Delilik ve dahilik arasında ince bir çizgi vardır. dahili insanın bir takım aşırılık davranışlarını tetikleyen unsur olarak kabul edilirken toplumun buna deli algısı bakış açısı ile yaklaşımı bir bakıma dahi olarak tanımlanan kişinin bir deli olduğunu varsayıyordu.
ama delilik öyle değildi. bedenin en önemli olan organı beynin düzgün ve toplumun mantıksal çerçevesinde hareket etmemesi ile insanların yapıştırdığı bir etiketti.
peki kime göre deli ya da neye göre dahi?
insanlar sadece gördükleri ile yetinmekten başka bir şey yapmazlardı. onlar için derine inmek mantıksız veya gereksiz bir kavram oluşturuydu.
orhana baktığım her an bu iki kavramı düşünüyordum. deli mi ya da sadece deli numarası yapan bir dahi mi?
psikolojiden anlayan veya bu konulara ilgi duyan insanlar da deliliğin iç yüzünün metafiziksel bir dahi algısı yarattığını düşünmüyor değildi.
araba konağının önünde durduğunda arabadan aynı anda inerken gözlerim onun gözleri ile kesişti.
dudakları kıvrıldı. bu adam çok fazla sırıtıyordu yoksa bana mı özeldi anlayamıyordum.
konaktan içeri girmeden önce kapının önünde durduğumuzda anne ve babası erken ayrıldıkları için içeri girmek istemiyordu ona baktım.
"yarın sabah seni almaya geleceğim hazır ol "dediğinde ona ifadesizce "neden "dedim.
tek kaşını kaldırarak bana baktı bir kaç adım bana yaklaşarak "çünkü babam seni çarşıya çıkarmamı ve biraz birbirimizi tanımamızı istiyor "dediğinde saçmaydı. ne diye onu tanıyacaktım ki.
"gereksiz bir şey "dediğimde bundan memnun olmuş gibi gülümsedi. "ben de onu diyorum ama peder ila tutturdu "dediğinde gözlerine baktım. çakır gözleri benim gözlerime bakıyordu.
"madem istiyorlar yapalım heveslerini kırmayalım "dediğimde gözlerime bakıyordu. orada bir şey arıyordu. ama ona aradığı şeyi göstermiyordum. kurnaz.
"peki madem sende öyle istiyorsun "dediğinde başımı salladım. içeri girdim.
"kötü geceler "dediğimde dudakları yukarı kıvrıldı. "o iyi geceler olmayacak mıydı?"dediğinde bu sefer benim dudaklarım yukarı kıvrıldı.
"sana kötü geceler olsun iyi geceler üstüne emanet gibi durur "dediğimde sırıttı.
"o zaman sana da kötü geceler "dedi kapıyı kapattığımda yukarı kıvrılan dudaklarım anında silindi yüzümde.
merdivenlerden yukarı çıkarak odama girdiğimde yatağıma geçip uzandım.
bu adam orhan tuhaf bir adamdı. içimden bir ses bu adamın göründüğünden daha fazlası olduğunu söylüyordu.
ERTESİ GÜN.
Konaktan çıktığımda kapıda bekleyen siyah arabanın ön koltuğuna geçip oturduğumda orhanı gördüm. güneş gözlüğünü takmış üstünde siyah bir takım vardı. tıpkı iş adamı gibi giyinmişti.
"önce nereye gitmek istersin "dediğinde lafı uzatmadan sormuştu. ona ifadesiz gözler ile baktım.
"sana da günaydın "dedim soğuk bir ses ile. gözlüklerini çıkartıp bana baktı. dudakları yukarı kıvrıldı.
"bir an önce şu dışarı çıkma olayı bitsin kurtulayım "dediğinde ona döndüm.
"bende sana meraklı değilim "dediğimde kaşlarını havaya kaldırdı. "madem meraklı değilsin neden sözü atmıyorsun "dediğinde gözlerimi ona dikerek "inat değil mi atmıyorum işte ne yapacaksın "dediğimde gülerek başını iki yana sallayarak "babam beni bir manyak ile evlendirdiğini bilmiyor ki "dediğinde ona boş gözler ile bakıp "sen çok mu akılsın ruh hastası "dediğimde gözleri bana döndü.
"bana mı dedin "dediğinde sırıttım. "yok mezardaki dedeme "dedim gözlerimi önüme çevirdiğimde birden gaza bastığında sırtım koltuğa yapıştı.
"ne yapıyorsun hayvan yavaş gitsene "dediğimde hızı artırıyordu. "ne oldu korktun mu "dediğinde ona kaşlarımı kaldırarak baktım.
"ne için korkacağım senin bu ergen numaralarından mı "dediğinde hani psikopatların sırıtışı olur ya aynı onun gibi sırıtarak mardinin sokaklarından geçerek tepenin sonundaki uçuruma hız kemeden sürüyordu.
"madem ergen numaralar o zaman bunu da ergen diyebilecek misin "dediğinde son surat uçuruma doğru sürüyordu.
tepki vermedim. bana kısa bir bakış atarak sürmeye devam ederken uçurama doğru sürdü tam uçurumun bitimine geldiğimizde tepki vermediğimi gördüğünde diksiyonu sağa kırdığında durdu. bedenim ona doğru hafif kaydığında benim olduğum taraf uçurumun dibindeydi. kapıyı açsam uçurumdan atlayabilirdim.
bana baktı. "sen hiç korkmaz mısın "dediğinde gözlerine ruhsuzca bakıp kapıyı açtığımda yukarı dolan deniz havasını içine çektim. gözleri ile ne yapmaya çalıştığıma bakıyordu.
"istersem buradan şimdi atlayabilirim umurumda olmaz sağ ayağımı boşluğa doğru salladığımda gözleri irileşti.
bana doğru gelerek kolumu tutu.
"bana bak manyak ruh hastası sakın öyle bir şey yapma "dediğinde gözlerine bakarak "bana bir daha sakın emir verme"dedim kapıyı sert bir şekilde kapattığımda gözlerime şaşkınca bakıyordu.
"demek sinirlenebiliyorsun senin ölü manken olduğunu düşünmüştüm "dediğinde gözlerimi devirerek "biraz yaşından olgun espiri yap ne bu ergen espiriler "dediğimde sırıttı. "Senin yanında iken bu mümkün olmuyor malesef "dediğinde gözlerimi devirdim.
"Çok komik "dedim gdudakları iki yana kıvrıldı.
"Sorunlu ergen "diye kendine kendine konuştu. Halbuki ergen falan değildim.
uçurumda arabayı uzaklaştırdı. "galiba seninle baya iyi anlaşacağız"dediğinde içimden ne demezsin.
************************************************************************************
BUNLAR EVLENİRSE VARYA HASTANEDEN ÇIKAMAZLAR BİRBİRLERİNİ ÖLDÜRÜRLER LAN. BÖLÜÜM HAKKINDA YORUM BEKLİYORUM. HADİ BAKALIM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET-BXB(TUTSAK AŞKLAR SERİSİ-3)
Teen FictionTAMAMLANDI. ölümün kıyısında dolaşan çocuğun hikayesi. sevdiği adam başka biri ile evlendiğini öğrenen adal depresyona girer. günlerdir evden çıkamaz. hayat onun için bitmişti. canına kıymaya kalkışır. babasının arkadaşının oğlu ile evlendirilen ada...