Şu konuda anlaşalım ki, fic'e devam etmek için motive kaynağım, yorumlarınız. Yoğun bir dönemdeyim ve oturup düzgünce çeviri yapmak da zaman alıyor takdir ederseniz.
Ama gel görelim ki, bu fic için aldığım etkileşim neredeyse sıfır. Siz söyleyin motive kaynağım yoksa nasıl devam ede bilirim?***
Önümüzdeki birkaç gün boyunca kimse Jungkook’u görmedi.
İlk olarak, mafya zirvesi günü hiçbir şey söylemeden gitmişti, üstelik toplantıya bile katılmamıştı. Etrafındakiler, patronlarının böyle tepki verebileceğini tahmin etmiş olsa da, yine de endişelenmişlerdi ve onu bulmak için arayıp durmuşlardı.
Ta ki eve döndüklerinde Jin’e birkaç gün ortalarda olmayacağını ve Namjoon’un o dönemde sorumlu olacağını haber verdiğini öğrenene kadar. Elbette, Jimin bu duruma çok sinirlenmişti çünkü en iyi arkadaşının, nerede olduğunu söylemek için ona güvenmemesi onu incitmişti. Ama bu pek de alışılmadık bir şey değildi.
Jungkook’un problemlerinden kaçmaya çalıştığı ilk sefer bu değildi ve nereye gitmiş olabileceğini neredeyse herkes tahmin edebiliyordu.
Herkes, Taehyung hariç.
Kahverengi saçlı (evet, artık saçlarını boyatmayı bıraktığı için kahverengi saçlıydı) genç, Jungkook’u yeterince iyi tanımadığı için kimseye haber vermeden nereye gitmiş olabileceğini tahmin edemiyordu ve başka hiçbir şey yapamayarak bütün gün endişelenmekle yetiniyordu.
Diğerleri, Taehyung’a Jungkook’un önemli bir toplantıya gittiğini ve ne zaman döneceğini bilmediklerini söylemişlerdi. Ama bu açıklama Taehyung’a doğru gelmiyordu. İçinde bir şeylerin ters gittiğini hissedebiliyordu. Jungkook hakkında ona söylenmeyen bir şey vardı.
Üstelik Taehyung’a, patron seyahatlerinde rahatsız edilmekten hoşlanmadığı için onu araması yasaklanmıştı. Bu da endişesini daha da artırıyordu.
Jungkook’a olan bağlılığı, herkesin görebileceği kadar barizdi.
Jungkook’un yokluğunda Taehyung iştahını kaybetmeye başlamış, bitkileri sulamayı unutmuş ve sürekli dalgınlıkla düşüncelere dalıp gitmişti. Aklı sürekli, tahmin ettiğinden daha çok özlediği o siyah saçlı adama kayıyordu.
Son karşılaşmalarını tekrar tekrar düşünüyordu ve bu, ikisi için de pek iyi bir şekilde bitmemişti.
Taehyung, NOC’yi yanında tuttuğunda, Jungkook tek kelime etmeden daireye geri dönmüştü ve dönüş yolunda neredeyse çocuğun ödü kopmuştu. Onu bıraktıktan sonra tekrar gitmişti. Taehyung, Jungkook’un ruh halinin neden değiştiğini anlayamamıştı ama kendi ruh halinin de pek iyi olmadığını fark edip sessiz kalmayı tercih etmişti.
O sabah Jungkook’un arabasının gözden kaybolana kadar hızla uzaklaşmasını izlerken içine dolan o boşluk hissini hatırlıyordu. Ve araba bir daha geri dönmeyince bu his daha da kötüleşmişti.
Bir hafta boyunca.
Ta ki tanıdık, oldukça pahalı arabanın korna sesi kulaklarına çalınana kadar. Taehyung, arabanın evin girişine yanaştığını duyduğu anda oturduğu yerden doğruldu, kapı açıldığında hızla doğrularak meraklı gözlerle içeriye baktı. İlk olarak Yoongi, ardından da Jungkook içeri girdi.
Onun Jungkook’u.
Taehyung, sonunda yeniden nefes alabildiğini hissetti. Göğsündeki o ağır his önemli ölçüde hafiflemişti ama hemen ardından yerini endişeli bir ifadeye bıraktı. Jungkook’un ne kadar bitkin göründüğünü fark etmişti. Sanki bütün hafta boyunca bir damla bile uyumamış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAST DRAW《Taekook》
FanfictionMafya çetesinin lideri Jeon Jungkook ve onu sorguya çeken yeni müfettiş Kim Taehyung. İngilizceden Çevrilmiştir, Fic çeviri hesabı. #semekook #uketae