2 AY SONRA
Dedesinin vefatının üzerinden iki ay geçmişti. Defnedilirken ayakta zorlukla durmuştu Damla. Geçmişinin hatırası, geleceğinin umudu dedesini kaybetmişti. Güçlükle de olsa şu iki ayda toparlanmıştı en çokta arkadaşları destek olmuştu ona. Alışıyordu insan zamanla her şeye. Ayrılığa, mutluluğa, acıya. Her şeye alışılıyordu bu hayatta.
Şu iki ay içerisinde birçok şey yaşamıştı. Arkadaşı Erva onunla birlikte kalıyordu. Ev arkadaşı olmuşlardı. Elindeki tepsiyi uzatırken karşısında gördüğü tanıdık simanın kim olduğunu düşündü. Elindekileri masaya bırakıp dönerken az önce servis yaptığı grubun kim olduğunu düşünüyordu. Şimdi okul çıkışı kafede çalışıyordu hem kafasını dağıtıyordu hem de dedesinin hayattan ayrılışının üstüne maddi yönden sıkıntılarını gidermeye çalışıyordu. Yaklaşık bir yıldır bu kafede haftanın 3 günü okul çıkışı çalışmak için geliyordu zaten ama şimdi daha çok ihtiyacı vardı bu işe.
''Demek okul çıkışı burada çalışıyorsun?'' diye kulağının dibinde fısıldayan sese ani bir şekilde döndü.
Uzun boylu, siyah saçlı, ela gözlü, kaslı yapıya sahip, karizmatik duruşlu bu çocuk onu tanımıştı ama Damla yüzünde belli bir ifade aradı ama bulamadı. Gözleri gözleriyle buluşunca onu tanımıştı okulda kollarına savrulduğu çocuktu. Afallamış bir şekilde öylece kaldı.
''Kendi kendime konuşmaktan haz almam.'' diye konuşan karşısındaki yakışıklı sayılabilecek çocuğa kaşlarını çatarak baktı.
''İnşallah bir dilin vardır. Konuşuyor musun?''diye tekrar konuşan karşısındaki çocuğa,
''Bir şey mi istiyorsunuz?''diye sormakla yetindi.
''Bizim masaya iki tane su lütfen. Bu arada adım Kaan.''
''Tamam Kaan Bey. Hemen getiriyorum.'' diyerek su almak için uzandı.
Kaan kafasını gülümseyerek sallarken kızın yanından uzaklaşıp masasına döndü.
''Alt tarafı bir su isteyecektin. Nerede kaldın?''diyen arkadaşı Hande'ye,
''Sıra vardı.''diyerek saçma bir cevap verdi. Hande sorgulamak için tam ağzını açmış bir şey söyleyecekken Miyase lafa atıldı.
''Bu kafenin çok farklı bir ortamı var değil mi? Burası artık bizim mekan olmalı.''
Kaan fazlasıyla dalgındı. Ortamda dönen muhabbetten haberi yoktu. Gözleri sürekli etrafta geziniyordu.
''Kime diyoruz oğlum.''diyen Emir'in sesiyle kendine geldi.
''Kalkıyoruz artık burada kalmaya niyetin yok sanırım.''diyen arkadaşına
''Siz gidin ben biraz daha buradayım.''deyince dört şaşkın göz öylece bakakaldı.
Kaan''Ne siz gidin. Enbiya ne tuhaf tuhaf bana bakıyorsun. Gitsene oğlum.''diye sert mizacıyla konuşmayı noktaladı.
Hande ''O zaman ben de sana eşlik edeyim.'' derken Kaan
''Yalnız kalsam daha iyi.'' diyerek Hande'yi nazik bir şekilde gönderdi.
Saat epeyce geç olmuştu. Kafede sadece ortalığı toplayan görevliler kalmıştı. Birazdan kapanacaktı kafe.
Kaan sıkıntılı bir nefes verdi. Gözleri görmek istediği kişiyle hala buluşmamıştı. Kız işine öyle bir kaptırmıştı ki bir türlü göz göze gelmemişlerdi. Üstelik adını bile bilmiyordu. Kaan bu merakına içinden sövdü. Ona neydi ki? Bu tavırları hiç ondan beklenecek bir davranış değildi. Kendini üç saattir tanıyamıyordu.
''Bakar mısın?''
''Buyrun.'' diye kendine yaklaşan kıza sıkıntıyla baktı. Bu kız değildi. Yan masadakinin bakması gerekirdi.
''Damla bir gelir misin?'' diyen sesle göz hapsine aldığı kızın koştur koştur arkada ona seslenen kişiye doğru gittiğini gördü. Demek adı Damla diye içinden geçirirken yanındaki kızın beklentiyle başında dikildiğini fark etti.
''Kaçta kapanıyor diye soracaktım?''
''15 dakika sonra kapanacak.'' diyen kıza tebessüm ederek kafa salladı.
Bir miktar para bırakıp ayağa kalktı.
''İyi geceler. Yine bekleriz.'' diyen kıza kafasını sallayarak çıkışa ilerledi.
Damla'yla tekrar konuşmaya fırsat bulamamıştı. İçinde büyük bir sıkıntıyla evine gitti.
Damla için bugün çok yorucu geçmişti. Eve gidince ders çalışmaya vakit bulamamıştı.
''Damla çok solgun gözüküyorsun? İyi misin?'' diye endişeyle soran arkadaşı Erva'ya,
''İyiyim. İyiyim. Sadece bugün çok yorucu bir gündü. Fazlasıyla kalabalıktı. Siparişleri zor yetiştirdim.''
''Kendini bu kadar yormamalısın.''
''Of. Bugün derslerime de bakamadım. Yarın çalışmıyorum artık yarın telafı ederim. İyi geceler.'' diyerek ayakları onu odasına götürmüştü.
Erva ''Bari bir şeyler yeseydin.'' diye arkasından seslense de Damla hiç oralı olmamıştı.
''Uyumak yok.'' diye odasına giren arkadaşına bezgince baktı.
''Yarın okul var ve benim de şimdi uykum var.''
''İlaçlarını içtin mi?'' diye soran arkadaşına
''Unuttum.'' diyerek elini alnına vurdu. Hafıza için gerekli ilacı içmeyi unutmuştu yine.
Arkadaşı olmasa günün vermiş olduğu yoğunlukla yine içmeyecekti.
İlacı uzatan arkadaşına minnetle gülümsedi. Başında dikilen arkadaşına ''İçtim. Gerçi bir faydası olmuyor da neyse. Yine de her şey için teşekkür ederim.'' deyiverdi.
''Sahi Damla neden yararı olmuyor? Doktor buna ne dedi?''diye merakla bakan arkadaşına
''Onlar da şaşkın iki yılda hiçbir gelişme kaydetmiyorsun. Ama çoktan ilaçların faydası olmalıydı. demekten başka cümle kurmuyorlar. Ve sanırım ilaç tedavimi bitirecekler bu aydan sonra.''
Erva başını salladı. ''Üzülme her şey geçecek. Ben hep senin yanındayım.''diyerek arkadaşına destek oldu.
''Hadi şimdi uyuyabilirsin uykucu şirinem.''
Damla gözlerini devirerek ''Sana da iyi geceler.'' dedi iğneleyici bir ses tonuyla.
Erva kapıyı çekerek çıkıp giderken Damla arkadaşının arkasından baktı. Gerçekten bu hayatta arkadaşlarından yana çok şanslıydı. En kötü zamanlarında hep yanında olup destek çıkmışlardı.
Gözlerini kapatmışken aklına gelen görüntülerle kaldı.
Bir masanın başında kırmızı saçlı bir kadın ve yanında bir adam vardı. Sandalyede kendisi oturuyordu. Mutlu bir Damla'ydı. Damla'nın çocukluğuydu o görüntüler. Önünde koskocaman bir pasta vardı. Doğum günü pastasının üstündeki mumları mutlulukla üfledi. Yanındaki kadının da adamın da yüzünde büyük bir mutluluk vardı. Ta ki telefon sesi yankılanıp kırmızı saçlı kadının telefonu cevaplandırmak üzere odaya gidip konuşup gelmesiyle yüz rengindeki solgunluk, yüzündeki mutluluğun yerine kedere bırakmasıyla herkes de bir tuhaflık oluşmuştu. Herkesin yüzü değişmişti. Sandalyede oturan çocuk Damla
''Baba annem neden üzüldü?'' diye sorana dek.
Damla gözlerini hızla açıp
''Onlar benim annem ve babam mıydı?'' diye şaşkınlıkla mırıldandı.
O görüntüler geçmişine mi aitti. Uzun zaman sonra ilk kez geçmişe ait görüntüler göz perdesinde yer edinmişti.
''Hatırladım. Annemin, babamın yüzünü hatırladım.'' diye mutlulukla gülümserken beyninin ona oyun oynayacağını düşündü.
Ya rüyaysa.......
Rüya mı yoksa gerçek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAFIZA
Teen FictionGenç Kurgu #63 = 30.12.2016 "Kaçan kovalanır mı?İşte bizim hikayemiz de koşuşturmayla başladı." Damla hafızasını kaybetmiş bir kız ve geçmişin ona oynadığı amansız mücadeleden kaçarken Kaan Poyraz'la karşılaşır. Kaan Poyraz da kim mi?.... Hafızasını...