KÖTÜLÜK TOHUMLARI

712 40 13
                                    



Her insanın bir acı dolu ya da günaha karşı çıkmış bir savaşı vardır. sonuçta insanın fıtratında bu vardır. günaha çekilmek.

ama kötülük günah ile aynı şey miydi? ne kadar aynı olsalar da hiçte aynı değildi.

insan  günahı kendi iradesi ile işlerdi ama kötülük bunun dışında bir şeydi.

tabi kimse göre günah neye göre kötülük bu tartışılırdı ama şeytan rivayete göre kalbimizde kondurduğu leke bizim günahlarımızın tohumlarından yayılarak ona istemeksizin bir robot gibi çekilmemizi sağlıyormuş.

süveyda. kalpteki gizli günah. bir leke gibi yayılır bedenin ve tutkuların istediklerini yaptırırdı.

insan oğlu bu yüzden günaha karşı bu kadar iradesiz bir varlıktır. karşımdaki adama bakınca ister istemez bunu düşünüyordum.

ne yapmış olabilirdi ki bu kadar ağır şeyler yaşamış olabilirdi. neyin kötülüğün bedeli bu ya da nasıl bir günahın lanetiydi.

gözlerini benden ayırmadan bakarken yavaşça yatağa geçip oturdu. adımlarım benden bir haber biraz da merakımdan dolayı diğer köşeye geçip oturdum.

yüzlerimiz ters duracak şekilde yatakta öylece otururken tam ağzımı açıp konuşacaktım ki benden önce davranarak "benim gibi ruh hastası bir adamın bedeninde böyle bir izin olması garip geliyordur "dediğinde yere bakıyordum. konuşmadım. 

"aslında gelmiyor "dedim durgun bir ses ile. merak ediyordum o yaraların nasıl olduğunu ama sormadım.  ya da sormak istemedim. 

"öyle mi "dedi keyifli geliyordu. yataktan kalktığını hissettim. gözlerimi yerden çevirerek ona baktım. üstü çıplaktı. altında siyah takımının pantolonu vardı.

teninde yara izi ben buradayım diye kendini belli ederken bana doğru yaklaştı.

"ayağa kalk "dediğinde sakince ayağa kalktım. ona baktım. nasıl bir ifade vardı gözlerimde bilmiyorum ama onun dudakları bundan keyif alırcasına yukarı doğru kıvrıldı.

"üstündekini çıkart "dediğinde kaşlarım çatıldı ama ne yapacağını merak eden yanım ağır basarak üstümdeki beyaz gömleği çıkartarak yatağın üstüne attım.

gözleri çıplak gövdemde dolaşırken gözleri kollarımdaki yara izlerine dondu sonra da gözlerime çevirdi bakışlarını.

"değdi mi "dediğinde ona bakıyordum. "kendi canını acıtmak için uğruna feda edilen sevdan buna değdi mi ya da aşkın "dedi. onun çakır mavi gözlerine bakarak "değmedi "dedim dudaklarımdan çıkan cümle ile.

"değmedi haklısın ben bir aptalım hislerini korkakça yaşayan ama asla büyümeyen bunun için küçük bir ergen gibi davranan bir aptalım "dedim bir adım atarak ona yaklaştım.

"ben zaten bunu kabul edeli çok oluyor orhan karaca peki ya sen "dedim elimi yavaşça göğüsündeki yara izine dokundurduğumda gözlerime bakıyordu.

"sen kabul ediyor musun "dediğimde "neyi "dedi. ona biraz daha yaklaştım. bu bir ölüm oyunu değildi.

bu acıya tutsak olan bedenlerin yaraları için savaşan bir düelloydu. " acısını delilikle kapatan ama gece olduğunda o acıyı bağıra bağıra içinde yaşayan gece gözlü adam "dediğimde gözlerimde asılı kalan gözleri sanki orada bir şey bulmuştu.

gözleri gözlerime çakıldı. kalbim ruhunu son nefesini verdiğinde canımızı acıtacak hiç bir şey artık olmayacaktı.

"ben acımı bağırmam küçük çocuk ben acımı içimde yaşatırım ki daha çok acı çekeyim acı insanı diri tutar "dediğinde onun ile ilgili bildiğim bir detay vardı ki o da bunu az önce söylemişti.

o acıdan korkmuyordu o yanmaktan o hislerinin ızdırabından korkmuyordu. o zaten bunları yaşamıştı.

"bunlar nasıl oldu "diye bir soru dudaklarımdan firar ettiğinde gözlerime bakıp arkasını dönüp bekledi.

bekledim. bekledik. aynı sessizlik tekrar devam etti. ama konuşmadı. gidip odadaki siyah tekli koltuğa geçip oturduğunda bunun boşa bir çaba olduğunu fark ettim.

bu yüzden yatağa geçip uzandım. yorgundum yorulmuştum. ama bir o kadar da uykum gelmiyordu.

dakikalar birbirini kovalarken "yirmi beş yaşındaydım "diyen sesini duydum. elinde nerden bulduğunu bilmediğim kristal bardak vardı. içinde  kehribar renginde bir sıvı vardı. içki olmalıydı.

"gençtim kanım kaynıyordu tabi biraz da toydum. insanlara güvenmezdim aptal değildim"dediğinde gözlerimi ona çevirdim.

"aşık oldum o deli gibi aşık oldum "dedi içkisinden bir yudum aldı buradan bile parıldayan mavi gözleri bana döndü.

"ama bunun bedelini de ödedim onun için dünyaları karşıma alacağım adam benim canımı alacaktı "dediğinde istemeden boğazımda bir düğüm oluştu.

"onu sana o mu yaptı "dedim yorgun bir ses ile. dudakları yukarı kıvrıldı başını ağır bir şekilde salladı.

"organ mafyasına çalışıyormuş "dediğinde kanım dondu. gözlerimi bana bakan gözlerine çevirdiğimde işte neden bu adamın bu kadar korkusuz davrandığını daha iyi anlıyordum.

o zaten ölüm ile tanışmıştı. ölümü tatmış bir insana hiç bir gam vurulmazdı.

kötülük hislerin içinde yeşeren tohumlara benzerdi. duyguların kök saldığı yerde topraktan ateş sıçrardı. orhan o ateş sıçratan kötülük tohumunun filiziydi.

***********************************************************************************

BÖLÜM HAKKINDA BOL YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN BU KURGUDA BEN BİLE TERS KÖŞE OLDUM BUNU BEKLEMİYORDUNUZ DEMİ. ACABA DEVAMI NASIL OLACAK. HADİ BAKİM.

İNSTAGRAM HESABIM:golge_oftstory TAKİP EDİN HA ONA GÖRE.

ESARET-BXB(TUTSAK AŞKLAR SERİSİ-3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin