Sınavdan sonraki hafta
Hyunjin bulunduğu ortama incelemeye başladı. Şu an aşırı sıkılıyordu eski arkadaş grubuna bir de Beomgyu ve Yeonjun dahil olmuş bir şeyler hakkında konuşuyorlardı. Hyunjin ne hakkında konuştuklarını takip etmeye çalışsada kafası o kadar başka şeylerle doluydu ki sohbeti takip edemiyordu. "Hyunjin sen bir şey demeyecek misin?" Hyunjin ismini duymasıyla birlikte karşısında ona bakan arkadaş grubuna baktı şu an ne demesi gerekiyordu? Daha ne hakkında konuştuklarını bile bilmiyordu ki. Biraz vakit kazanmak adına önündeki limonatadan bir yudum aldı ama ekşi limonatayla yüzünü buruşturdu. Tadı iğrençti.
Chan karşısındaki Hyunjin'in saçma tavırlarına göz devirip konuşmaya baladı. "Yeonjun gelecekle ilgili hedefi sordu? Hani geçen hafta sana sınava girmen için sana yalvarmıştım ya o sınavdan ne bekliyorsun diye soruyor." Hyunjin sıkılmış gibi dudaklarını büzüp bıkkın ifadeyle Chana baktı sınav... Sınav ve sınav nerdeyse 2 aydır başka bir şey konuşmaz olmuşlardı. Bu 2 ayda ondan da bir haber alamamıştı. Evet Hyunjin için Minho artık o olmuştu. Evet adını anmıyordu ama onu düşünmekten de geri durmuyordu.
Hyunjin düşüncelerinden kurtulmak için kafasını iki yana sallayıp konuştu "Bilmem bir şey olmaz herhalde çok çalışmadım zaten matematik dışındaki bütün soruları salladım yani anlayacağınız bir yer kazanmam mucize falan olur." Changbin histerik bir kahkahayla Hyunjin'e bakıp konuştu "Hala kurtulamadın değil mi o gerizekalının izlerinden. Hayatına bak artık Hyunjin." Hyunjin duygusuz gözlerle Changbin'e bakıp konuştu "Sizin yaptığınız gibi mi yani? Yani şey yapmalıyım Jeongin'e aşık olduğumu söyleyip aslında benimle öpüşmelisin değil mi Changbin?" Jeongin duyduğu şeyle hayal kırıklığıyla Changbin'e bakıp kenetli olan ellerini ayırdı ama yine de Hyunjin sözlerine devam ediyordu "Ya da şeye ne dersiniz ımm en yakın arkadaşımla tatlı bir ilişki yaşayıp herkesten gizlemeliyim tıpkı Felix ve Jisung gibi hmm?" Jisung kaşlarını çatıp sinirle ayağa kalktı "O aptal ağzına benim ilişkimi alet etme tamam mı? Sakın! Benim ilişkimi kendi yaşadığın ne olduğu belli bile olmayan şeyle karıştırma. Yürü Felix gidiyoruz." Jisung uzattığı eli tutan Felix'le sinirle kafeden ayrıldı. Hyunjin omuz silkip Chan'a baktı "Ya da ibne diye hakaret ettiğim çocuğa aşk mektupları yazıp ondan özür dilemeliyim ha ne dersin Chan?" Chan sinirli bir kahkaha atıp Hyunjin'e baktı.
Chan yumruklarını sıkıyordu şu an eğer Minho'ya Hyunjin'i koruyacağına dair söz vermeseydi çoktan Hyunjin'in suratını yumruklamıştı bile. "Ne o benim canımı mı yakmaya çalışıyorsun? Benim canımı o aptal sözlerinle yakamazsın Hyunjin ama kendine bir bak etrafında kaç kişi kaldı?" Hyunjin sıktığı dişleriyle oturduğu masayı inceledi. Sadece Chan, Beomgyu ve Yeonjun kalmıştı. "Sizde gidin! Kimseyi istemiyorum hayatımda." Chan gözlerini devirip konuştu. "Onu bekliyorsun ondan bir af bekliyorsun belki de ama o gelmeyecek Hyunjin." Hyunjin kaşlarını çatarak konuştu "Sana bir şey mi söyledi? Konuştunuz mu? Ne zaman?" Chan kafasını iki yana sallayıp konuştu "Minho Amerika'ya gittiği günden beri doğru dürüst konuşmadık ama onu tanıyorum Hyunjin. Minho Kore'den gitmedi..." Chan sözlerime devam etmeden önce derince yutkundu.
Chan dudaklarını yalayıp gözlerini kapattı ve konuşmaya devam etti. Tek istediği Hyunjin'in yine bir öfke krizi geçirmemesiydi "Minho Kore'den gitmedi. Minho senden gitti Hyunjin. Unutma senden gidenler sana geri dönmezler. Minho'da sana geri dönmeyecek o yüzden artık kendine gelmenin vakti geldi. Kendine gel ve kendine yeni bir hayat kur çünkü böyle giderse etrafında gerçekten kimse kalmayacak." Chan yüzüne buruk bir gülümseme kondurup masadan kalktı ve kafeden çıktı. Arkasında yeni bir enkaz bıraktığını biliyordu ama Hyunjin'in artık kendisine gelmesi gerektiğini de biliyordu.
Hyunjin dolmaya başlayan gözlerine lanet edip hâlâ masada oturan Beomgyu ve Yeonjun'a baktı. "Bize geçelim ister misin? Evde daha rahat konuşuruz hmm?" Hyunjin kendisine yöneltilen soruyla kafasını sallayıp masadan kalktı ve o da kafeden ayrıldı. Şimdi gideceği tek bir yer vardı. Abisinin mezarı... Kendisine Minho'suz bir hayat kuracaktı ama önce yapması gereken şeyler vardı. Kırdığı herkesin gönlünü almalıydı.
Minho
Minho adresin yazılı olduğu kağıda ve önünde durduğu binaya bakmaya başladı. Daha önce hiç psikologla görüşmemişti gergin hissediyordu. Şu an tek isteği buradan kaçmaktı ama onu yapacak gücü de yoktu o yüzden gergin adımlarla kırmızı kapılı binadan içeri girip sekreter olduğunu tahmin ettiği hafif tombul kadının yanına doğru ilerlemeye başladı. "Imm merhaba kolay gelsin." Kadın karşısındaki Minho'ya nazikçe gülümseyip kafasını salladı "Teşekkür ederim. Randevunuz var mıydı?" Minho kafasını iki yana salladı. Randevu almayı unutacak kadar aptaldı.
Kadın üzgün gözlerle yeri izleyen Minho'yla hızla konuştu "Dilerseniz sizin için bir randevu oluşturabilirim. Randevu oluşturmamı istediğiniz bir psikologumuz var mı? Müsait olduğunuz günleri söylerseniz eğer..." Minho hevesle kadına baktı "Ben Kim... Neydi adı? Bekleyin bir dakika" Minho hızla ceketinin cebini karıştırdı. Kağıdı iki dakikada nereye koymuştu? Sekreter kadın hızla konuştu tekrardan "Kim Seokjin... Onunla mı randevu oluşturmamı isterdiniz?" Minho hızla kafasını salladı. Kadın aldığı onayla önündeki bilgisayara Seokjin'in ismini yazdı ve boş günlerine bakmaya başladı. "Seokjin hocamın boş günleri yok maalesef bugünlerde. Dilerseniz Maria hocamdan bir randevu oluşturabilirim o da çok iyi bir psikologdur." Minho kafasını iki yana salladı "Onunla konuşmam lazım. Lütfen... Bana sadece o yardım edebilir." Kadın anlamaz bakışlarla Minho'yu incelemeye başladı. Bu adamı daha önce görmemişti neden Seokjin hocayla konuşma konusunda ısrar ediyordu anlamıyordu.
Sekreter kadın bir bilgisayar ekranına bir de karşısında harap bir halde duran Minho'ya bakıyordu. Şu an randevu oluşturması imkansızdı ama Minho her an bir kriz geçirecekmiş gibi duruyordu ne yapacağını bilmiyordu. Çaresiz gözlerle etrafına bakınmaya başladı genç sekreter ve kapıdan giren kişiyle neşeyle ayağa kalktı. Seokjin gelmişti. "Seokjin hocam bu beyefendi sizinle konuşmak istiyormuş" Seokjin sekreterin sözleriyle ayakta zor duran Minho'ya baktı. Ne ara bu kadar kötü olmuştu? İlk konuştukları gün gayet sağlıklı duruyordu. Tekrar sekreterine dönüp konuşmaya başladı "Tamam sorun yok. Şu an yarım saat boşluğum var değil mi?" Sekreter kadın kafasını salladı "Ama siz ilk geldiğinizde din-" Seokjin sekreterin sözünü kesti "Bundan sonra o yarım saati Minho beye ayıralım not alın lütfen." Seokjin sözlerinin ardından Minho'ya döndü "Odama çıkalım mı Minho?" Minho sadece kafasını sallayıp onayladı.
Seokjin merdivenlere yöneldi Minho'dan aldığı onayla birlikte. Odasının olduğu kata gelince kapıyı açtı ve Minho'nun geçmesi için öncelik verdi. Minho odaya geçip odadaki sandalyelerden birine oturdu. Odaya giren Seokjin'de yerine oturup ellerini birbirine kenetleyip masanın üstüne koydu ve boğazını temizleyip konuştu "Buraya geldiğine sevindim. Nasılsın? Nasıl hissediyorsun? İlk tanıştığımızda çok gergindin" Minho omuz silkip dudaklarını büzdü. Nasıl olduğunu o da bilmiyordu ki. Kafasını iki yana sallayıp konuşmaya başladı "Taehyung'u nereden tanıyorsun? O mu söyledi sana burada olduğumu? Yine ne planlıyor?" Seokjin ardı ardına gelene sorularla yutkunup konuştu. "Taehyung bir plan kuruyor mu bilmiyorum. Onu en son 2 sene önce gördüm sanırım..." Seokjin cümlelerine devam etmeden önce ne demesi gerektiğini düşündü. "Taehyung senden çok bahsetti Minho." Minho duyduğu cümleyle sinirle bir kahkaha attı. O iblis ne anlatmıştı acaba? Seokjin Minho'nun tepkisiyle sözlerine devam etti "Taehyung sana çok kızgındı Minho ama senden nefret etmiyordu. Sana ne yaşattı bilmiyorum ama onun sana yaşattıkları yüzünden hayatını mahvetme Minho. Bunu istersen bir psikolog tavsiyesi olarak al istersen bir abi ama başkasının enkazı senin hayatını etkilemesin." Minho duyduklarıyla kafasını iki yana salladı "Peki ya o enkaz benim hayatımı da mehvettiyse ne yapmalıyım? O iblis önce hoşlandığım çocukla yattı sonra da beni oyuna getirip benim fotoğraflarımı okulda yaydılar. Ne yapayım her şeyi siktir edip hayatıma öylece devam mı edeyim?" Minho sinirle ayağa kalktı nasıl hayatına devam edebilirdi ki? Seokjin'e son kez bakıp odadan çıktı. Hayatına devam edemezdi o. İçindeki öfke asla eksilmeyecekti onun...
Herkese merhaba nasılsınız?
Uzun bir aradan sonra yeni bölümle karşınızdayım. Çok üzgünüm bekkeyen herkesten özür dilerim öncelikle.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Bölüm ve hikayenin genel akışını hakkında beğenmediğiniz bir şey varsa buraya yazın lütfen...
Artık Hyunjin için Minho defteri kapanacak gibi duruyor ama Minhonun kendini unutturmaya ve unutmaya niyeti yok gibi. Ne düşüyorsunuz?
Gelecek bölüm görüşmek üzere...
Sizleri seviyorum...🩷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Arkadaşız||Hyunho
FanfictionSınıfın homofobik ikilisi olan Hyunjin ve Minho'nun bir oyun sonucu zamanla birbirlerine hisleri oluşmaya başlar. "Sana çok azdım bir öpücük yolla bana Hyunjin" Hyunjin sınıftakilerin bakışlarını umursamadan Minho'ya döndü sonuçta onlar arkadaştı bu...