Yirmi Sekizinci Bölüm

14 7 0
                                    

Dolunayın parlak ışığı altında dağlar gümüşe boyanmış, çıkıntılı kayaların dibindeki derin gölgelerle yamalanmıştı. Aslanpati babasının omzuna yaslandı.

"Unutmayın," diye miyavladı Böğürtlenpençe, ona ve Püskülpati'ye bakarak, "Herhangi birisine bir şey kanıtlamak zorunda değilsiniz. Başa çıkamayacağınız bir kediyle dövüşmeye çalışmayın."

Püskülpati kuyruğunu sallayarak, "Kulaklarımızın kesilmesini biz de istemeyiz," diye belirtti.

"Dikkatli olun o zaman." Böğürtlenpençe'nin kehribar rengi bakışları sıcaktı. "Hepinizi sağ salim eve götürmezsem Ateşyıldız'ın yüzüne nasıl bakabilirim?"

Aslanpati kulaklarından kuyruğunun ucuna kadar beklentiyle ürperdi. Attığı her adım, onu ilk gerçek savaşına daha da yaklaştırıyordu. Babasının ve kabilesinin kendisiyle gurur duymasını sağlamayı postundaki her tüyle istiyordu. Ancak sadece kabilesi ve savaşçı kodu için savaşmıyordu. Arkadaşları haline gelen klan kedileriyle birlikte, klan için savaşıyordu. Klanın düşmanları onun da düşmanı haline gelmişti, çünkü davetsiz misafirler onurlarını korumak için herhangi takip ettikleri bir kural bütünü olmadığını göstermişlerdi; dağları adil bir şekilde ayrı bölgelere bölmeyi bile kabul edememişlerdi.

Birkaç kuyruk boyu uzaktaki Esintipati'yi gördü. Rüzgâr Kabilesi çırağı da savaşa hazırdı, tüyleri diken diken olmuş ve dudakları şiddetli bir hırıltıyla geri çekilmişti. Kargatüy'ün hemen arkasında yürüyordu ama babası onu cesaretlendirmek için herhangi bir şey söylemedi. Aslanpati siyah kediye karşı bir sempati hissetti. Belki Esintipati'nin babası Kargatüy yerine Böğürtlenpençe olsaydı bu kadar sinir bozucu bir tüy yumağı olmayabilirdi.

Kayaların üzerinden bir gölge geçti ve Aslanpati başını kaldırınca ayı örten bir bulut gördü. Sanki patileri buza değmiş gibi içini bir ürperti kapladı. Bu, Yıldız Kabilesi'nin dolunaydaki ateşkesi bozdukları için kızgın olduğu anlamına mı geliyordu? Sonra Yıldız Kabilesi'nin bu göklerde yürümediğini hatırladı. Alapati onları yalnız kalacakları konusunda uyarmıştı. Üstelik bir saniye sonra bulut çoktan uzaklaşmış ve ay yeniden parıldamaya başlamıştı. Bazen bir bulut, sadece bir buluttu.

Savaşa aç kediler davetsiz misafirlerin kampına ulaştığında ay gökyüzünde yükselmişti. Her şey sessizdi. Aslanpati iki kayanın arasındaki dar yarığa baktı ama hiçbir şey göremedi.

Püskülpati, "Kamplarını koruyan kimse yok," diye fısıldadı.

Aslanpati, "Muhtemelen korunmaya ihtiyaçları olmadığını düşünüyorlar," diye mırıldandı. "Sonuçta klan kedileri sorun çıkaramayacak kadar zayıf, değil mi?"

Püskülpati'nin yeşil gözleri neşeyle parlamaya başladı. "Göreceğiz bakalım!"

Böğürtlenpençe kuyruğunun bir hareketiyle kedileri etrafına topladı ve onları bir kayanın gölgesine götürdü. "Uçurum ve ben sizi devriyelere ayıracağız," diye miyavladı. "Her grupta klan ile kabile savaşçıları, çıraklar ve oldu-olacaklarla karışık olacak. Bu şekilde en iyi beceri dağılımını elde edeceğiz. Planımız, davetsiz misafirleri buraya çekip onlara saldırmak; aksi halde düşman topraklarında ve karanlıkta savaşmak zorunda kalırız."

Aslanpati tekrar karanlık yarığa baktı ve sonra Böğürtlenpençe'ye döndü. "Bu doğru olamaz," diye itiraz etti.

Böğürtlenpençe başını eğdi. "Ne?"

"Karanlıkta savaşmak zorunda olmayız çünkü yarığın içinin tamamen karanlık olması pek mümkün değil. Orası kampları, içeride körü körüne tökezliyor olacak değiller herhalde?"

Savaşçı Kediler Üçün Gücü 3- DışlanmışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin