The reward

445 36 10
                                    

Bence çokca yorum hakeden bir bölüm olduu<3

__________________________

"Taehyung? Beni dinliyor musun?"

Taehyung irkildi ve ayaklarının üzerinde kayıp ona doğru bakan tanıdık yaşlı bir yüze baktı.

"Sen oraya git ve durumu idare et, anladın mı? Zaten bu durumda olmamız senin suçun." Yaşlı adam başını salladı ve şakaklarını hafifçe ovuşturdu.

Taehyung hemen itiraz etmek istedi, bu nasıl onun hatası olabilirdi? Ama baş memur onun sözünü kesti.

"Senin yüzünden. O gece sorgu odasında gangsteri baştan çıkardın, senin yüzünden Seonchang yanacak... Ah Taehyung, yine her şeyi batırdın."

Genç polis adımlarını geri atarken sendeledi, kalbi sanki bir sürü iğne batırılmış gibi acıyordu.

"Şimdi git ve yapabiliyorken bunu hallet."

Taehyung, kapalı demir bir hücrenin kapısı kendi kendine gıcırdayarak açılıp içerideki karanlık tüm ihtişamıyla ortaya çıkarken sol tarafa baktı. Esmer fazla düşünmeden hücrenin sarmalayan karanlığına adım attı, teni soğuk atmosferle titredi.

İçeri girdi, küçük odanın derinliklerine doğru yürüdü, gözleri bir şey arıyordu ama dizi sert bir şeye çarparken durmak zorunda kaldı - bir masa.

Tam o anda, odanın ortasından gevşekçe sarkan ve altındaki masanın üzerine ışık saçan loş ve sarı bir ampul yandı. İki yanda iki sandalye vardı; biri boştu, diğeri ise ampulün ışığı ulaşmadığı için hâlâ karanlıktaydı.

Ama bu yine de üzerinde oturan ve düşünceli bir sessizlik içinde bekleyen figürü tahmin etmeyi zorlaştırmıyordu.

Takım elbiseli bacaklarını üst üste atmıştı, parmaklarının arasında tanıdık purosu vardı. Yüzünü göremese de, Taehyung sırıtışının orada olduğunu biliyordu. Bunu hissedebiliyordu.

"Merhaba kedicik." Adam çok fazla sigara içtiği için her zamanki boğuk sesiyle konuştu. Yine de Taehyung'un vücudunun her tarafını karıncalandırıyordu, "Kendini bana sunmaya mı geldin?"

Esmer alaycı soru karşısında donup kalırken ne diyeceğini bilemiyordu. Sonuçta gerçek buydu, değil mi? Ama adam oturduğu yerden yavaşça kalkıp purosunu kenara bırakarak masanın etrafında dönmeye başladığında korkuyla geri çekildi, uzun parmakları masanın dikdörtgen kenarları boyunca ilerliyordu.

"Sana bir şey sordum." Taehyung başını kaldırıp kendisine bakan simsiyah gözlerle karşılaştı,diğeri yüzünü indirirken kesik bir nefes aldı; sarı ışık ravenettenin sert çenesini aydınlatıyordu: "Beni bir cevap için bekletme."

Ancak Taehyung, aptallığı ve geçici korku felciyle yaptığı hatayı düzeltemeden, saçlarını sertçe kavrayan bir el vücudunu aşağıdaki masaya çarptı. Esmer anında irkildi, eğilmiş vücudu masanın soğuk yüzeyine çarpıp gevşerken tepki veremeyecek kadar şok olmuştu, telaşlı gözleri yukarı bakınca karanlıktan çıkıp tehditkâr bir sırıtışla ona bakan, dünyada görüp görebileceği en yakışıklı adamı gördü.

Mafya babası, Şeytan'ın dölü, hayır... Şeytan'ın kendisi.

Jeon Jungkook.

"Çhh, şu haline bak memur bey. Nasıl bir duygu? Federal bir ajan, bir polis olmak ve bir suçlunun önünde eğilmek? utanç verici olmalı, gerçekten."

Mafya babası saçını sertçe çekip yüzünü biraz yukarı kaldırdığında Taehyung tısladı.

"Ama daha iyi olacak, söz veriyorum." Patronun, savunmasız poposuna bastıran çok tanıdık bir kalça hissi onu bir şaşkınlık girdabına sürükledi.

FAST DRAW《Taekook》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin