47

73 4 0
                                    

Kafamı yukarı kaldırıp camdan dışarı baktım gözlerimdeki istemsiz ıslaklığı hissettiğimde bir anda koltuğa düşen damlaları umursayamadım bile.

"Serce!"

Bedenimde dolanan eller hareketi kestiğinde tepki dahi veremedim. Egemen üstüme doğru eğilip beni geri çektiği için kucağına oturdum elim ayağım boşalmıştı sanki. İlgiyle bakan gözleri aynı zamanda telaşlıydı. Ona bakamadan gözümden bir kaç yaş daha akıp gitti ağlamak istemiyorum buna rağmen sinirimi yansıtmak dahi zor geliyordu. Sadece zorca yutkundum.

"Bana bakabilirsin güzelim." ona bakmamak için harcadığım çabayı anlaması gözlerimi kapatmama sebep oldu. Sırtıma temas etmemek için ayrı bir özen gösteriyordu onu böyle bir duruma sokmak şu an istegeceğim son şey bile değildi. Bu denli büyük bir şoka dönüşeceğini tahmin etmemiştim, edemezdim.

"Böyle olmaması gerekiyordu... Böyle olmaması gerekiyordu. Böyle olmama-" gözlerimi hâlâ açamazken söyleyebildiklerim ancak bunlardı ta ki o bedenimi kendisine döndürene kadar elleri belimin iki tarafını kavramış beni sıkıca tuttuyordu kendinden emin bakışları deminden beri bakmak istediği yere yani ela gözlerimin tam içine bakıyordu.

"Her ne olduysa... Geçmişte. Önemli değil Serce. Şimdide önemli değil, senden önemli değil. Ben anlamadım, kendimi çok kaptırmıştım ne olduğunu anlayamadım. Devam ettiğim için özür dilerim. Gözlerimi açtığımda farkettim." sesi hiç olmadığı kadar güven veriyordu. Zaten başka türlü o büyük izi görmeme durumu yoktu. Eli yavaşça yanağıma ulaştığında baş parmağını yanağımda gezdirip aktığını dahi farketmediğim göz yaşımı sildi.

"Uzun zamandır böyle hissetmedim. Özür-" ilk önce kaşlarını çattı daha sonra ise cümlemi yarıda kesti "Özür dilenecek bir şey yok." çekingen ifadesini farkettim söylemek istediği bir şey vardı ki söylediği anda göğsüne indirdiğim bakışlarım aniden tekrar gözlerine çıktı. "O izin lütfen bıçak izi olmadığını söyle."

Sessizliğim onun için acı dolu bir şeydi sanki. Gözleri kısa bir anlığına kapandığında dişlerini sıktığını anladım. Biraz doğrulup kasılan çenesine bir kaç öpücük kondurdum "Sorun yok. O zamanda sorun olmadı." olmuştu. Kimin annesi kocaman bir bıçağını kızının sırtına saplar ki? Şimdi ki halim olsa gram zorlanmayacağım durum on iki yaşındayken ölmeme sebep oluyordu.

"Kim yaptı?" kulağımın olduğu yere denk gelen nefesi ve fısıldayışı gerilmeme sebep oldu. Vereceğim cevap onu şok edecekti. Annesi, yani Ayça Abla mükemmel bir kadın dahası çok iyi bir anneydi. Bunu bana yapanın annem olduğunu söylemek ona nasıl bir etki bırakır tahmin edemiyorum.

"Annem."

"Ne?" bedenini geri çekerek şok içinde bakmaya başladı "Ege annemin kafası yerinde değil yıllardır." tamda tahmin ettiğim gibi şaşkınlığı öfkeye dönüşüyordu "Yine de nasıl olur bu Serce? Kendine hakim olmalıydı, kızına sahip çıkmalıydı. Herşey bir erkekten ibaret değil! Öyle olsaydı benim annemde o adamın arkasından yas tutardı."

"Aynı şey değil. Aynı karakter de değil." cümlelerim onun afallamasına sebep oldu. Haklısın dememi bekliyordu ama bunu diyemezdim. Annemin neler yaşadığını bilirken ona bunca yükü yükleyemezdim. Baba diyemediğim adam şimdi başka bir yerde ailesiyle mutluyken ben akıl sağlığını yitirmiş anneme bunları yapamam!

"Bunun karakterle bir alakası yok. Sen yaşadıklarını kendine layık mı görüyorsun? Bunun için mi Ertan'ı öldürdün?" baba bile diyemiyordu artık Ertan'a. Kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım "Layık görmek değil sadece yaşananlar tek taraflı olmadı annemde çok yıprandı ona haksızlık edemem." gülümserken bir yandan belimi tutarak beni yatar pozisyona getirdi sadece ne yapacağını izledim.

Bacaklarımı iki yana açıp arasına girdiğinde pantolonumun açık düğmesini kapatıp fermuarını çekti. Tişörtümü tekrar düzeltti. Bir eli hâlâ karnımın üzerini okşuyordu. Beni rahatlatması, sevildiğimi hissettirmesini seviyorum.

"Bedeninin her yanını seviyorum. Seni sen olduğun için seviyorum, seni bu hâle getiren her tarafını her şeyini seviyorum." elinin sıcaklığı zaten yetiyorken söyledikleri ayrı bir ısıntırıyordu içimi. Dirseklerimin üstüne çıkarak dudaklarına uzandım "Gamzeniz çok derinleşiyor Egemen Akay." alaylı bakışı ile gülümsedim "Sorun mu var Serce İzgi?"

"Hım hım... Deli ediyor beni. Güzel... Fazla güzel." benden önce o ard arda dudaklarımızı buluşturdu. Hafif öpücükleri daha çok gülmeme sebep olurken o hâlâ öpüyordu ben ise sırıtıyordum.

Telefonumdan yükselen zil sesi Egemen'in durmasını sağlarken ben doğrulup telefonu cevapladım "Neredesin Serce?!" Ozan'ın yüksek sesine ancak göz devirmekle yetindim "Söylememi ister misin gerçekten?" bir kaç saniye ses gelmezken birden 'Iy' demesiyle sessizce kıkırdadım.

"Her türlü basıyorum herkesi ben. Bunların karması girecek bana değil mi?" hüzünlü bir şekilde diyince sinirimde gitmişti "Girecek girecek. Hatta ben sokacağım sana karmaları." sıkkınca ofladı yüz ifadesi gözümün önüne geldiği için daha çok gülmeye başladım.

"Sus Serce!" zar zor kendimi durdurup ciddileştim "Tamam kapat telefonu. Barış'a da söyle Förb'ün yerini buldum." ben bunları söylerken arkadan burun çekme sesi geldi.

"Barış! Yeter be ağlama artık. Bulmuş sevgilini kavuşursunuz yakında." bir kaç hışırtının ardından Barış konuştu "Serce." kısık ve hırıltılı sesi anlayışlı davranmama işaretti "Efendim?"

"Buldunuz mu Förb'ü?"

"Bulduk ama durumu nasıl bilmiyorum. Hastaneye gitmemiz gerekebilir." beni onayladığında telefonu kapattım.

"Neredeymiş Förb?" Egemen kendi üstünü düzeltip arabadan indiğinde sorduğu soru üzerine ona döndüm "Buradan biraz uzakta bir depodaymış." kafasını sallayıp sürücü koltuğuna geçti bende yanına oturduğumda beklemeden arabayı çalıştırıp tarif ettiğim yolu takip etti.

"Ege! Bunu söylemenin sırası değil aslında ama önemli bir konu." düz ifadesine kavislenen dudakları eşlik etti "Ne oldu bakalım?" deponun önüne gelmiştik kontağı kapatıp bana döndü.

"Ciddi bir şey değil mi?" ağır ağır kafamı kaldırıp ona baktım aynı yavaşlıkta kafamı olumlu anlamda salladım. Hareketlerimden anlıyordu ne diyeceğimi.

"Sorun yok hadi söyle." kısaca deponun önüne baktım kıpırdanma yok gibiydi sonra tekrar Egemen'e döndüm derin bir nefes çektim ciğerlerime. Tepkisi nasıl olacak bilmiyorum ama iyi olacağını sanmıyorum.

"İki gün önce bana çarpacak olan araba vardı ya. İki kişi gelmişti yanımıza." merakla kafasını salladı devam etmemi isteyerek "Orada elime bakmak isteyen kız... Adı Seray." gerildiğimi anlayıp kaşlarını çattı doğru cümleyi seçmem gerekiyordu bir an önce.

"Evet, güzelim Seray'mış. Devam et hadi." dudaklarımı yaladım "Förb'ü kaçıran da o, bir nevi intikam için." içimden ne kadar sövsem de şu an dilime yansıtamıyordum çünkü Egemen neredeyse beni delecek gözleriyle bakıyordu.

"Alakaları ne Serce? Yani neden tanımadığımız biri durduk yere Förb'e zarar versin?" işte doğru soruyu sormuştu fakat ne Seray tanımadığımız biriydi ne de durduk yere olan bir durumdu.

"Seray, Ertan'ın kızı."

"N-ne?"

***

3.15 (GxBxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin