On İkinci Bölüm

17 6 0
                                    

            Püskülpati, Rüzgâr Kabilesi sınırını oluşturan nehrin kıyısında, basamak taşlarından biraz uzakta duruyordu. Bozkırdan gelen esinti tüylerini dalgalandırıyor; kedilerin, tavşanların ve sert bozkır otlarının kokusunu ona taşıyordu.

Yanında, Sincapkuyruk kuyruğunun ucu seğirerek bekliyordu. Püskülpati annesinin neden tedirgin olduğunu anlayabiliyordu. Rüzgâr Kabilesi yavrularının kaybolması olayının yaşanmasının üzerinden çok zaman geçmiş olmasına rağmen Rüzgâr Kabilesi sınırı hâlâ hassas bir bölgeydi.

Düşünceleri tünellere ve taşan yeraltı nehrine kaydı. O, diğer çıraklar ve yavrular zar zor hayatta kalabilmişlerdi. Püskülpati tünellerin uzun süre gizli kalacağını, böylece gerçeğin ortaya çıkma ihtimalinin olmayacağını umuyordu.

Sincapkuyruk havayı kokladı. "Geliyorlar."

Birkaç saniye sonra tepenin yamacında bir Rüzgâr Kabilesi devriyesi belirdi ve onlara doğru yöneldi: Kesikkulak, Beyazkuyruk ve Esintipati. Çırak ona doğru hücum edip kabile arkadaşlarını hızla arkada bırakırken Püskülpati'nin karnı karıncalanmaya başladı. Siyah erkek kedinin postu diken diken olmuştu, belli ki bir sınır çatışmasına hazırdı ama Püskülpati'yi tanıdığında adımları yavaşladı.

"Ah, senmişsin," diye mırıldandı ve nehrin karşı yakasında durdu.

"Bu doğru." Püskülpati genç çırağın tünellerdeyken nasıl sürekli şikâyet ettiğini ve onlarla tartıştığını unutmamıştı. "Senden uzak olmadan duramıyorum."

Sincapkuyruk kulağına kuyruğuyla vurunca irkildi.

"Esintipati!" O ve Kesikkulak çırağa yetişirken Beyazkuyruk seslendi. "Oradan uzaklaş."

Esintipati hırlamaya başlayıp dişlerini gösterdi, sonra başını eğdi ve sessizce bir şeyler mırıldanarak uzaklaştı.

"Neden buradasınız?" diye sordu Kesikkulak, sesi soğuktu ama düşmanca değildi.

Sincapkuyruk, "Kargatüy'le konuşmamız lazım," diye açıkladı.

Hem Kesikkulak'ın hem de Beyazkuyruk'un postu diken diken oldu, birbirlerine şüpheli bakışlar atarken boyun tüyleri kabarmaya başladı.

"Güneşin Boğulduğu Yer'e yaptığımız yolculukla ilgili," diye ekledi Sincapkuyruk hemen.

"Bu uzun zaman önceydi," diye homurdandı Kesikkulak.

"Kargatüy'ün hafızası o kadar da kötü değil," diye sert bir şekilde karşılık verdi Sincapkuyruk. "Bunu pek unutmamış olsa gerek."

Püskülpati, Rüzgâr Kabilesi kedilerinin neden çekingenlikten düşmanlığa geçtiğini ya da annesinin neden bu kadar sert davrandığını anlayamıyordu. Kargatüy'den bahsedildiğinde Rüzgâr Kabilesi kedileri neden bu kadar gergin davranıyordu?

"Gidip Kargatüy'ü getiremem," diye miyavladı Beyazkuyruk. "Önce Tekyıldız'la konuşman gerekecek."

"Pekâlâ. Anladım." Sincapkuyruk, basamak taşlarının üzerinden hafifçe sıçradı ve Rüzgâr Kabilesi bölgesine girdi, yanından geçerken Kesikkulak'a dik dik baktı. Püskülpati daha dikkatli ilerledi; hızla akan dere, pençelerinden bir fare kuyruğu uzakta fokurdayarak akıyordu.

O, annesini ve Rüzgâr Kabilesi savaşçılarını tepeye doğru takip ederken, Esintipati yanında yürümek için geride kaldı. "Burada ne yapıyorsun?" diye mırıldandı kulağına. "Kampımıza casusluk yapmaya mı geldin?"

Savaşçı Kediler Üçün Gücü 3- DışlanmışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin