Bölüm 23

535 24 1
                                    

İyi okumalar...

.
.
.
.

🖇️

Alparslan'ı yolculadıktan sonra babama askeriyeden telefon gelmişti. Şırnak'a çağırılıyordu. Ali de 'Beni de işlerim var' diyip babamla evden ayrılmışlardı. Bizde annem ile hem çocuklarla ilgilenmiş hem de biraz sohbet etmiştik. Sohbet sırasında öğrendiğim kadarıyla annem Yağızla birlikte, Yağız'ın askerliği bitene kadar lojmanda kalacaklarını söyledi. Ve ne yalan söyleyeyim bu hoşuma gitti. Çünkü sohbet sırasında konuşmaları, davranışları... Her şeyiyle mükemmeldi.

Bana, beni hatırlatıyor bakışları. Uzak kaldığımız zamanlara rağmen içimdeki annesizlik boşluğunu dolduruyor sanki. Bunu farkında olarak mı yapıyor yoksa bilmeden mi, bilmiyorum. Ama sanki... İçimde bir yerlere dokunuyor. Ve sessiz bir şekilde bu duyguyu paylaşıyoruz, gerek bakışmalarımızla gerek de yaptıklarımızla.

Gökçen ve Mehmet Eren'i uyutmuş. Salonda çay içiyorduk. Bugün konuşurken bi ara telefonuma mesaj gelmiş ama ayıp olmasın diye bakamamıştım, telefon titreşimdeydi çünkü!

"Saat de ona geliyor. Bugün nasıl geçti anlamadım bile."

Gülümsedim.

"Çocuklarla olunca öyle oluyor. " Bardağının boş olduğunu fark ettim. "Çay içer misin" anne. Yıllardır dillendirmek istediğim bir kelime, anne. Gökçen'in doğumundan sonra her fırsatta söylesemde şimdiki gibi olmuyordu. Şimdi, içimden bile söylesem... İçimde tarifsiz bir duygu yeşeriyordu. Ve ben bu duyguyla mutluydum.

"Yok kızım, içmeyeyim. Geç oldu zaten. Sonra uyku tutmuyor."

"Peki, nasıl isterseniz."

Siz dedin?

Saygıdan.

Az önce demiyordun ama?

Yanlışlıkla oldu. Saygıda kusur etmeyeyim derken.

İç savaşımı duymuşçasına; bana döndü, ellerimi tuttu ve 'iyiki kızınım' diyeceğim o cümleleri sarf etti.

"Kızım" derin bir nefes aldı. "Ben senin annenim. Bana hitap ederken nasıl rahat hissedeceksen onu söyle. Kendini benim yanımda gergin hissetme, lütfen. Ben bana hemen 'anne' demeni beklemiyorum. Bazı şeylerin hızlı olduğunun farkındayım. Ama inanki bizim için geç bile. Geride bıraktığımız onca yıl varken..." Gözünden bir damla yaş düştü. "Ve senin cansız bedeni, bana verdikleri... Benim toprağa gömüşüm... Ölüm acısı zordur ama evlat acısı... inşaAllah tatmazsın kızım. İnanki bu tarifi olmayan ve olmayacak bir acı." Sanki o anlara gitmiş gibiydi. Dayanamadım ve sarıldım. Çünkü şuan delicesine birine sarılıp ağlama isteğiyle yanıp tutuşuyordum.

Zor bela kollarımı sardığım bedenden uzaklaştım.

"Geç oldu kızım. Ben eve geçiyim."

'Gitme kal' diyemedim. İçimde filizlenen duygular olsa da bir şey demedim. Ama o beni anladı.

"Aynı apartmandayız zaten, bir şey olursa ararsın. Telefonum her zaman açık. Sakın ayıp olur diye düşünme" burukça gülümsedi. "Ben senin annenim" sanki bana değil de kendine söylüyor gibiydi.

AİLE'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin