Kafamın içindeki düşünceler beni boğuyordu. sanki çıkmaz bir sokağın ortasında tek başıma kalmışım gibi hissediyordum. yüreğime alınan darbe zihnimdeki mantığım bana yanlış yaptığımı söylüyordu.
seni bir daha kıracak bu sefer toparlanamayacağız diyordu. belki haklıydı ama bunu göze almıştım.
en azında harabe olmuş bu en kaz kalbim daha fazla kıramayacaktı. yataktan kalktığımda telefonuma düşen bildirim ile gelen mesajı açtığımda orhandan mesaj gelmişti.
ORHAN.
seni kapıda bekliyorum.
üstüme ceketimi aldıktan sonra odadan çıkarak aşağı indim. kapıyı açarak dışarı çıktığımda arabasının önünde bekleyen adamın yanına gittiğimde gözleri bana döndü.
"ne oldu "dediğimde bana baktı. elini uzattı. "seninle küçük bir yolculuk yapacağız "dediğinde ona anlamayarak baktım.
"ne yolculuğu nerden çıktı "dediğimde tebessüm etti. " kendimi eşime affettirmek için bir yerden başlamam gerekiyordu demi "dediğinde gözlerine bakıyordum.
"peki nereye gideceğiz "dediğimde bana bakıp gülümsedi. "gidince görürsün "dediğinde sürücü koltuğunun yanındaki koltuğun kapısını çatığında kaşlarım havalandı.
"bugün kibar olmaya mı karar verdin "diyerek yanından geçerek arabaya bindiğimde kapımı kapatmadan önce "ben her zaman öyleydim "dediğinde ağzımın içini kemirdim gülememek için. kesin öyledir.
arabaya çalıştıran adama baktığımda bir kaç saniye sonra konaktan uzaklaşmıştık.
"ne oldu gözlerini benden alamıyorsun "dediğinde gözlerimi devirerek ona baktım.
"bilmem sadece düşünüyorum "dediğimde bana bir bakış attı. "senin gibi kibirli bir adam nasıl olurda senin tabirin ile benim gibi ergen bir velete nasıl aşık olur "dediğimde omuz silkti.
"bende anlamadım doğrusu "dediğinde tek kaşım havalandı. bana baktı. "şu siktiğimin kapısını doğru düzgün kapatmamışım demek ki "dediğinde güldüm.
bana bir bakış atarak "komik mi "dediğinde başımı salladım. "sen nasıl bir adamsın"dediğimde kendini beğenmiş bir eda ile gülümsedi.
"seksi zeki yakışıklı ve zengin "dediğinde ona baktım. "ve bencil düzenbaz "dediğimde gözleri bana döndü.
"bu olmadı ama "dediğinde omuz silktim. "olmayan bir şeyi söylemedim ki"dedim.
arabanın içinde oluşan sessizlik ile kesik bir nefes alarak camdan dışarı baktığımda bana ara sıra bakan adamın bakışlarını hissediyordum.
bir kaç saat sonra bir dinlenme tesisinde indiğimizde yemek yedik ihtiyaçlarımızı karşıladıktan sonra arabaya tekrar bindiğimizde zor bela olsa da orhanın ağzından nereye gittiğimizi öğrenmiştim.
şanlı urfaya gidiyorduk. tabi yolda bir kaç sitem ettikten sonra beni öpmek ile tehdit edince susmak zorunda kalmıştım.
yarım saat sonra şanlı urfaya geldiğimizde bir otele yerleşip orhan ile otelden çıkarak yemek yemeğe gittik.
"yemekleri güzel değil mi "elindeki kebabı mideye gömen adama hayret ile bakıyordum.
"kıtlıktan mı çıktın mübarek "dedim kendi kendime. daha ben dürümümün yarısını bitirmemiştim.
"valla yolculuk acıktırdı beni "dediğinde dinlenme molasında yemek yemediğini görmesem inanacaktım ama bu başka bir şeydi.
"aynen "dedim. yemeklerimizi yedikten sonra lokantada ayrılarak balıklı göle geldiğimizde birden elimi tutan orhana baktığımda " balıklı gölün hikayesini biliyor musun "dediğinde "orhan elimi bırak "dedim. bana baktı.
"neden rahatsız mı oluyorsun "dediğinde "evet "dediğimde omuz silkerek "umurumda değil bu eli bırakmayacağım "dediğinde ona şaşkınca bakıyordum.
"orhan "dediğimde yüzüme eğildi. "sana bu eli bırakmayacağım dedim adal ne olursa olsun ben senin eşinim ister döv ister bağır ama ben senin bu elini bırakmam "dediğinde ona bakıyordum. bu adamın kafası gerçekten taş kadar sertti.
"iyi al elim senin olsun "dediğimde dudakları yukarı kıvrıldı. "elin kafan bedenin ruhum hepsi benim "dediğinde ona yüzümü buruşturdum.
"mal mıyım lan ben "dediğimde gözlerime gülümseyerek bakıyordu "estağfirullah öyle demeyelim de "dediğinde omuzuna bir tane geçirdiğimde gülümsemesi genişledi.
"sen benimsin ben de sadece senin "dediğinde gözlerimi başka yere çevirdim. bu söylediği ile neden kalbim bu kadar hızlı atıyordu.
balıklı gölden sonra göbekli tepeyi ve bir çok tarihi mimariyi gezdiğimizde yorulmuştuk. ve akşam olmuştu. bizde şanlı urfanın manzarasını gösteren tepedeki restorantına gelmiştik.
yemeklerimiz yedikten sonra manzaraya karşı çaylarımızı içtiğimizde sohbet ediyorduk.
içerde pek fazla kimse yoktu. sadece biz ve arka tarafta bir masa tek vardı. masanın üzerinde elimi tutan orhana baktım.
"seni kırdım hem de çok kırdım "diyen adama baktım.
Yine sabahın körü
Göremeden önü
Aldım düldülü de
Vurdum yollara
Dara düşmeden düze
Çıkmıyor mu gönül?
Bardağım da doludur ama
İçiyor puşt ömür
Yandı cihan bak, bestesi mahur da
Mecnunum, sırra erdim o uğurda
Gel de gör beni, canım, aşk neyledi
Taştım bendimden, yâr, çare zuhurda
"belki kırdığım kalbini tamir edemem ama sana kendi kalbimi verebilirim "dediğinde kapalı olan avucunu açtığında iki tane gümüş alyans yüzük vardı.
Eksildi kafamda tahta
Değil matah da yaşamak, gülüm
Bi' kurtulsa kuşum kafesten
Karılsa deste bi' daha
Sen seçtin, yazıldı yazgın
Olur mu dizgin o ata, anam?
Anlarsın, balık da kızgın
Halik de üzgün, yok hata
"sana evlilik telifi etmemiştim. benimle evlenir misin adal "dediğinde ona gülümseyerek bakıyordum.
"biz zaten evliyiz "dediğimde kaşları havalandı. "biliyorum sadece işte prosedür denen zırvalığını tekrar ediyorum "dediğinde güldüm.
"bana harika bir gün geçirttin gıcıklıklarına rağmen "dediğimde bana bakıyordu. "kabul ediyorum orhan karaca ama eğer bir kere daha bu tekrarlanırsa seni vururum "dediğimde elimi tutu.
"senden önce ben o işi hallederim adal karaca "dediğinde gülümsedim.
*****************************************************************************************
BUNLAR ÇOK GÜZEL BİR ÇİFT OLDULAR YAA. BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ BOL YORUM YAPIN.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET-BXB(TUTSAK AŞKLAR SERİSİ-3)
Teen FictionTAMAMLANDI. ölümün kıyısında dolaşan çocuğun hikayesi. sevdiği adam başka biri ile evlendiğini öğrenen adal depresyona girer. günlerdir evden çıkamaz. hayat onun için bitmişti. canına kıymaya kalkışır. babasının arkadaşının oğlu ile evlendirilen ada...