Padişah acaba ne anladı da gitti diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Hayır çünkü boncuklu adam bana karışma dediği için ama yine de karışmak istediğim için, orta yollu birşeyler söyledim ona. Zaten terazi burcuyum ben. Ne şiş yansın ne kebap! Bunların hepsi terazi olduğum için gelmedi mi başıma? Padişah'a hayır diyemediğim için yanlışlıkla evlendim ben ya! Var mı daha ötesi?
Bir hafta sonra mesele anlaşıldı. Padişah göz dağı vermek için Şehzadelerini de alıp donanma ile Sinop'a gitmeye karar verdi. Haberi alır almaz. Padişah'ın yanına gittim.
"İbrahim ben birşey duydum. Sinop'a gidecekmişsin Şehzadelerinle. Doğru mu?"
"Doğru Aysima'm. Allah'ın izniyle zaferle geri geleceğiz."
"Naib? Kim olacak?"
"İskender'i bırakacağım."
"İbrahim, İskender'i yine bırak. Ama Şehzadelerinden biri de kalsın. Ahmet'i bırak."
Padişah bu konuşmayı yapmak istemiyordu belli. Bana arkasını döndü. Uzun zaman sonra gidip sırtından doğru ona sarıldım.
"İbrahim, sen bana kendin dedin. İlk defa korkuyorum dedin?"
"Dedim."
"Evet dedin. Ahmet'i bırak, İbrahim. Sen hep benim aklıma güvenmez misin? Artık Şehzademiz'e güvenmen gerek zira o ileride çok iyi bir Padişah olacak."
Boncuklu adam bana devleti n devamını sagla demişti. Ben de bu şekilde sağlıyorum.
"Ağalar bana Sadrazam Serdar Paşa'yı çağırın."
Sadrazam Serdar Paşa geldiğinde oturup üçümüz yemek yedik.
"Serdar, seni Naib bırakacaktım ama sen bana lazımsın. Benimle geleceksin. Buraya Ahmet'i ve lalası vefat ettiği için yanına İskender'i bırakacağım. Diğer Şehzadelerime ve Anadolu Beylerbeyi'ne haber verin."
Padişah plandan dikkatlice bahsetti. Ben ise daha temkinli olmasını önerdim.
"Hünkar'ım, Kırım'a destek gönderin bence oraya da saldıracaklardır. Ayrıca, Sivastopol Sinop'a çok yakın. Şayet bizi tekrar tehdit ederlerse, O tarafa çok kısa sürede hareket edecek birkaç gemi gönderelim. Burayı da boş bırakmayalım ama."
Sinop Baskını hatırlıyorum. Çok büyük bir yenilgi alıyorduk. Sonuçta donanma yanıyordu. Ekonomik anlamda büyük gerileme... Ölüme müdahale edemem ama buna müdahele edebilirim.
Yemekten sonra kahvelerimizi içerken giyinmiş süslenmiş Hayriye geldi. Bize selam verdikten sonra, Padişah'a baktı. Padişah da pot kırmış gibi ona bakıp sonra bana baktı. Onun bu gece burada kalmasını kıskanacağımı düşündu herhalde.
"Doğru ya Hayriye Sultan. Bu gece buraya gelecektin. Ben unutmuşum."
Sadrazam hemen ayağa kalktı. "Müsadenizle Hünkar'ım."
"Müsade senin Serdar."
Sadrazam giderken Hayriye, bana bakıyordu. Kalk git demek istiyordu.
"Aysima Sultan, konuşmanız bitti galiba. Sadrazam gittiğine göre."
Terastaki minderden kalktım ve "Hünkar'ım söylediklerimi unutmayın. Bunlar gerçekten önemli." Hayriye kalktığım yere oturdu.
Padişah arkamdan ayağa kalkarak kapıya yaklaşan bana yetişti ve "Ay yüzlüm ben unutmuşum onun bu gece geleceğini. Yoksa sizi bu durumda bırakamazdım."
"Hünkar'ım önemli değil. Ben zaten size keyif verdiremiyorum."
Elimden tuttu ve "Aysima bu gece burada kal. Ne zamandır odamda kalmadın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAYİTAHT'TA AŞK - 17. Yüzyıl
Ficção HistóricaTarihi Kurgu Kategorisinde 1numara -11.11.2023 Zaman -11.01.2024 1numara. Mila, hayatının en zor anını yaşarken kendini birden 1682'de Aysima olarak bulur. Aşık olduğu adam ile modern zamana, evine dönmenin yolunu mu bulacak yoksa geçmiş zamanda mı...