BRUTAL DUTY; 18. BÖLÜM

367 60 50
                                    

Sıkıca sarıldı ama Han ona sarılmıyordu.
*
*
*
Han, yavaşca ayrıldı Minho'nun kollarının arasından. Dolu gözler ile baktı Minhoya,
"Ben katilim olacak kişiye mi aşık oldum?"
Minho, Han'ya yaklaşıyor Han ise geri geri gidiyordu
"Han her şeyi anlatacağım"
Han bağırmaya başlamıştı Minhoya, bağırırkende gözlerinden yaşlar düşmüyor değildi.
"NEYİ ANLATACAKSIN, NEYİ! BENİ NASIL ÖLDÜRECEĞİNİ Mİ?!"
Minho, Han'ı konuşmak için ikna etmeye çalışıyordu ama Han hiçbir şekilde onu dinlemek istemiyordu hızlıca merdivenlerden inip dışarı çıktı, Minho arkasından koştu.
"HAN!"

Minho, sokağın ortasında Han'ı kolundan tutup durdurmuştu. Nefes nefese Han'a yalvarmaya devam ediyordu,
"Lütfen Han, dinle beni nolur sonra ağzına gelen her şeyi say ama sadece dinle."
Han, Minho'nun kolunu sertçe itip tekrardan yürümeye başlamıştı o sırada karşısında Chan berildi.
"Han, bilmediğin şeyler var lütfen dur."
Han artık sinirden gülmeye başlamıştı bir önünde duran Chan'a birde arkasında ki Minho'ya bak
"Ooo seungmin'in katilide gelmiş, iyi ne yapacaksınız şimdi sokağın ortasında öldürecek misiniz beni? Katiller sizi."
Chan, Han'a şaşkın bir şekilde bakıyordu. Minho'da o da Han'ın nasıl öğrendiğini bilmiyorlardı.
"Han sonunda pişman olacağın seyler söylüyorsun" dedi Chan.
Han ise Minho'ya bakarak yanıt verdi Chan'a,

"Benim en büyük pişmanlığım Minho'ya aşık olmaktı Chan. Şimdi eğer bırakırsanız gideceğim. Yok eğer bırakmıyorum derseniz burada bağırabildiğim kadar bağırırım."

Han ikisininde yanından uzaklaşıp gitmişti. Chan, yüzü bembeyaz kesilmiş ve gözleri dolu olan Minho'nun yanına yaklaştı.
"Nasıl öğrendi?"
Bilmiyorum, demekle yetindi Minho.
"Bizim söylememiz daha iyi olurdu."
Dedi Chan daha sonradan.

Han, çok büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Onun sevdiği adam, onu öldürmeye gelmişti.
Düşündü sonradan, kendine kızdı. Nasıl anlamamıştı, nasıl! Chan seungmin'in ölümünden sonda çok garipleşmişti, "nasıl anlamadın, ahmak Han!" Diyordu kendi kendine. "Kuzenimin katili meğersem yıllardır gözlerimin önünde duruyormuş"
Minho konusunda da, ilk defa birini böyle sevmişti Han, deliler gibi sevdiği kişinin aslında onu öldürmek için geldiğini öğrenince dünyası başına yıkılmıştı.

Parka gitti Han, banklardan birine oturdu. Yağmur yağmaya başlamıştı, Han bunu aldırış etmeden bankta öylece oturup ağlıyordu.
"Ben ne kötülük işledim de bunları yaşıyorum?"
Hem ailesinden, hem arkadaşından, hemde sevdiği adamdan vurulmuştu Han. Birine nasıl güvenebilecekti artık? Bütün güven duygusu yok olmuştu.

Uzun süre durdu yağmurun altında, gökyüzü ile beraber ağladı. En sonunda kalktı, sırılsıklam olmuştu. Çantasını koluna takarak eve gitti Han, hava kararmıştı.
Evden içeri girince Felix ile göz göze geldi Felix çok endişeli duruyordu koşarak ayakkabılarını çıkartan Han'ın yanına geldi.
"HAN NEREDEYDIN, NEDEN TELEFONLARIMI AÇMADIN! MERAKTAN ÇATLADIM BURADA"
Han, Felix'in yüzüne bile bakmadan odasına gitti. Kapısını kilitledi.
Han, bomboş hissediyordu şuan. Hiçbir şey yapmak istemiyordu sadece tek bir isteği vardı, uyumak.
Han, uyuyunca her şeyin geçtiğine inanan kişilerdendi. Uyudu ama geçmedi.

Aslında uyumak, hiçbir şeyi geçirmezdi. Sadece kaçış yoluydu. Unuttuğumuzu sanardık ama o acılarda içimizde bir yerde uyukluyordu hep, zamanı geldiğinde ise tekrar uyanıyor ve aynı acıyı belkide daha fazlasıyla tattırıyordu bize.

Han, üstünü değiştirdikten sonra yatağına uzandı ve uyudu. Felix'in içi içini yiyordu ne olduğunu merak ediyordu ama biliyordu Han şuan konuşulacak bir durumda değildi.
Beklemekle yetindi Felix.

BRUTAL DUTYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin