Bölüm 22

524 25 0
                                    

İyi okumalar...
.
.
.
.

🖇

Mehmet Eren'i emzirmiş, çayı hazırlamıştım. Yağız'ın yoğun ısrarları üzerine; Yağız, Gökçen ve Mehmet Eren odada oyun oynuyorlardı. Gerçi o yoğun istek Yağız'ın mı yoksa Gökçen'in yağıza dayatması mı tartışılır.

Onlar odaya geçtikten sonra âdeta ölüm sessizliği kaplamıştı evin her zerresini. Tek bir yer hariç, çocuk odası Gökçen'in bağırtıları geliyordu ara sıra.

  Suskunluğun bozulması için Alparslan'a kaş göz yaptım. Şükür ki anladı.

"Sizin içinde uygunsa sofraya geçelim albayım"

Mustafa Bey'in ayaklanmasıyla Alparslan zengin kalkışı yaptı. Mustafa Bey'in yüzünde dostane bir gülümseme varken sol eli ile Alpin sırtına vurdu.

"Albay karargahta kaldı oğlum, bana askeriye sınırları dışında baba de"

"Tamam baba" ben bu kadar kolay kabul etmedim. Kocam bey ne meraklıymış albay bir babaya. Gerçi onun babası, benim de babam... Babam...

Annem?

Annem...

Beni 9 ay karnında taşıyan kadın, annem.
Beni bir kere bile kucağına alamadığını düşündüğüm kadın, annem.
Yıllarca hasret çektiğim kişi, annem.

Belki de bu yüzdendi anne sevgisine muhtaç oluşum. Belki de bu yüzdendi her şey. İçten içe biliyordum belki de bir annem olduğu. Ve o kadının bir 'anne ' olduğunu.

Duygusala bağlamadan kendimi mutfağa attım. Çay bardaklarını ve tabakları hazırladığım için yapmam gereken 2 şey vardı: Çayları doldurmak, tüm bu hazırlananları içeriye götürmek.

Çayları doldurmaya başlarken içeri biri girdi. Arkam kapıya dönük olduğu için görmüyordum. Ama ağır adımları duyduğum ve ses çıkarmayışından anladığım kadarıyla bu Aliydi. Benim büyük abim.

"Kolay gelsin. Yardım edilecek bir şey var mı?" Duyduğum kalın ama yumuşatılmaya çalışılmış sesim geldiği yöne, bi nevi arkama döndüm. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Bu adam şimdi benim abim mi?

"Tabaklar içeriye taşınacak yardımcı olursan güzel olur."

"Tamamdır. Hallederim ben" şuan karşımda, her ne kadar kendinden emin bir şekilde dursada, eli ayağına dolaşmış ufak bir erkek çocuğu vardı. Onu daha fazla göz hapsinde tutup rahatsız etmek istemediğim için, bakışlarımı yeniden bardağa çevirip yarım bıraktığım işi tamamlamaya koyuldum.

Çayları doldurduktan sonra arkamı döndüm. Bir dakika? Tüm tabaklar taşınmış. Demekki doğruymuş
'Altından donunu alırlar da fark etmezsin" sözü.

Çay tepsisiyle içeri girdiğimde herkes masanın etrafına kurulmuştu. Dikdörtgen şeklindeki masada, annem babamın sağına yani yanına oturmuştu. Babam, kucağındaki Mehmet Eren'i sağ bacağının üzerinde zıplatarak bir şeyler söylüyordu. Duyduklarından memnun olan oğlum, etrafa gülücükler saçıyordu.

Annemin sağında abim Ali oturuyor, babamın kollarının arasındaki oğluma bakıyordu. Yağız,minik kızımı sıkı sıkıya tutmuş âdeta aşk yaşıyorlardı. Yağız ile Alp yanyana Gökçen'i dinlerken, ben karşımdaki eşsiz manzaraya bakıyordum. Aileme... Sahip olduğum için binlerce kez şükür etmem gerekene bakıyordum. Aileme...

AİLE'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin