Av meydanı

915 34 0
                                    

Daireme yıkılmış bir vaziyette döndüm. Ahmet nasıl bu kadar bencil olabilir. Günlerimi boş boş geçiriyordum. Madem onları görmeyecektim. Burada kalmamın hiçbir anlamı yok. Günleri kaçma planları ile geçiriyordum fakat bilmediğim birşey vardı, Satürn'ün kavuşma yapacağı tarihler.. Zaten gitsem de orada ne bir arkadaşım ne ailem ne de işim vardı.

İskender'i ve çocukları görmeden 1 sene geçti. Batılı ülkeler Ege adalarında ayaklanma başlatmışlardı. Padişah da bu ayaklanmayı bastırması için Anadolu Beylerbeyi İskender ve birliğini görevlendirmişti. Bunu duyunca çocukların babalarından ayrı olacağına üzülüp zar zor izin aldım Padişah'dan. Uzun zaman sonra onları göreceğim için mutluydum. Hepsi beni gördüğüne mutlu oldu. Teyzem, İskender yokken bana karşı oldukça sevecendi. Kızı gibi davranıyordu. Onlara sık sık komşu Fatma Hatun ve kızı Fehime geliyordu. Bu durumdan aşırı işkillenmiştim. Birkaç kez Fehime'nin ağzını aradım fakat bana hiçbir şey söylemedi.

Bir hafta sonra İskender konağa döndü. Beklediğimizden erken gelmişti. Önce çocuklarına sarıldı, ardından annesine sarıldı. Ben tabiki de bana sarılmasını beklemiyordum. Çocuklarını kucağından indirdikten sonra beni gördüğüne şaşırdı ve önümde durup gözlerimin içine bakarak beni ve annesini fazlasıyla şaşırttı. Annesi ve çocukların gözlerinin önünde bana sarılıp beni alnımdan öptü. Annesi bize şaşkın şaşkın bakarken çocuklar da bize sarıldı. Dördümüz böyle çiçek gibi olduk. Güzel bir aile olmuştuk. O an annesi ile göz göze geldim. Sinirlendi sanırım. Arkasını dönüp gitti.

"Aysima'm seni burada gördüğüme şaşırdım. Lakin iyiki gelmişsin. Hepimiz seni çok özlemiştik."

"Paşa'm ben de hepinizi özledim."

O gece çocukları uyuttuktan sonra, İskender'in odasına gittim. Tabiki teyzemin uyuduğundan da emin oldum. İskender içliği ile oturmuş gaz lambası ışığında kitap okuyordu. Hemen gidip yanına sokuldum. Omzuna başımı koydum. Sessizce kitap okumasını izledim. Birlikte sessizliği paylaştık. On dakika sonra kitap okumasını bitirdi ve beklemediğim bir anda dudağıma bir öpücük kondurdu. Şaşkınlıkla başımı omzundan kaldırdım. Şaşkın şaşkın ona baktım. Ben şaşkın ördek gibi bakarken o beni bir daha öptü. Bu sefer uzun ve ıslak ıslak... Parmaklarım saçlarının arasında gezerken o ise beni öpüyordu. Dudakları dudaklarımdayken kalbim çarpıyordu. İbrahim'i öperken duyduğun heyecan aşktan değildi biliyordum ama bu sefer heyecanıma, içimdeki kelebekler de eşlik ediyordu. Kalbimdeki çarpıntı içimde bilmediğim bir yerde kelebekleri uçuruyordu. Duyduğum heyecandan yerimde duramıyordum. Onu öpmek içimi kıpır kıpır yaparken, bacaklarımı iki yana açıp İskender'in kucağına oturuverdim. O an İskender hem şefkatli hem de ciddi bir tavır takındı. Başını koltuğa yaslayıp dudaklarımdan uzaklaştı ve hala kucağında olan benim yanağımı okşayarak "Aysima'm gözümün nuru, ayı, güneşi... Padişah izin vermeden sana dokunamam. Sen Padişah'ın babasının zevcesisin. Güzel sevgilim. Sen şu an hala saraya aitsin. Padişah'ın fermanını çiğneyemem."

İskender'in bacaklarının üzerinden kalktım ve ellerimi göğsümde bağlayarak "Ne tahtmış yahu. Senelerdir Padişahlık makamından çekmediğim kalmadı!"

"Aysima canparem! 10 gün sonra Bursa'da av var. Normalde Edirne'de yaparlar. Bu sene ilk defa Bursa'da olacak. Ben de bu sene ilk defa katılacağım. Bu sefer gidip bir de ben konuşayım diyorum."

"Olur İskender'im. Artık canıma yetti. Sana mektup bile yazamıyorum. Ne olacaksa olsun demek istiyorum ama sana birşey olmasına izin veremem. Eskiden annen, baban için katlanırdın benizliğe. Ben artık seni anlıyorum. Çünkü ikizleri kendi çocuğum gibi seviyorum. Onlara birşey olmasını ya da sensiz kalmalarını istemem. Bu işi güzellikle çözelim."

PAYİTAHT'TA AŞK - 17. Yüzyıl Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin