"Senin burada ne işin var?" bir kaç adım geri gittim ama aramızdaki mesafeyi kapatıp daha çok yaklaştı.
"Anlatmama izin ver Ege bak istedin geldim." dediklerinden tek bir şey bile anlamadım kafamı daha da çok karıştırıyordu.
Ondan olabildiğince uzak durmak istiyordum ama o buna izin vermedi ben uzaklaştıkça daha çok yaklaşıyor konuşmak istiyordu.
Kafam iyice dolmuş durumdaydı söylediği herşeyi sanki bana değilde bir duvara söylüyordu hiçbir hükmü yoktu benim için.
Yakınımda konuşuyordu ama ben sadece allak bullak bedenini görüyordum artık o uğultuların bir an önce susması gerekiyordu.
Elimle göğüslerinden ittirerek bağırdım "Uzak dur benden!" aramızda açılan mesafeye baktı bir süre sonra tekrar yaklaşmaya çalıştı ama o an Serce sertçe kolundan tutarak durdurdu onu.
"Yaklaşma diyor duymuyor musun?" ona o kadar nefretle bakıyordu ki ben daha çok iğrendim. İttirerek kolunu bıraktığında bir kaç adım sendeledi.
Sessizliğini fırsat bilip konuştum "Git buradan." sesimin kısık çıkmasına rağmen duyulması o an içimi rahatlattı ama o orada dikilmeye devam ediyordu tek bir hareketi bir adımı oldu.
Bu sefer kendimi tutamadım tüm gücümle bağırdım "GİT!" sesim tüm koridoru doldururken o arkasını dönüp gitti ben ise tutmakta zorlandığım gözyaşlarımı bıraktım.
Geri gitmekten ulaştığım duvarın soğukluğunu sırtımda hissettim daha fazla ayakta duramayıp yere çöktüğümde tüm hıçkırıklarım ve feryatlarım yerini tutan sessiz çığlıklarım serbest kaldı.
Şu an sadece yanımda olduğunu bildiğim Serce'ye güveniyordum neden bilmiyorum ama onun ve Sena'nın buradaki varlıkları rahatlamama sebep oluyordu.
Çaresizce çıkan sesime engel olamadım "Canım çok yanıyor Serce." ayakta olduğu için gölgesi üzerime vuruyordu ama şimdi üstüme gelen ışıklar gözlerimi kısmama sebep oldu.
Yanıma eğilip benim gibi oturdu kafamı çevirip ona baktım dizinin bir tanesini kendisine çekip diğerini uzattı.
Belki yüz ifadesinden ne düşündüğünü anlarım sandım ama sanırım o da benim gibi acı çekiyordu sadece ağlamıyor gülmüyor kısaca o her şeyi içinde yaşıyordu.
Bir kez olsun bana bakmadı sadece önünü izledi kafasını duvara yasladığında daha fazla ona bakmadım önüme dönüp kafamı kollarıma koydum.
"Ona olan kızgınlığın sence geçer mi?" çok düşünmeye gerek yoktu geçmez, geçemezdi. Bende bıraktığı bu izler nasıl geçsin? Zamana bile bırakmaya gerek duymayacağım biriydi. Ben annemle zaten mutluydum o bana yıllardır hem anne hem baba oluyordu.
"Geçmez." dedim net bir sesle "Varlığıyla yokluğu bir oldu yıllardır hiç olmasa da olur." kafamı ona çevirip koluma yasladım kurduğum cümleyle Sena'ya baktı.
Ben anlamasamda onlar bakışlarıyla konuştular Serce yanımdan kalktığında elini bana uzattı eline bakmak yerine yüzünde oyalandı gözlerim elini tutmam için gözlerini kapatıp onayladı.
Daha fazla beklemedim sıkıca elini tuttum beni çekip kaldırdı elimi bırakacağı sırada izin vermedim bu sefer onu ben kendime çekip sarıldım.
"Teşekkür ederim." ağır hareketleri beni daha çok rahatlatıyor ve kendine çekiyordu sırtımı sıvazlarken kulağıma doğru yaklaştığında sesi içime işlemişti "Teşekkürünü daha sonra edersin."
Söylediği cümle aklımda soru işaretleri bıraksada umursamadım ayrıldığımızda onları temizliğe başlamaları için bırakıp okuldan çıktım.
Neredeyse yarım saattir evin kapısında duruyordum içeri girmek istemememe sebep olacak o sorular rahat bırakmıyordu beni. Ya o buradaysa o zaman ne olacaktı? İstemeden de olsa anahtarı deliğe soktum çevireceğim sırada arkamdan annemin seslenmesiyle durdum.
"Ege?" arkamı dönüp ona baktım "Anne? Sen neden erken geldin?" gülümseyerek kapıda bıraktığım anahtarı çevirdi ve kapıyı açtı "Geç içeri anlatacağım. Bu arada çok kötü görünüyorsun bir şey mi oldu?"
İçeriyi göstererek annemin beline hafifçe dokundum "Geçelim içeri anlatacağım." kafasını sallayıp ilerledi.
Çantasını masaya bıraktığında bana dönmeden konuştu "Hazır mısın? Bomba geliyor!" sesindeki neşe benide sabırsızlandırdı "Dinliyorum."
"Mahkeme günü aldım!" hafifçe bağırması sevinçle çıkan sesini daha da gürleştirdi ilk başta şu an bu anın gerçek olup olmadığını düşündüm.
Ama bu gerçekti sonunda başarmıştı ben bunları düşünürken öylece dalmıştım. Annem karşıma gelince benden bir tepki beklediğini anladım.
Kafamı kaldırıp ayak ucundan yüzüne kadar karşımdaki o muhteşem kadına baktım.
Aynı zamanda ifadesiz suratım o anın şaşkınlığı ve heyecanıyla yavaş yavaş aydınlandı.
Yüzümdeki gülümseme büyürken çoğu şeyi o küçük anda idrak ettim bu zaman boyunca farkına vardığım her bir şey yüzünden kaşlarım havanladı.
"Mahkeme günü aldın?" dedim inanamayarak kafasını salladı hemen "Mahkeme günü aldım." ayağa fırlayıp kollarımı ona sardım sevinçle onu etrafımda döndürürken bağırdım "MAHKEME GÜNÜ ALDIN!"
Kahkahası tüm evi dolduracak kadar büyüdü evet, o benim hayatımdı bu dünyadaki mutluluğum, sevincim onun o kocaman gülümsemesi için herşeyimi verebilirdim.
Durduğumda onu yere indirdim elini yüzüme koyup okşadı "İnan bana artık her şey çok daha güzel olacak ben vaz geçmeyeceğim." ona kocaman bir tebessümle karşılık verdim.
Eli bu sefer gözümden akan yaşı sildi kaşları çatılmıştı "Bunlar umarım mutluluktandır." kafamı salladım "Mutluluktan."
"Ama ağlama..." o iki kelimenin arkasında daha ne söyleyecekleri vardı belki de ama söyleyemedi.
Kendimi toparlayıp ona yeniden baktım kafasını 'İşte böyle.' der gibi salladı.
"Sen ne söyleceksin bakalım sıra sende." bir kaç saniye tavanı izledim ardından konuştum "O buraya gelmiş yani bir kaç saat önce okula yanıma geldi."
Şaşkın ve aynı zamanda kızgın bakışları evde dolandı sonra beni buldu gözleri anında şevkatle doldu "Ne oldu? Hadi anlat bana."
Omuz silktim "Onu görmek istemedim gitmesini söyledim o da gitti." derin bir nefes aldım bu söylediklerimden sonra beni ensemden çekip sarıldı.
"Artık hayatımızda olmayacak bunun için sadece bir hafta sabretmemiz gerekiyor." geri çekilip ona baktım "Mahkeme tarihi hangi gün?"
Bu konuyu açmak morelini yine yerine getirdi.
"Üçüncü ayın on beşi."
***