Lust games

840 58 25
                                    

*Ravenette- dişi kuzgun anlamına gelir. Siyah saçlı birini tanımlamak için kullanılır.

*************

Taehyung çelik parmaklıklı hücreye itildi, kıdemlilerinin birkaç telaşlı fısıltısı ona ne yapması gerektiğini hatırlatıyordu.

Taehyung kasabanı korumalısın. İçeri gir ve onu bir gece oyala. Ne gerekiyorsa yap, elbette onurunu kaybetme ama seni ve bu köyü bu durumdan kurtarabilecek ne varsa yap. Sana güveniyoruz Taehyung, bunu bir test olarak düşün.

Sorumlu başkan yardımcısının umutsuz sözleri zihninde çınladı ve içine sinip ölme isteği uyandırdı.

Bunu nasıl yapacaktı? Kendisiyle ilgili sapkın çıkarları olan cani bir çete liderini bütün bir gece boyunca tek başına nasıl oyalayacaktı? Bu kulağa çılgınca geliyordu!

Ama gerçekten başka seçeneği yoktu. Ülkeyle kendin arasında asla kendini seçmezsin. İkinci seçenek olarak bile değil. Eğitimdeki ilk gününde ona öğretilen şey buydu. Bu sözleri yüksek sesle söylemekten ne kadar gurur duyduğunu hatırlıyordu. Keşke böyle bir günün geleceğini bilseydi.

Taehyung karanlık odaya saf bir dehşet içinde baktı, şeytan adamı yakınlarda göremedi. Rahat bir nefes alıp saatine baktı. Sabaha 5 saat daha vardı.

"Boo~" Esmer iki metre havaya atladığına yemin etti, korku filmi gibi olan bu an kelimenin tam anlamıyla duyularını sarstı. Jungkook onun yanında durdu ve muazzam bir kahkahayla iki büklüm oldu. Taehyung potansiyel olarak kalp krizi geçireceği gerçeğinde neyin bu kadar komik olduğunu bilmiyordu.

"Sen-sen çok hahahah!!" Jungkook gülmeye devam etti, hücresinin ortasındaki küçük yatak tipi şeye doğru tökezledi ve üzerine çöktü. Gözyaşlarını silip biraz daha güldü.

"Tanrım, o kadar komiksin ki buna bayılıyorum." Ellerini arkasına koyup onlara yaslanarak konuştu.

Taehyung ona korkmuş ama bir o kadar da sinirlenmiş bir şekilde baktı. Bu adam için bir tür şaka mıydı bu? Şehirleri ve küçük köyleri aynı şekilde mi yakıyorlardı? Görünürde bir sebep yokken mi?

Jungkook onun tepkisizliğini hissetti ve içini çekti.

"Hey Kim," dedi uzun kemikli parmaklarıyla onu çağırmadan önce, "buraya gel."

Esmer olan hareket etmedi, gözleri diğerinin alnında parıldayan çukurlara bakıyordu. Jungkook ona gülümseyerek baktı ve başını salladı.

"Senden bir şey istedim" diye tekrarladı, şakacı ve ciddi arası bir ses tonuyla, "gel buraya."

"Hayır." Taehyung bunu hem kendisini hem de diğer adamı şaşırtarak söyledi.

"Hayır?" Jungkook tekrarladı, eğlenen gözleri aniden parlıyordu, "Bana hayır mı diyorsun Kim?"

"E-evet." Taehyung yutkundu, elleri üniformasını sıkı sıkı tutuyordu, "Hayır diyorum."

Jungkook, dudaklarında küçük bir somurtuş oluşana kadar onu birkaç saniye boyunca o ışıltılı, keyifli gözlerle izledi. Tüm meraklı formu, dizginlenmemiş bir balon gibi söndü. Doğruldu ve parmaklarını kucağına alıp onlarla oynadı.

"Gerçekten o polis memuru gibi kaba olmak zorunda mısın?" Jungkook kısık bir sesle sordu, üzgün gözleri yere düştü. Taehyung ona tam bir kafa karışıklığı ve bariz bir korkuyla baktı. Bu adama ne oldu... İki saniye içinde mi?

"N-ne?" Taehyung bilinçaltında adama bir adım daha yaklaşarak sordu.

Jungkook aniden burnunu çekti ve burnunu silmek için elini kaldırdı.

FAST DRAW《Taekook》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin