Bir insan birine nasıl bağlanır ya da neden bağlanır? Onu mutsuz edeceğini bile bile ona bağlanırsa bu onun zayıflığımı olur yoksa güçlü olduğunu mu gösterir? Peki ya hiç aşık olmamış hiç sevmemiş insanlar en güçlü insanlar mıdır sonuçta hiçbir zaman hayal kırıklığına uğramamışlardı değil mi?
Minho otel odasındaki yatağında yatarken bunları düşünüyordu evet Hyunjin'den kurtulmak kendine yalansız dolansız bir hayat kurmak için Amerika'ya gelmişti ama o düşüncelerinde hâlâ onu seviyordu ve ondan kurtulması düşündüğünden de zor olacaktı biliyordu.
Minho odasındaki küçük dolaptan bir içki alıp içmeye başladı tek isteği kafasından Hyunjin'i silmekti bunu yapmak için ne yapması gerekiyorsa yapmaya hazırdı. O sonuçta Hyunjin'e son armağanını bırakmıştı değil mi o gece birlikte olmuşlardı ve bitmişti artık iki yabancı olmaları gerekiyordu. Birbirlerinin her şeyini bilen iki yabancı olacaklardı daha fazlası değil...
Minho elinde içkisiyle balkona çıkıp içmeye devam etti ona ne zaman bu kadar bağlanmıştı ya da sevmişti bilmiyordu ama bunun adı acizlikse Minho bu dünyadaki en aciz insandı. O her şeyi ilk Hyunjin'le tatmıştı arkadaşlığı da, sevinci de öfkeyi her şeyi onunla tatmıştı ama o en çokta aşkı Hyunjin'le tatmak istemişti aşkın şarabını içip birlikte sarhoş olmak istemişti ama Hyunjin sarhoş olmak istemeyecek kadar Tanrısına bağlı biriydi belki de...
Minho içeriden gelen telefon sesiyle kaşlarını çattı bu saatte kim arardı ki onu? Hyunjin'in hâlâ uyuduğuna emindi. Hah Hyunjin mi hâlâ mı? Minho iflah olmaz bir aşıktı. Peki kim arıyordu onu bu saatte bu kadar ısrarlı? Minho hafif dönmeye başlayan başıyla odaya geri döndü ve yatağın üstüne öylece attığı telefonuna baktı. Arayan numarayı gördüğünde kıkırdamaya başladı. Demek ki herkese yazdığı mektup sahiplerine ulaşmıştı. Minho telefonu açıp kulağına yaklaştırdı "Oo kardeşim günaydın, iyi öğlenler ya da iyi akşamlar ha sen hangisini tercih edersen" Chan şu an sinirlerine hakim olmakta zorlanıyordu Minho burada olsaydı onu boğarak öldürürdü ama o bir aptal gibi her şeyi bırakıp gitmişti. "Nerdesin?" Minho kendi etrafında bir tur dönüp konuşmaya başladı "Nerdeyim? Sana ne. O telefonun hoparlörünü aç. CHAN" Chan göz ucuyla hâlâ ağlayan Hyunjin'e baktı "Açtım söyle" Minho ufak bir kahkaha atıp konuştu "Tch tch açmadın biliyorum o yanında değil mi?" Minho karşı taraftan gelen adım sesleri ve kapı kapanma sesiyle göz devirdi.
O her şey bitsin istemişti ama onlardan kurtulamıyordu "Ne bok yiyorsun lan sen ha? Ne halt yediğini sanıyorsun Minho? Burada olsaydı seni öldürürdüm biliyorsun değil mi? O gece burada konuştuğumuzda sana sordum Hyunjin'e gerçekten aşık mısın onu her hatasıyla kabul edecek misin dedim?" Chan sinirden çatallaşan ve dolan gözlerine lanet etti böyle arkadaşları olduğu için tüm öfkesi kendineydi "Sen ne dedin bana Minho ha? Ben ona çok aşığım Chan, sana yemin ederim onu tüm hatalarıyla kabul ederim Chan, ben onsuz yapamıyorum Chan. DAHA SAYAYIM MI HA? Ama sen ne yaptın? Sana anlattığım onca şeye rağmen o günün intikamını aldın aferin sana AFERİN SANA. Noldu Hyunjin'i sikip becerince mutlu oldun mu?" Minho sinirle konuşmaya başladı "Oldum oldum lan oldum tamam mı? Duydun rahatladın mı? Sana ne bizim yaşadıklarımızdan sana ne Chan? Evet her şeyi anlattın bana ailesini, üvey abisini her boku anlattın ama ben yapamadım ben onu öylece affedemedim." Chan duyduklarıyla sinirle telefonu kapattı yaşadıklarının bir şaka olmasını diliyordu sadece. Daha fazla Minho'yla ilgili bir şey bile görmek istemiyordu artık.
Minho yüzüne kapatılan telefonu sinirle tekrar yatağa fırlattı. O bir kere bencil olmak istemişti hayatında sadece tek bir geceyi kendi istediği şekilde geçirmek istemiştim öncesi ya da sonrası umrunda olmadan tek bir gece geçirmek istemişti ama onu da becerememişti. Keşke dedi... Keşke annem o gün beni feda etseydi belki de herkesin daha iyi bir hayatı olurdu. Minho aynadaki yansıması baktı. Kimdi bu? Minho kahkahalarla aynadaki çocuğa vaktı. Bu Minho değildi bu... Bu iğrenç bir yaratıktı. Minho bu yaratığı hiç sevmemişti. Minho sinirli bir nefes alıp sinirle aynaya hızlı bir yumruk attı. Defalarca... Minho o yaratıktan kurtulmak için o aynaya defalarca yumruk attı.
Minho eski Minho olmadığını o aynada görmüştü o çocuksu heyecanını da mutluluğu da yoktu hepsi yerini o iğrenç yaratığa bırakmıştı ve Minho ilk defa birinden ölümüne korkmuştu. Minho o gece ilk defa kendinden bu kadar korkmuştu kendinden, yapacaklarından Minho o gece hepsinden ölümüne korkmuştu.
Minho artarda çalan kapıyla yerdeki cam kırıklarının ayağına batmasını umursamadan kapıyı açtı. "Merhaba rahtsız ediyorum ben sesleri duyunca bir sorun var sanmıştım da..." Minho'nun karşısındaki adam konuşmasının ardından Minho'ya baktığında kanayan elini gördüğünde telaşla konuştu "Eliniz... Eliniz kanıyor odamda pansuman için gerekli şeyler var isterseniz size yardım edebilirim" Minho yorgun ve boş bakışlarla adama baktı ardından birkaç adım geri gidip kapıyı kapattı ve kanayan eline rağmen sıkıca yastığına sarılıp uyumaya çalıştı ona kimse yardım edemezdi bu saatten sonra... O kendine bir yol çizmişti ve geri dönmek için çok yorgundu.
Herkese merhaba nasılsınız?
Minho her şeyden kaçtı...
Hikaye ile ilgili beğendiklerinizi ve beğenmediklerinizi buraya bırakın lütfen...
Oy ve yorumlarınız için teşekkürler... Bir dahaki bölüm görüşmek üzere🩷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Arkadaşız||Hyunho
FanfictionSınıfın homofobik ikilisi olan Hyunjin ve Minho'nun bir oyun sonucu zamanla birbirlerine hisleri oluşmaya başlar. "Sana çok azdım bir öpücük yolla bana Hyunjin" Hyunjin sınıftakilerin bakışlarını umursamadan Minho'ya döndü sonuçta onlar arkadaştı bu...