Yirmi İkinci Bölüm

22 6 0
                                    

Alapati, kardeşinin iç çektiğini duydu ve onun hayal kırıklığının göl kıyısındaki dalgalar gibi üzerine aktığını hissetti. Aynı duyguyu Püskülpati uykuya dalmadan önce ondan da almıştı ama maalesef bunu paylaşamıyordu. Dağlara kadar ulaşmışlardı, ki onun için önemli olan asıl şey buydu. Tek endişesi, burada kendisini bekleyen sırları öğrenmeden eve gitmek zorunda kalacak olmasıydı.

Kafasında mağaranın bir resmini oluşturmaya çalışarak sıcak yatağında sessizce yattı. Çıkardığı sesten şelalenin yerini, kokulardan da kedilerin nerede olduğunu tespit edebiliyordu. Tıpkı kabileler ve klan arasında olduğu gibi, mağara muhafızları ile avcılar arasında da farklar olduğunu keşfetti.

Kokularının altında, klanın duygularının; korkuları ve kontrol edemedikleri bir durum yaşadıkları için oluşan kırılganlıkları tarafından hırpalandığını hissediyordu. Üstelik sanki dağlarda yaşama iddiasından vazgeçmeye hazırmış gibi çaresizce yorgundular.

Ataları nerede? Alapati merak etti. Sonsuz Av Klanı neden yardım etmek için bir şeyler yapmıyor?

Aklında Falcı'nın görüntüsü, Irmak'ın savaşa ve Fırtınatüy'ün sürgününe ilişkin anılarını paylaştığında gördüğü kır tüylü tekir, canlandı. Şelalenin kükremesi daha da yükseldi, kulaklarında nabız gibi atmaya başladı, ta ki aniden gözleri açılıncaya kadar. Daha önce Kaya'yla karşılaştığı yüksek, kaya çıkıntının üstünde duruyordu. Başının üzerinde yıldızlar soğuk soğuk parlıyordu ve buz gibi bir rüzgâr kürkünü dalgalandırıyordu. Falcı ondan bir kuyruk boyu uzakta, sırtı dönük olarak duruyordu.

Alapati çabucak bir kayanın gölgesine sığındı ve onu izlemeye başladı. Kayanın sırt kısmı boyunca başka bir kedi yaklaşıyordu, klanın kedilerinin çoğu gibi ince bir tekirdi ama kürkünde yıldızların ışıltısı vardı. Alapati kendini gölgelere doğru daha da bastırdı. Bu klanın atalarından, Sonsuz Av Klanı'ndan biri olmalı. Eğer burası klan için kutsal bir yerse, Kaya'nın önceki rüyasında onu neden buraya getirdiğini merak ediyordu.

Falcı, atası ondan bir tilki boyu uzakta durana kadar bekledi, sonra başını eğdi. "Merhaba," diye miyavladı. "Bana ne tür bir rehberlik vermeye geldin?"

Ata bir süre cevap vermedi. Alapati, sanki Sonsuz Av Klanı bile savaşmaktan bıkmış ve pes etmeye hazırmış gibi, kedide bir yenilgi havası olduğunu düşündü.

Ata en sonunda, "Hiçbir rehberlik vermeyeceğim," diye yanıtladı. "Klanın tarihi boyunca hiçbir zaman sonu olmayan bir savaşa girmeyi denememiştik. Şimdiye kadar dağlar yeterince koruma sağlamıştı." İç çekişi rüzgârın kayaların üzerinde yarattığı fısıltıya benziyordu. "Bunun sonunu göremiyoruz."

"Bir sonu olmalı!" Falcı itiraz etti. "Klanım ölüyor. Yapabileceğimiz bir şeyler olmalı."

Ata başını salladı. "Bu sefer yok," diye miyavladı üzüntüyle. "Burasının güvenli bir yer olduğunu düşünmüştük ama değilmiş." Döndü ve uzaklaşmaya başladı, gölgelerin arasında kayboluyordu.

"Bekle!" Falcı kuyruğunu savurarak ileri doğru bir adım attı, sonra durdu, yenilgiyi kabul ederek başını eğdi. Sanki patilerinin üzerinde duramayacak kadar yorgunmuş gibi sendeleyerek kayalık bir çıkıntıya yaslandı, yere kaydı ve gözlerini kapattı.

Alapati anında saklandığı yerden fırladı ve her iki taraftaki uçurumları görmezden gelerek taşlık tepe boyunca koştu. Birkaç saniye sonra atanın şekli gölgelerin arasında yeniden belirdi, hâlâ yavaş adımlarla uzaklaşıyordu.

Savaşçı Kediler Üçün Gücü 3- DışlanmışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin