Dördüncü Bölüm

17 8 0
                                    

Püskülpati çırak inini koruyan dikenli çalıların altından dışarı sıvıştı. Gri bulutlar gökyüzünde ağır ağır hareket ediyordu ve rüzgârdaki yağmurun kokusunu alabiliyordu. Titreyerek oturdu, bir patisini yaladı ve yüzünü temizledi.

Şafak devriyesi yeni ayrılıyordu; Tozpost, Farebıyık, Kumfırtınası ve Balpati dikenli bariyerin girişine doğru hareket ediyorlardı. Eğreltibulut başını yavru ininden dışarı çıkardı, havayı kokladı ve tekrar içeride kayboldu. Birkaç saniye sonra, her biri büyük bir yosun tomarı taşıyan Huşbahar ve Dutburun yaşlıların ininden çıktılar.

Püskülpati'nin kuyruğu eğlenerek kıvrıldı. İyi! Ateşyıldız onlara çıraklık görevlerini geri vermişti. İki genç savaşçının kampı geçip dikenli tünelde gözden kaybolmalarını izledi. "Yosunlardaki tüm suyu sıktığınızdan emin olun!" Haylazca seslendi. "Eğer postu ıslanırsa Faretüy sizi tırmalar!" Dutburun tünele girerken kuyruğunu salladı ama ikisi de durup cevap vermedi.

Kampın geri kalanı hareketlenmeye başladığında yağmur hafifçe çiseliyordu. Aslanpati, Püskülpati'nin arkasındaki çırak ininden hızla çıktı, hâlâ yarı uykulu görünüyordu ve kampın karşısındaki toprak tünele doğru sendeleyerek ilerledi. Kartaltüy ve Fırtınatüy savaşçıların ininden çıktılar ve yeni av yığınına doğru yöneldiler.

Püskülpati ayağa fırladı ve akıl hocasının yanına koştu. "Avlanmaya mı gidiyoruz?"

Kartaltüy başını salladı. "Avların tümü deliklerinde olsa gerek. Belki sonra çıkarız."

Ama Püskülpati bir şeyler yapmak için can atıyordu. Sabahı kampta takılarak geçirmek istemiyordu. "O zaman tek başıma dışarı çıkabilir miyim?" diye sordu.

"İstersen," diye yanıtladı akıl hocası. "Yine de sınırlardan uzak dur. Dünkü gibi bir sorun daha yaşamak istemeyiz."

Püskülpati, "Dikkatli olacağım," diye söz verdi.

Akıl hocası "Ve yüksekgüneşe kadar geri dönmüş ol," diye ekledi. "Antrenman yapacağız,"

"Elbette." Püskülpati hızla uzaklaştı.

Etraftaki her şeyi kaçırmak için sinsi sinsi yağan yağmur, yaprakların üzerinde pıtırdamaya, yerdeki her çukuru suyla doldurmaya başlamıştı. Her bir dal ve çimen öbeği Püskülpati yanlarından geçerken kürkünü ıslatan damlacıklarla doluydu. Kartaltüy'ün haklı olduğunu düşünmeye başlamıştı çünkü hiçbir şey yakalayamamıştı ama bu onu pek fazla rahatsız etmiyordu. Sadece kamptan uzaklaşmak ve düşünmek istiyordu.

Her şey daha da karmaşıklaşıyor gibiydi. Eğitimine konsantre olması gerekiyordu ama zihni onu sürekli şu ya da bu şekilde meşgul ediyordu; geleceğini ve bir gün kabile lideri olup olamayacağını merak ediyordu, ya da geçmişte ve o kadim kedilerin izlerinde kayboluyordu. Kendisini Yüksektaş'ta ayakta dururken, kabilesine bir çağrı yaparken hayal etti...

Püskülpati avlanmaya odaklanmayı bıraktığını fark etti. Ormanda öylece duruyordu, gittikçe ıslanıyordu. Kulaklarındaki suları etrafa savurarak kumlu topraktaki bir deliğe daldı ve orada çömelerek burnunun bir fare boyu kadar yukarısında ıslık çalan yağmur damlalarını izledi. Dilini kendini kurulamak ve ısınmak için kürkünün üzerinde gezdirdi. Sığındığı deliğin aşağısından bir itişme sesi gelince donakaldı. Arkasındaki tünelden büyük bir şey -en azından kendisi kadar büyük- yaklaşıyordu. Aptal! Kendi kendini azarladı. O kadar ıslanmıştı ki deliğin boş olup olmadığını kontrol etme zahmetine bile girmemişti.

Savaşçı Kediler Üçün Gücü 3- DışlanmışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin