Biramdan bir yudum daha alıp telefonuma baktım.
Saatlerdir sadece telefonuma bakıyor, içki içiyordum. Birşey de düşünmüyordum.
Kapı sesini duyunca irkildim. Kalkmak istemediğim için seslendim.
"Kim o?"
"Benim, Chaeyoung."
Bu, Lalisa Manobal'ın sesiydi. Onu sarhoşken bile tanırdım.
"Gelme!"
"Gelemem zaten. Kapıyı açsana."
"Açmayacağım, git!"
"Bekliyorum."
Yaklaşık beş dakika sonra kapıya gittim. Muhtemelen gitmişti.
Kapıyı açıp etrafa baktım. Kapının önünde yerde oturuyordu. Beni görünce ayağa kalktı.
"Sonunda açtın."
"Neden yerdesin?"
Birşey demeden beni hafifçe itti ve içeri girdi.
"Hey, kim sana gir dedi?"
Yine cevap vermedi. Kapıyı kapatıp kolumdan tuttu. Birlikte salona girdik.
"Neden konuşmuyorsun?"
"Çünkü anlamı yok."
Durdum.
"Ne anlamı?"
"Boşver, gel."
Beni koltuğa oturttu. Masanın üstündeki şişelere baktı.
"Çok içmişsin. İyi ki gelmişim."
Kendi kendime mırıldandım.
"İyi ki gelmişsin."
"Ne dedin?"
Cevap vermedim. O şişleri toplarken onu izledim. Şişeleri çöpe attıktan sonra yanıma geldi. Yeniden kolumdan tutup beni odama çıkardı. Odaya çıkarken sorduğum sorulara da cevap vermedi.
Üstümü çıkarıp beni yatağa yatırdı.
"Uyu, tamam mı? İçmek yok."
"Nereye?"
"Eve gidiyorum Chaeyoung."
Tam arkasını dönmüşken seslendim.
"Benimle öylesine birliktesin değil mi? Umrunda bile değilim."
Yanıma gelip üzerime eğildi.
"Umrumdasın."
"Neden hissettirmiyorsun o zaman?"
Kafasını kaldırdı.
"Sen böyle davrandığın sürece hissedemeyeceksin. İyi geceler."
Sonrasında birşey demedi. Üstümü örtüp odadan çıktı.
Bende uyumaya çalıştım.
-
Sabah dışarıda kahvaltı yapıp şirkete geçtim. Odama girip Jisoo'yu aradım.
"Neredesin?"
"Fransa'dayım, Jennie ile birlikte."
"Anladım, sana birşey soracaktım."
-
Tam telefonu kapatacakken Jisoo konuştu.
"Bu arada Chaeyoung."
"Efendim?"
"Dün Jennie Lalisa'yı aradı."
"Neden?"
"Senin muhtemelen şuan içtiğini, evde içtiğinde biraz fazla kaçırdığını söyledi. Dün Lalisa senin evine gitti. Muhtemelen sarhoş olduğundan hatırlamıyorsundur. Seni yatıracağını söylemişti."
Gerçekten, hiç birşey hatırlamıyordum. Acaba ne konuşmuştuk?
"Anladım Jisoo, sağ ol. İyi tatiller."
"Sağ ol. Görüşürüz."
Telefonu kapatıp işlerime devam ettim.
-
Akşam şirketten çıktığımda biraz başım ağrıyordu. Dışarıda yemeye karar vermiştim.
Arabama binip şirkete yakın bir restorana gittim. İçeri girip bir masaya oturdum ve siparişimi verdim. Telefonumla ilgilenirken tanıdık bir ses duydum.
Lalisa'nın sesini.
-
Hızla etrafıma baktım. Sonra benim oturduğum masanın birkaç masa çaprazında ki bir masada oturduğunu gördüm.
Fakat sorun, Minnie'ye beraber oturuyor olmasıydı.
Vücudumu tamamen onlara çevirdim ve ne konuştuklarını anlamaya çalıştım.
İkisininde yüzünde ciddi bir ifade vardı. Lalisa birşeyler anlatıyordu. Ağzını okumaya çalıştım. Söylediği bir cümleyi yakaladım.
"Yanılıyorsun Minnie."
Bu da neydi şimdi? Bizim kavgamızın hemen üstüne Minnie ile yemek yiyordu. "Yanılıyorsun" kelimesini bir sürü anlamda söylemiş olabilirdi. Biraz daha izledim. Birşeyler daha söyledi ama anlayamadım. Bana biraz uzaklardı.
Aklıma gelen fikirle çantamdan güneş gözlüğümü çıkardım ve taktım. Saçlarımı da biraz yüzümün önüne alıp ayağa kalktım. Çok dikkat çekmemeye çalışarak yanlarından geçtim. Onları kesinlikle dinlemem gerekiyordu.
Yanlarından geçerken beni fark etmediler. Minnie'nin ne dediğini duymuştum.
"Chaeyoung'u tanıyor sayılırım. Seni üzer Lalisa."
Lavaboya kadar yürüyüp geri döndüm. Yeniden yanlarından geçtim. Konuşmayı bırakmışlardı. Yemek yiyorlardı. Bende yerime oturup yemeğimi yedim.
//
Of
Okunmuyor
Birkac bolum sonrasında tikaniyorum bu arada
![](https://img.wattpad.com/cover/355263579-288-k731627.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rich
أدب الهواةLalisa paradan hoşlanan, Chaeyoung ise bundan bolca bulunduran biriydi. Bu şekilde birbirlerini bulmuşlardı.