Egemen'in kahkahası durmak bilmiyordu fakat bu mutluluktan değildi. Ona ancak üzgün gözlerle bakabiliyordum. Ben de aynı şeyi yaşadım ama aştım. Benimde o babam olacak adamdan kardeşlerim vardı tanımıyorum ama vâr olduklarını değiştirmiyordu bu. Abim olduğunu daha yeni öğrenmiş olmama rağmen tepki verememem garibime gidiyordu. Alışmışlıkta var tabii...
"Ne yani..." eli karnında gülmesini durdurmaya çalışarak konuştu "O kız benim... Kardeşim mi?" dudaklarımı birbirine batırdım "Egemen yapma bunu. Kan bağınız var diye kardeş olmuyorsunuz. Kız intikam için gelmiş yurt dışından buraya sence seni kardeş olarak mı görüyor?" artık gülmüyordu. Gözlerindeki yıkılmışlığı işte şimdi gördüm.
"O kıza sevgisini vermiş. Onu büyütmüş. Bana ne verdi? Yıllarca baş edemediğim uykusuzluktan başka annemin her gün yorgunluktan ağladığı günlerden başka ne verdi bana Serce?!" sinirine hakim olmaya çalışıyordu ama sıktığı dişleri çenesinin titremesine sebep oluyordu.
"Biliyorum... Biliyorum bir tanem. Zaten bu yüzden kısa zaman sonra hayatımızda olmayacak." kararsızlıkla gözlerime baktı yanağına koyduğum elime başını biraz daha yasladığı için gülümsedim.
"Hayatımızda mı olmayacak yoksa tamamen mi olmayacak?" kinayeli bir şekilde bunu söylerken dolu dolu olan gözünden bir damla yaş süzüldü. Elimin tersiyle yaşı silip tebessüm eden ona baktım "Azrail'mişim gibi konuşuyorsun. Sadece gerekeni yapacağım ben. Az şey bilirsen çok mutlu olursun."
"Düşmana korku dosta güven veriyorsun İzgi." moda girmesi ile kolunu kaldırıp kasını göstermeye başladı beni taklit ederek. "Bipolarsın yemin ediyorum." göz devirip geri çekilecekken yakamdan tutup dudağımı öptü "Devrelerimle oynuyorsan demek ki."
"Sigortacı mıyım ben? Gerçekten oynarsam devrelerinle görürüm seni."
"Ben iple çekiyorum. Bütün devrelerimi önüne sereceğim." bel altı vurduğunda yüzü gerçekten görülmeye değer oluyor. Gülerek kafamı olumsuzca salladım "İn şu arabadan." dediğimde yarım ağız gülerek indi ardından ben indim.
"Kilitli." demir kapıdaki çelik kilidi görünce etrafa bakınmaya başladım demirden bir çubuk varsa kırabilirdik ama yoktu. Elimle üstümü yokladığımda ince burunlu çakıyı arka cebimde hissettim.
"Yine iyisin." dedim çakıyı çıkartıp açarken "Şaşırmıyorum artık. Yükseliyorum sadece." kilidi açmaya çalışırken göz ucuyla ona baktım omuz silkerek dudak büzdü. Kilidi açtığımda sürükleyerek açtığımız kapıdan içeri girdik.
Çatıdaki irili ufaklı deliklerden ışık girsede genel olarak karanlıktı. Egemen feneri açtığında etrafa bakmaya başladık "Förb?" nedense içime kötü bir his doğmuştu. Ses gelmiyordu burda olduğundan emindim fakat durumu tahmin ettiğimden kötü olmalıydı.
"Siktir!" fenerin ışığı tam olarak bir bedenin üzerinde durduğunda Egemen telaşla oraya doğru gitti. "Ne yaptılar sana oğlum?" acılı sesi yankı yaparken ben sadece Förb'ün kanlı vücuduna baktım ellerinden biri zincirle bağlıydı fakat gözlerim diğer eline bakmak dahi istemiyordu.
Ege, Förb'ün yanına eğilerek başını elleri arasına aldı. Şu an gözlerinin dolduğuna adım kadar eminim. Yüzünün her yanı kandı şişmiş elmacık kemiği, patlamış kaşı, yarılmış dudağı... Bedeni arkasındaki tahta bariyere yaslıydı.
"Serce..." fısıltı şeklinde işittim Egemen'i kıpırdamadım, konuşmadım. Sadece bakmaya korktuğum yere doğru kafamı kaldırdım. Förb'ün kan içindeki tişörtünü aşarak ilk once havada duran koluna sonrada havada durma sebebi olan çiviye baktım.
Elini çivilemişler! Daha fazla görmek istemesemde durumun vehameti ondan gözümü almamı engelliyordu. Nefes alışlarım hızlanmıştı ve Egemen yardım etmek amaçlı Förb'ü kıpırdatınca depoyu yüksek sesli bir inleme doldurdu.
"Tamam! Tamam özür dilerim kardeşim." Egemen'in ellerini çekmesi ile bende rahatladım. Etrafta çiviyi çıkartacak hiçbir şey yoktu. "İtfaiyeyi arasak?" bunu yaparsak sonumuz karakolda biterdi ve sonucunu kestirmek mümkün değil.
"Serce mantıklı düşünemiyorum ne yapacağız?" tek isteğim o elin kangren olmaması. Morarmış şişmiş hali içler acısıydı bakmak bile insanın canını yakıyordu. İki gündür bu şekilde olduğunu düşünmem beynimdeki damarları tıkıyordu sanki.
"Arabada çekiç var mı?" Egemen'in yere odakladığı gözleri biraz düşüncükten sonra bana döndü kafasını sallaması ile anahtarı bana doğru uzattı. Koşarak bagajdaki çekiçi alıp yanlarına gittim.
"Uyanık mı?" Förb'ün durumunu bilmem gerekiyordu çünkü canı yanacaktı ve en son isteyeceğim şey acı dolu bağırışını dinlemek olur. "Bizi duyuyor büyük ihtimalle ama kıpırdayamıyor." kafamı salladım ve onların yanına yere eğildim.
"Hatırlıyor musun kavgaya karıştık diye bize okulun havuzunu temizletmişlerdi." iki sene önce yaşanan bir olaydı ve belki o günü hatırlarsa hem kafası dağılır hem de itirafimı tepki veremeyeceği zamana denk getirmiş olurdum.
Hafifçe gülümsediğini hissettim karanlıktan çok anlaşılmıyordu. Anlatmaya devam ederken çekiçin ortasında yuvarlaga çiviyi geçirdim. Artık tek yapmam gereken çiviyi çekmek olacaktı.
"O gün Barış'la seni orada kitli bırakan bendim." şahsen mantıklı gelmişti hoşlanıp konuşamıyorlar bu yüzden katlanılmaz oluyorlardı. "Biliyorum." kesik kesik gelen kelimesi üzerine kendimi hazırlamışken afalladım.
"İyi bari Barış'a söyleme buradan çıkınca sonra onun ağzıyla uğraşamam." Barış'ın başımda dır dır ettiğini düşününce bile daralıyorum öyle bir ağzı vardı. Utanınca Ozan'dan beter oluyordu.
"Çek... Çıkar şunu." bunu söylediği o kısa zamanda Egemen'le göz göze geldim ben ona nasıl bakıyorsam aynı bakışları onda da görüyordum. Ege kafasını sallayınca önüme geri döndüm. Förb kafasını yerden hiç kaldırmamıştı zaten.
"Sık dişini hızlı olmaya çalışacağım." ses gelmedi ama duyduğunu bildiğim için çekiçin arasındaki çiviyi çekmeye başladım aynı zamanda ayağımla tahta plakadan da destek alarak güç verdim.
Förb'ün bağırışlarını göz ardı ederek işime devam ettim bu sırada Egemen'de Förb'e destek amaçlı elini tutmuş diğer yandan ona yaklaşıp kafasını göğsüne bastırmıştı.
"Tamam, bitti. Çıkardım." evet, çiviyi duvardan çıkarmıştım dolayısıyla elide artık duvara sabit değildi ama elinin tam ortasında 5 santimlik çivi vardı. "Egemen hastaneye." kafasıyla beni onaylayıp Förb'ü kucakladı.
Depodan çıkacağımız o kısa sürede hoparlör benzeri bir cihazdan onun sesini duydum. Seray'ın... Benimle birlikte Egemen'de duymuştu.
"Üzgünüm Serceciğim! Arkadaşına bunu yapmak istemezdim ama anlarsın ya ödeşmek için." boş boş karanlığa doğru bakmaya devam ettim o ise konuşmaya...
"Biliyor musun? Bir fotoğraf buldum ne kadar da yakınsınız. Güzel bir kızmış yanındaki kızdan bahsediyorum." konuyu nereye bağlayacağını merakla bekliyordum çünkü zaten bunlar için onunla çok kötü zamanlar geçirecektim üstüne ekleyeceği her şey onun aleyhine oluyordu.
"Düşündüm... Düşündüm sonra fark ettim ki ben bu kızı haberlerde gördüm. Haber başlığında da 'Eski sınıf arkadaşını öldürdükten sonra aynı okulun çatısından atlayarak intihar etti.' yazıyordu. Bu kişi tanıdık geldi mi?" gerginlikle boynumda dolaşan elim bu söyledikleri ile köprücük kemiğimdeki dövmeme ilişti.
Meleğimden bahsediyordu.
"Sena'dan bahsediyorum Serce İzgi! Öldükten sonra seni derin bir boşluğa düşüren o çok sevdiğin kızdan bahsediyorum. Ve sanırım onun bir kardeşi varmış. Onunla tanışmayı çok isterim."
Arsel...
***