Aşk güzel bir duyguydu. Ve sevilmeye hep doyumsuzdu. Bazıları onu sevmeye çalışırken bilmeden büyük hatalara yol açtı. Ve o hatalar bir çok insanın hayatıba çatlak verdi.
💦
Hevli o gece kavuşmuştu. Ruhu bir lanetle siyah'a bürünen kadın o gün aşkına kavuşmuştu. Zor olmuştu hemde çok zor olmuştu. Ama yapmıştı. Ölen aşkları yeniden filezleniyordu. Ama bunu yaparken bir hata yaptığının henüz farkında değildi.
Kaesi şehri artık bir lanet olarak adlandırılmayacaktı. O güller diyarı eskisi gibi güzel kokacaktı doğan sevdayla. Ama bilmiyordu ki bu yaptığıyla sadece kendi aşkını değil bir çok hayatı da mahfedeceğini.
Önünde uyuyan kıza saatlerdir bakıyordu. Ölmüştü. Ama ona verilen ruh onu yaşatmayı başarmıştı. Ve o ruh kendisinindi. Hevli bir büyücüydü. Kendi aşık kalbinin gücünü ve ruhunun gücünü ona vermişti. Onu yaşatmak zor olmuştu. Ama tayrivazlar'ın yapamayacağı bir şey yoktu.
Ve oda tayribazlardan idi.
Yanında ki kadın mutluluktan ağlıyordu. Çünkü ölü kızı yaşatılmıştı. Peki geleceğini görseydi o zamanda mutlu olacak mıydı gülşen karadan?
Hayır Olmazdı. Hatta o geçmişi değiştirmek için elinden geleni yapardı. O gün ölü kızına verilen ruhun onu yaşatmasına asla izin vermezdi. Ama gelecekten bir haber mutluydu. Hatta mutluluktan ağlıyordu. İki kadın da o gece çok mutluydu.
Biri aşkı için diğeri evladı için. İki ruh bedenlerden sürgün edilip iki başka bedene teslim edildi. O gece iki hayata onlardan habersiz hükmedildi. Onlardan habersiz bir gelecek var ettiler. İki aşık ruhun kavuştuğu gelecek. Ama bunu yaparken. Asıl amaçlarına kavuşamamışlardı. O sürgün edilen ruhlar istedikleri bedenlere değil. Başka bedenlere konmuşlardı.
Tüm kötülükler o doğan sevdayla yok olacaktı. Lanet bozulacaktı. Felaketler duracaktı. Peki ya o iki çocuk büyüyüp taşıdıkları aşık ruhların gücüyle değilde. Kalpleriyle aşık olursarsa?
İşte o zamanda bu iki kadın mutlu olacak mıydı?
O gece herkes kutlama yapıyordu. Ama bir kişi hariç. Herkes mutluydu ama yene bir kişi değildi. Çünkü mutluluk uzun zaman önce kendisini terk etmişti. Köşede sessizce ağlayan yaşlı adam. Bügün yene üzgündü.. Kırışık yüzünde yılların hüznü vardı. Işıkları sönmüş gece kadar karanlık gözlerinin ardında saf bir aşk vardı.
Titreyen elleri ve tutmayan bacaklarıyla. Hastalıktan tükenen bedeni ile hala sevdiği kadını bekliyordu. Yoldan geçenlerin görüp hakeret ettiğini gördükçe gelecek nesillere küsüyordu. Oda bir zamanlar gençti. Ayakları üstünde durup sağlam elleriyle çalışan bir delikanlıydı. Lakin acımasız yıllar onu hem ayaktan hem elden etmişlerdi.
Ama bunun için şikayetçi değildi. Belkide ömrü artık yorgundur. İmkansız aşkın yolunda gelmeyenin ardında dua etmekten. Hem kendine hemde halkına bencil bir adam olmuştu. Belki bu yüzden kader onu böyle cezalandırmıştır.
Herşeye bir kabulu vardı. Ama aşkına bir kabulu yoktu. Sevdiği kadın gelmişti. Lakin herşey için çok geçti artık. Ne o eski genç eril idi nede sevdiği kız eski iyi kalpli masum hevli idi.
O yaşlı zavallı bir adamdı. Fakat sevdiği kadın hala gencecik bir kızdı. Ama kalbinde ki kötülük onu kendi yaşlılığıyla aynı sıraya koyuyordu. Şimdi yanyanaydılar.
Ama iki yabancıydılar.
Sevdiği kadın onu gördüğünde ki. Yüz ifadesini hiç unutamıyordu. Nasıl unutur ki. Koca 80 yıl boyunca beklediği kadının ona tiksinerek acıyarak bakışını nasıl unuturdu.
Tanıyamamıştı onu. Oysa İnsan sevdiğini nasıl tanımazdı ki.
Ama o tanıyamamıştı. Belkide gerçekten sevmemiştir. İşte bu kelime bile onun ölmesine sebep olurdu. Koca bir ömrü onu hiç sevmeyen bir kadın uğruna tüketmek hasta bedenini daha çok tüketiyordu. Sessizce ağlarken sevdiği kızın ona doğru geldiğini gördü. Başka bir zaman olsaydı. Heycanlanırdı. Ama şimdi büyük bir hayal kırıklığıyla bakıyordu o aşık olduğu mavilere.
Genç kız ona doğru her adım attıkça kestane saçları rüzgarda uçuşuyordu. Zafir ve narin bir bedene sahipti. Yaşlı adama doğru her adım atışında. Söyleyecekleri için biraz daha kendisinden nefret ediyordu.
Adımları adamın önünde durduğunda. Ona tepeden baktı. İşte en çokta bu eril'in canını yaktı. Derin bir nefes alıp. Söyleyeceği sözleri söylemek için kendini biraz cesaretlendirdi.
"Ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Zaten ne söylesem de yetersiz kalır. Beni hala bekleğin için seni tebrik ediyorum. Ama ikimiz de biliyoruz ki. Bizler eski insanlar değiliz. Ama aşk-." demişti ki yaşlı adam elini kaldırarak sözünü yarıda kesti.
"Buraya bunları söylemek için mi geldin hevli." dedi yaşlı adam. Sesi öksürdüğü için kısık çıkmıştı. Hevli yanına otırup ağlamamak için kendisini zor tuttu. Bu yapacağı şeyle sevdiği adam onu asla affetmeyecekti. Ama mecburdu.
Yapmak zorundaydı. Hem kendileri için. Hemde halkı için. Titreyen dudaklarını araladı genç kız ve dilinden o acımasız sözler döküldü." bir zamanlar birbirimizi çok seviyorduk. Lakin olanlar yüzünden şimdi durumlar farklı. Sen yaşlandın. Ve ben seni artık sevemem." dedi. Yalandı hala seviyordu. O sözleri söylerken içi parçalanmıştı. Ama kendini zorlayarak. "Şimdi senden bir şey isteyeceğim. Ve bu istediğimi vermek zorundasın. Ki zaten bu halinle en fazla kaç gün yaşarsın." dedi. Sesini kendini zorlayarak iğneliyici tonda çıkartmıştı.
Yaşlı adamın gözlerinden birer yaş firar ederken. Bu sözleri sevdiği kadından duymak yaşayan ruhunu çoktan öldürmüştü. Buruk bir gülümseme kondu adamın dudaklarına. Sevdiği kadının karşısında ağlıyordu şimdi.
Sadece yıllar değil. Kader de acımasızdı artık onun gözünde.
Of çok üzüldüm ya.
Bölümün son sahnesi beni gerçekten çok üzdü. Sizi bilmem ama ben çok etkilendim.
Peki sizce hevli araf'tan ne isteyecekti. Bunun hakkında bir bilginiz var mı. Ben bir şeyler düşündüm aslında.
Ama size düşüncelerimi söylemeyeceğim. Kendiniz bulun ayol.
O zaman bu bölüme her birinizden bir oy almayı hak etmişimdir değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK HİS
Narrativa generaleKimsesiz olduğumu öğrendiğim ilk anda sakinleştirici bir melodi gibi sesin Kulaklarımda var oldu. Belkide hep vardın ve o an duymayı istedim. En savunmasız anımda herkesin dokunmaktan tanımaktan kaçındığı ruhuma dokundun. Sana güvendim. Çok sonradan...