıp hemen yanımda ki yanan meşaleyi aldım. Ve derin bir nefes içime çektim. Mölüh'te bir çok klan vardı. Mühkar klanı tayribazlar klanı nizisler klanı. Rohiler klanı. Ve daha sayamayacağım bir sürü klan.

SOĞUK HİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin