3. Aydınlığa Atılan İlk Adım.

122 22 118
                                    

Hellö.

Upuzun bir bölümle karşınızdayım.

Bol yorumlu ve bol oylu bir bölüm olsun lütfenn.

Sizi çok seviyorum. İyi okumalarrr.

Kırmızı bir kalp koyalım lütfen. Teşekkür ederim.

Gecenin ikisinde, sebepsizce bana "Uyu artık." yazan Bay Dragon'nun haklı olduğunu düşünüp ayağa kalktım.

Kucağımda olan Koray'ın kafasının altına yastığı koyup üstünü örttüm. Eğilip Koray'ın başının tepesine bir öpücük kondurcakken telefonum yeniden titredi. Elimdeki telefonu açtığımda yine ondan mesaj geldiğini gördüm. Mesaj sayfasına girdiğimde, attığı masajı okumama bile fırsat vermeden sildiğini gördüm. Kaşlarım çatıldı. Neden böyle bir şey yapmıştı?

Cam duvardan evine baktığımda salonun ışıklarının kapalı olduğunu gördüm. Bir az daha gözlerim orayı incelerken, karanlıkların içinde oturmuş olduğunu gördüm. Ne yani bu bizi mi izliyordu? Neden gözetliyor bizi? Saçmalık. Sapık olduğunu bile düşünüyorum şu an.

Göz temasımızı kesip yeniden Koray'a yaklaştım ve başının tepesini öptüm. Hiç bir şey koca bebeğimi öpememe engel olamazdı. Onun, bizi kıskandığını bile düşündüm bir an. Kendim, kendime göz devirdim. Arkamı dönüp merdivenlere doğru ilerledim. Aptal adam, aklıma saçma sapan düşünceler sokuyordu.

Odama çıktığımda hemen üstümü değiştirdim ve ilacımı içip gözlerimi yumdum.

Dün gece ki olayı hâlâ Sibel ve Koray'a anlatmamıştım. Bu günü mahvetmek istemedim çünkü ikisi de mutluydu. Aslında nasıl anlatacağımı, konuya nasıl gireceğimi de bilmiyordum. Koray'ın normal bir tepki vermeyeceğini biliyordum ve Mehmet eniştemi onun öldürdüğü ihtimalini de öğrenince hiç iyi şeyler olmayacaktı, biliyordum. Yarın bir şekilde anlatmam lazım dı, çünkü illaki öğreneceklerdi. Başkasından duyacaklarına benden duysunlar, daha iyi olurdu.

İlacın etkisinden olmalı gözlerim yavaşça kapanmaya başladı. Karanlık rüyaların içine düşmeden önce Tanrı'dan güzel rüyalar görmeyi diledim. Gerçekleşmeyeceğini bile bile...

&

Gözlerimi, on bir yıl önce o olayın yaşandığı depoda açtım. Hâlâ aynı soğukluk, aynı kasvet mevcuttu.

Etrafıma baktığımda Sibel'i, yerde bayılmış olarak gördüm. Gözlerim kocaman açıldı. Yanındaki duvarda elleri zincirlerle bağlı olan, üstü çıplak vaziyette, her yeri kan revan içinde olan Koray'ı görünce nutkum tutuldu.

Onların yanına gitmek istedim ama ellerimde, ayaklarımda ve boynumda ki zincirler yüzünden üçüncü adımda yüz üstü yere yapıştım. Alnımda bir sızı hissettim ama umursamadım ve yine ayağa kalkıp ilerlemek istedim ama nafile.

Boynumdaki kalın zincir yüzünden nefes alamıyordum. Bir yandan ellerimle boynumdaki zincirleri çekiştiriyor, bir yandan da düşünüyordum. Biz buraya nasıl gelmiştik? Sibel niye bayılmış, Koray neden o hâlde? Biz kimin elindeydik?

"Uyanmışsın Kızıl." Arkamdan gelen sesle olduğum yerde âdeta çivilendim. Dönüp ona bakacak cesaret bulamıyordum kendimde. Onunla bir daha yüzleşemezdim. Beni korkutmasına izin veremezdim. Ama ne yazık ki sadece sesini işitmemle dünyam başıma yıkılıyordu.

KÜLLERİN İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin