11.BÖLÜM HAFIZA

2.7K 166 13
                                    

 Damla kan ter içinde uyandı. Hala kabusun etkisinde olmalıydı. Bu gördükleri de neydi böyle? Kabusta mıydı yoksa gerçekte mi ? Bunu algılaması birkaç saniye sürmüştü. Ama bu sefer gördükleri sadece geçmişten ibaret değildi. Geçmişten, şimdiye kadar olanları dıştan izlemişti ama tek farkla, yaşadıklarımın zihninin ona oynadığı bir oyun olarak.

Acaba doğru muydu? Aslında hiç hafızasını kaybetmemiş olabilir miydi? Böyle şeylerin olması saçmaydı. Asla olmayacak şeyler.

Paranoya hissini yaşıyor ya da halüsinasyonlar görüyor olmalıydı. Şimdi aklında tek şüphe kalmıştı o gün şirkette gördüğü kadın başka biri miydi? Zihninin ona oynadığı oyundan dolayı başka birinin yüzüne annesinin yüzünü mü yerleştirmişti. Hatta daha sonra detaylı düşünerek  olaya başka bir türle baktı. Orada kimse yoksa kendi kendine konuşmuş sayılabilirdi.  Şu an yaşadıklarının hiçbiri gerçek değilse? Bir rüyadaysa. Annesi, babası, dedesi hayattaysa. Kısacık bir uykuya daldıysa. Rüyanın içinde rüya görülebilir miydi? Rüyalar en fazla yedi saniye sürmüyor muydu? Yedi saniyeye birçok anıyı nasıl sığdırmıştı?  Aklındaki onca soruya rağmen gözlerini tekrar kapadı.

'Ne saçmalıyorsun sen Damla' derken hala gerçek hayatta olduğunu kanıtlamak istercesine kolunu cimcikledi. Acıyı hissetmişti.Gerçek bir ortamdaydı.Sırf az önceki düşünceleri için bile deli olarak tasdiklenebilirdi. Gerçi her insanın şakayla karışık olsa bile kendisini deli olduğunu hissettiği mutlaka bir anı olmuştur. Hiçbir insan karşılarına geçip ben asla öyle düşünmedim ve asla öyle düşünmeyeceğim. Tabii ki de imkansızdı. Mutlu oldukları an, üzüldükleri an bunu yaşayan birçok insan olmuştur. Yüz kişiye sorup beş popüler cevap isteseler bile tek cevap çıkacaktı. Bu gerçek kesindi.

Oflayarak yatağından doğruldu. Hafızası neler yaptırıyordu ona, neler düşündürüyordu?

Birden sertçe kapısı açıldı. Odanın kapısından hışımla giren Erva'ydı.

''Telefonun çalıyor duymuyor musun? Arayan Burcu.''diyerek elindeki telefonu uzattı.

Telefonu Erva'nın elinden alırken ''Açsaydın.''

Telefonu açmış Burcu'yla konuşurken Erva kafasını arkaya yatırmış sessiz bir şekilde gülüyordu. Kıkırdıyordu demek daha mantıklı olurdu. Bakışlarını Erva'dan çekip Burcu'nun dediklerine odaklanmaya çalıştı. Ama ne mümkün, Erva susmak bilmiyordu. Damla'nın kötü kötü  bakışlarını fark edince kendini odadan dışarıya attı. 'Ne çeviriyorsunuz siz?'diye içinden geçiren Damla telefonun diğer ucundaki Burcu'ya ikinci kez odaklanmaya çalıştı. Burcu hızlı hızlı bir şeyler anlatıyordu telefonda. Damla'nın konuşmasına fırsat vermeden aklındakileri sıralıyordu.

Damla 'Telefondaki ben miyim bir başkası mı insan bir sorar.'diye düşünürken karşısındaki genç kızın 'Günaydın'bile demeden lafa girmesini dinledi. O kadar konuşmuştu ki Damla konuşma sırasının kendine geldiğini düşünerek kendi fikirlerini paylaşacağı sırada arkadaşının

''Oh be rahatladım. İlgin ve alakan için teşekkür ederim.''diyerek telefonu genç kızın yüzüne kapattı.

Damla kafasını iki yana sallayarak ''Anladık çok dertlisin, keşke bana da söz hakkı verseydin.'' dedi üzgün bakışlarıyla telefonuna bakarak hızlıca yataktan doğrulup duş almak için banyoya yöneldi. Saçlarını kurutmamaya karar vererek açık bıraktı. Çantasını gerekli birkaç şeyi de koyduktan sonra okula gitmek için hazırdı.

Damla her şeyi yeni yeni rayına koyuyordu. Dersleri sıkı sıkı takip ediyor tutmuş olduğu notları da akşam eve gidince ya da şirkette boş olduğu anlarda göz gezdiriyordu. Erva'yla aynı evde kalıyor olmaları da fazlasıyla iyi olmuştu. Erva'nın genç kızı fazlasıyla yardımı dokunuyordu. Ev işlerinin çoğunun altından kalkamazdı yoksa sadece şu son günlerde birkaç tuhaflıklar sezdi ama daha sonra bu duruma dikkat etmediğini düşünerek önemsemedi. Erva çok sık telefon görüşmesi yapıyor ve kendisini görünce hızla telefonu kapatıyordu. Demek ki hayatında yeni biri vardı. Damla, arkadaşı söyleyene kadar sormamayı tercih etti.

HAFIZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin